(6) BÖLÜM

5.2K 699 462
                                    

Yeni bölüm sizlerle💕
Keyif versin🙈❤️

***

Ava giderken av olmak.

Şu an tam da onu yaşıyordum. İçinde bulunduğum durumu daha iyi özetleyecek bir cümle yoktu. Bir av gibi ağa yakalanmış olmamızın dışında benim hiç tanımadığım bu adama ip yumağı gibi bağlanmış olmam yeterince öfkelendiriyordu.

Başıma daha ne kadar bela gelebilirdi bilmiyorum. Başımı göğsünden çekmeye çalışırken düştüm ve yüzüm göğsüyle yeniden bütünleşti. "Allah aşkına yardım etsene bana koca adam!" Güldüğü için karnına yumruğumu geçirdim. "Ceylan diye diye sonunda avlattın beni!"

Benim aksime o oldukça keyifliydi. Sesim ağlamaklı çıktığı için daha da keyiflendi. "Kabul ettin yani ceylan olduğunu?" Ensemden kavrayıp başımı kaldırdığında burunlarımız neredeyse birbirine çarpacaktı. "Korkunca daha bir güzel oldun sen."

Sıkkın bir nefes çekti içine. Kaşlarını yalandan çatarken bileğime vurdu ve yeniden göğsüne düşmeme sebep oldu. Bana yukarından bakıyordu şimdi. "Keşke yanımızda biraz erzak olsaydı."

"O niye?" diye sordum hala göğsünde yattığımı fark ederken. Otağına kurulan oba beyleri gibi yerleşmişti yerine. Kokusunu solumamaya çalışmaktan boğulacaktım. Babam beni görse kalp krizi geçirirdi heralde. Daha bir adamın elini tutturmamıştı. Sırtımdaki elleri hareketimi daha da engelliyordu. "Burada mı yaşamayı düşünüyorsun vahşi?"

"Vahşi aslan!" dedi. Sesli bir kahkaha attı ardından. "Harika olmaz mıydı?"

Yanaklarımı şişirdim. Dalga mı geçiyordu benimle? Saçlarım birbirine girmiş olmalıydı. Yüzümün her yeri buraya geldiğimizden beri çamurdan kurtulamıyordu. Bu halimle beni beğendiğine inanamıyorum. O hala keyifli bir gülümseme ile bakmaya devam ederken etrafımızı saran ağa korkuyla baktım. "Peşrev biz farkındaysan..."

"Avlandık gönül kuşu!"

Peki Allah'ın cezası adam neden bu kadar mutluydu? Zor da olsa aşağıya bakmaya çalıştım. Yerden yüksekliğimiz başımı döndürmeye yetmişti. Ellerimle mecburen kollarından destek aldım. Adamla dip dibe oturuyordum ve bu hiçte iyi hissettirmiyordu.

Adeta ikiye bükülen bedeni ağın tamamını kaplamıştı. Zor da olsa düzgün bir pozisyon aldığımızda başı boynumun hemen yanında duruyordu. Hala bana tersten bakıyordu. Aldığı her nefes tenime çarptığı için huylanıyordum. Tikim vardı ama bunu bu mağara adamına anlatamazdım.

Kendimi bir anda çehresini incelerken buldum çünkü görüş açımda yüzünden başka bir şey yoktu. Ne ince ne de kalındı dudakları. Kalemle çizilmiş gibi kıvrımlıydı. Burnu ufak sayılırdı. Gözlerinin renginin tonu benimkilerden biraz daha farklıydı. Bu açıdan biraz daha yeşile dönüyordu. Belki de ağaçların yansımasıydı bilmiyordum. Saçları koyu sarı ve kıvırcıktı.

O bana böyle baktıkça utancımdan yerin dibine girmek istiyordum. "Ne diye gülüyorsun be adam? Buradan nasıl kurtulacağız? Kesici alet filan yok mu üzerinde?"

"Maalesef gönül kuşu," dedi. Hala niye güldüğünü anlayamıyordum. "Düşürmüşüm. Yoksa bende sana temas etmeye bayılmıyorum."

Harika! "Peki ne yapacağız?" diye sordum ağlamaklı bir sesle. Durduğum pozisyondan dolayı boynum felç geçirmeye başlamıştı. Ona dokunmamak için girdiğim mücadelede bütün kaslarımı kaybedebilirdim.

"Saçlarını ağzımdan çekersen daha sağlıklı düşünebilirim."

Cümlesine karşın gözlerimi kocaman açtım. "Nereye çekebilirim? Sen öte kay asıl!" Kafayı sıyırmıştık. İkimizin de milim oynayacak yeri yoktu.

PEŞREV Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin