(5) BÖLÜM

5.6K 702 538
                                    

Güneş yükselmiş hafiften yağmur atıştırmaya başlamıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güneş yükselmiş hafiften yağmur atıştırmaya başlamıştı. Üzerimdeki kıyafetler ıslandığı için yürürken titriyordum. Çantamdaki eşofman üzerini giydim ve fermuarını boğazıma kadar çektim.

Dinlenmeden devam etmeye karar verdiğimde dönüş yolunda olup olmadığıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Geyik tam arkamdan sıçrayarak önümde durduğunda gözlerim kocaman açıldı. Sessizce ona doğru yaklaşırken ilerliyor duruyor ve dönüp arkasına bakıyordu. Bir sonraki yarış için antrenman olabilirdi.

Gönül kuşumu, elinde bebeğini tutan anne edasıyla sımsıkı kavrarken zihnimin içinden binlerce kanlı senaryo geçiyordu. Kaptanın mektubu aklımda dönüp dururken onu bir an önce sahibine ulaştırmak istiyordum. Amansızca etrafıma bakınıp günlerdir gördüğüm o adamı aradım. "Neredesin koca adam?"

Kaptanın oğlu kesinlikle oydu. Bana yalan söylemiş olamaz mıydı? Ondan başka bana gelen kimse olmamıştı çünkü. Bugünkü eğitim en azından bir işe yarasındı. Mektubunu vermek için neden beni seçtiğini bilmiyordum. Belki de sadece bir tesadüftü. Çağıldayan su sesi işitiyordum. Yakınlarda şelale filan olmalıydı. Kara, heybetli ve dikenli yapraklı ağaçların arasına dikkatle baktım lakin görünürlerde bir tek canlı yoktu.

Hava her an boşalırcasına tekrar yağacak gibiyken simsiyah bulutlar tam tepemde toplanmıştı. Bense aklını kaybetmiş gibi hala onun peşindeydim. Dikkatle ağaçların arasına bakarken ufak bir geyiğin ağaçların arasından fırladığını gördüm. Yerdeki çamurları üzerime sıçratarak önümden geçip giderken az ileride durdu. Derdi neydi bu hayvanın?

Kendi izimi de bulamayıp kaybolacaktım ve geceyi ormanda geçirmek istemiyordum. Hele ki en son gördüğüm adamlardan sonra bu mümkün değildi.

Aramızdaki mesafenin yeterli olduğunu düşündüğümde yavaşça durdum. Sanki benim kokumu alıyor ve ona yaklaşmama izin vermiyor gibi kıpırdanıyordu. Şu anda yapacağım en ufak bir hareket onun ürkmesine sebep olabilirdi.

Sekerek ağaçların arasında kayboluşunu izlerken atış yapmak için yayımı gerdim.

'Kalp atışını bile durdurmalısın,' derdi rahmetli dedeciğim. 'Bedeninde hissettiğin en ufak kırpıntı, hedefin su misali akmasına sebep olur,' diye sürekli nasihatte bulunurdu.

Bedenimi hedef tahtası yapar kafamın üzerine koyduğu şeyleri tam on ikiden vururdu. Av olmaktan korkmuyordum. İçimden üçe kadar sayarken tek gözüm istemsiz kapandı ve keskin nişancı gibi hedefe odaklandım. Ben okumu serbest bırakamadan nişan aldığım ağaca bana ait olmadığına emin olduğum bir ok hızla saplandı. Üstelik kulağıma o kadar yakın geçmişti ki rüzgarını bile hissetmiştim.

Benden önce hedefime nişan alan kişiyi görmek için başımı sağa sola çevirdim lakin kimseyi göremedim. Tek bir yaprak kıpırtısı bile yoktu ormanda. Gülme sesi işittiğimde kaşlarım çatıldı. Oldukça yakınımdan geliyordu. Tam arkama birinin düştüğünü hissettim. Ağaçtan atlayan kişiyi göremiyordum lakin kim olduğunu biliyordum.

PEŞREV Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin