(23) BÖLÜM

1.7K 209 219
                                    

Hu hu ben geldim yahu🙃🙃
Siz de ses verin💕🙈
Hayalet okuyucularım😘
Keyifli okumalar✌️

Sensizlik, ölmeden yaşadığım cehennem azabı gönül kuşu! Ölmeden ölüm acısını tattırma bana

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sensizlik, ölmeden yaşadığım cehennem azabı gönül kuşu! Ölmeden ölüm acısını tattırma bana...

***

Ruhuma kızgın şiş sokuyorlardı. Kalbimi en ağır işkencelere maruz bırakıp ateşle dağlıyorlardı.

Bedenim! Bedenimde hissettiğim acı, ruhumdaki ızdırabın yanında ufak biri sızı olarak kalıyordu.

Kulaklarımda başkanın o acımasız, hiçbir his barındırmayan sesi yankılanmaya devam ederken içimde öfke de giderek büyüyordu sanki.

Yanımda, bedeni rüzgarda savrulan kuru bir yaprak gibi titreyen kadını sakinleştirmem epey vaktimi almıştı. Kötüydü, Soya'yı buraya getirildiğimizde bile böyle üzgün görmemiştim. Onun bu hali beni de fazlasıyla etkilemişti.

İki gün. Sadece iki günü vardı. Ona güveniyordum çünkü ona güvenmekten başka çarem yoktu. Peşrev'in bizi taş eve bırakmasından bu yana beş saat geçmişti. Bugün yapılan eğitimlerin hiçbirine katılmamıştık. Bu sürece içinde yanımıza Vera da dahil kimse gelmedi.

Soya, bir köşeye çekilmiş ve bacaklarını karnına çekmişti. Sessizdi, onu kendiyle bırakmak istedim. Ağlamasına müsade ettim çünkü rahatlarsa benimle konuşabilirdi.

Eğitimde Leo vardı yalnızca o da erkekleri biraz çalıştırdıktan sonra sonlandırmıştı. Saat başı taş tünelden geçip karşımızda kalan binayı kontrol ediyordum. İki gün sonra Soya ile buradan gönderilecektik. Tabii o vahşi adam bir çare bulamazsa.

Öğlen olduğu için güneş tam tepedeydi. Bugün hava her zamankinden daha sıcaktı öyle ki yaprak bile kımıldamıyordu. Büyük bir sessizlik çökmüştü kampın bahçesine. Kuşlar sıcaktan kaçıp yuvalarına çekilmişti, cıvıltı sesi bile gelmiyordu kulağımıza.

Birkaç dakika güneşten kavrulan bahçeyi seyrettim. Onun odası ön tarafa bakıyordu. Beni görüp görmediğini bilmiyordum lakin ben onu görmek istiyordum. Şu kadın, Asena! Hala odasında mıydı? Fazlaca dert varken bir de bunu kendime yük edinmiştim.

Penceresine bakmaya devam ederken camın ardında gördüğüm silüet kaşlarımı çatmama sebep oldu. Hala odasında mıydı? Peki ama neden? Kollarını göğsünde birleştirmiş doğrudan benim olduğum yere bakıyordu.

Terleyen saçlarımı kenara itip alnımı kaşıdım. Kahvaltı yapmak için vaktimiz olmamıştı, öğlen yemeği de yoktu bu yerde. Akşama kadar dayanabileceğimizi sanmıyordum. Asena denen kadından daha mühim sıkıntılarım vardı.

Akşama kadar taş evden çıkmamamızı tembihleyip giden adam, aç olduğumuzu hatırlayıp bize bir şeyler getirecek miydi peki? Taş eve döndüğümde Soya hala bıraktığım yerde oturuyor ve ağlamaya devam ediyordu. Siyah saçları fazlaca dağılmıştı. Gözündeki makyajın kalıntısı, sol yanağından aşağıya doğru siyah bir yol çizmişti.

PEŞREV Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin