(10) BÖLÜM

3.6K 504 202
                                    

Aşık olmak bir nevi kaybolmakmış

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aşık olmak bir nevi kaybolmakmış. Bunu, onun gözlerine çekilirken anladım. Yolumu kaybetmiş kim olduğumu ve ne için burada olduğumu unutmuştum.

Kalbinin izbe sokaklarına kör kütük dalarken ruhumu zindanlarının bekçilerine teslim etmiştim.

***

Ufak bir pencereden sızan ay ışığı etrafımı görmeme yetiyordu. Bir saat olmuş olmalıydı. Burası basık ve rutubetliydi. İçerideki küf kokusu midemi bulandırıyordu. Küçük pencere bir hayli yüksekteydi oradan kaçamazdım, üstelik sığabileceğimi de pek sanmıyordum.

Burası tam anlamıyla zindandı.

"Çıkarın çabuk beni!" diye bağırdım. "Kaba herifler burası gerçekten korkunç!" Yumruğumu duvara vurdum. Elimin acısı ile sızlanırken bu yumruğun aynısından ona bir kez daha atmam gerektiğini düşünüyordum.

Duvarların boyası dökük döküktü. Tavanlarından aşağıya doğru sızan yeşil sıvı midemi bulandırırken Peşrev'e olan öfkemi diri tutuyordu.
Şu hale bakın. Günlerce peşimden koşup beni böyle bir yere tıkması ne hoştu değil mi?

"Medeniyetsiz herifler!" diye bağırdım bir kez daha. "Siz de hiç centilmenlik yok mu?" Burnumu çektim. "Geber Peşrev!" Bir fırt daha. "Hayvanlar yerine seni avlamalılar."

Sırtımı, önümde duran demir parmaklıkları görebileceğim şekilde buz gibi duvara yaslayıp dizlerimi karnıma çektim. Bu şekilde daha az üşüyordum. Aklı sıra bana ceza veriyordu kaçık herif. Kabul ediyorum ki açlık beni bir hayli zorluyordu.

Üzerimdeki kıyafetler neredeyse kirden gözükmeyecek bir haldeydi. Beyaz tişörtüm griye dönerken yeşil eşofman altımda yırtıklar oluşmaya başlamıştı. Ben bunları hak edecek ne yapmıştım düşünmeden edemiyordum. Kirliydim fazlasıyla. Vücudum kirden kaşınmaya başlamıştı. Bu ceza evinde banyo olup olmadığına dair en ufak bir fikrim yoktu.

Uykusuzluğum baskın geldiğinde çantamı başımın altına koyup ayaklarımı karnıma doğru çektim. Buz gibi küf kokan beton zeminde cenin pozisyonu alırken babamın saçlarımı okşadığını hayal ettim. "Ah baba," diye mırıldandım kendi kendime. "Kızın sersefil bir halde." Üzülüyordum. Üzüntüm en çokta onları boş yere ümitlendirmiş olmaktandı.

Şimdi nasıl da gururlanıyordur evin baş köşesinde duran kahverengi koltuğunda sigarasını tüttürürken. 'Ayşe Sultan,' diyordur. 'Gördün mü benim yetiştirdiğim kızı!'

"Ya baba! Gör kızını. Poposunda pireler dolanıyor!" Polis olmayı uzun bir süre önce rafa kaldırmıştım. Ne diye kabul ettim ki o anlaşmayı imzalamayı?

Acınası bir haldeydim. Aç, susuz ve yorgun. İçimin geçtiğini hissettiğimde sanki izleniyormuşum gibi bir hisse kapıldım. Uykum fazla hafifti ve bu benim en büyük problemlerimden biriydi. Burada fazladan bir nefes daha vardı.

PEŞREV Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin