(25) BÖLÜM

1.8K 232 354
                                    

Yüzümdeki gülümseme ile yürümeye devam ederken adımlarım birbirine dolanıyordu. Taş tünelden çıktığımda derin bir nefes aldım. Olanlar kötüydü ve bu kadar kötülüğün içinde böyle şeyler hissedebilmek mucizeviydi.

Taş eve girdiğimde onu göremedim. Yatağın önündeki kağıdı eğilip alırken kalp atışlarım göğüs kafesimi delmek istercesine hızlanmıştı.

"Sözlerinin kölesi olmama son on saniye..."

Aptal herif...

Kendi kendime söylenirken gülümsedim. Bu kadar mı istiyordu benden bunları duymayı?

İçimden ona kadar saymaya başladığımı fark ettiğimde avuç içlerim terlemeye başlamıştı. Ellerimi, beyaz elbisemin eteğine silerken bana doğru geldiğini fark ettim. Hayatıma tümüyle girmesine izin verecek miydim? Buna hazır mıydım? Biri ile hayatımı paylaşmayı istiyor muydum?

Hiçbir şey umurumda değildi. Onu hayatımda istiyordum. Elini, yavaşça koluma dokundurup bedenimi kendine doğru çevirirken ellerim kendine destek almak için omuzlarına sığındı. Nefes alışverişinin haddinden fazla oluşu heyecanlanmama yetmişti.

Yüzünü bir nefes kadar yakına getirdiğinde gözlerim gayriihtiyari kapandı. Düşebilirdim, bu kadar heyecanlanmak zorunda değildim. Gözlerimi şaşkınlıkla araladığımda gülümseyerek beni izlediğini gördüm. Ben de ne düşünmüştüm.

"Öpmeyecek miydin?" Aklımı mı kaybetmiştim ben? Bu ne biçim soruydu böyle?

"Yapamam gönül kuşu," dediğinde yanaklarım utançla kızarmıştı. Peşrev beni gördüğü andan beri sınırlarını bilip koruyordu. Beni öpeceğini düşünmek büyük aptallıktı.

Bileğimi tutan eli baskısını gevşetirken utançla bakan bakışlarımın karşılığı hüzünlü bakışları oldu. "İşte geldim," dedi sessizce. "Buradayım ve senden bir şeyler duymaya ihtiyacım var gönül kuşu."

"Ben," derken sesim titriyordu. "Benimle..."

Sustum bir anda. Kalbim böyle çarparken nefesim daralıyordu. Şu an bu konuşmayı yapabileceğimi sanmıyordum.

"Lütfen," dedi nefesi saçlarıma çarptıkça bütün bedenimi uyuşturuyordu. "Bu gece burada kal!"

Sen delisin der gibi baktım yüzüne. Gerçekten onun küçük bir çocuktan hiçbir farkı yoktu. Neden ona direnemiyordum? "Kalacak mısın?" diye sordu. "Bu gece sabaha kadar benimle kalacak mısın?"

"Tam bir baş belasısın Peşrev! Ciddi anlamda seninle başım belada..."

"Acıktım," dedi. "Aç bir baş belasıyım." Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ona olan öfkemi bir anda silmeyi nasıl başarıyordu?

"Örgüt," dedi taş evden çıkarken. Mecburen onu takip ettim. "Goşa denen adama dair hiçbir iz yok. Adam gerçekten bir hayalet gibi. Teşkilat dönmemi istiyor. Eğitim için yerime Farhan'ı göndermek istiyor. Bizzat benim başında olacağım büyük bir operasyon gerçekleştirmek istiyorlar."

Gidecek miydi? İçimden sıcacık bir şey akıp gitti. Korkuyordum. Sessizce onu takip ederken taş tünelden çıktık. Diğerlerinin yanına oturduğumuzda Soya üzerinde tavuk olan tabağı önüme koydu. "Çabuk geldiniz Ova!" Yüzünde muzip bir ifade vardı. "Ben sabaha kadar gelmezsiniz diye düşünüyordum."

PEŞREV Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin