(46) BÖLÜM

945 108 104
                                    

Okurken şarkıyı açınnnnn🥲Yıldıza basmayı unutmayın canlarım❤️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Okurken şarkıyı açınnnnn🥲
Yıldıza basmayı unutmayın canlarım❤️

***

O davete gidişim, Farhan'dan broşürü alışım, yarışmaya başvuruşum ve heyecanla yola düşüşüm...

Yaşadığım, yaşadığımız onca şeye rağmen iyi ki dökülüyordu dudaklarımdan. Keşke değil... Canımı çok yaksa da kalpsiz vahşi koca adam kalbimin en merkezsindeydi hala. Onsuz avuçlarımda kalan alt ayı düşündüm.

Dile kolaydı. Kokusundan ayrı kaldığım altı ay. Hayatından haber alamadığım koskoca altı asır... Güzel gözlüm. Dönüp gelmen için canımın mı çıkması gerek aslanım? Hasret ne demekti? Hasret ne demek ben bu zamana kadar hiç tatmamışım meğer. İçim çıka çıka dört bir yerde kokusunu sesini arıyordum. Sokak sokak koşup bağıra bağıra ismini haykırıyordum.

Zaman geçiyordu. Saatler doluyordu ama ben donmuştum. Ben, beni bıraktığı o yerde kalmıştım. Ben Ova değildim. Ben artık sadece oğulları için nefes almaya çalışan bir anneydim. İstanbul'daydım. Kendi evimizde. Annem, babam, Firuze anne, Zeliş, Maksut ve Soya. Hepsi buradaydı. Birlikte yaşıyorduk.

Damian düzenli olarak ziyaretime geliyordu. Zeliş'le aralarında bir şeyler vardı. Görüyordum. Nasıl başladığını sormamıştım. Zeliş utangaç bir kızdı. Kendi anlatmadığı sürece onu sıkıştıracak değildim. Peşrev'in buna fena halde delireceği doğruydu.

Hepsi etrafımda pervaneydi. Babam Kıbrıs'taki evi satıp bu sokaktan ev almıştı. Canım babam. Kahroluyordu beni gördükçe. Ne yapabilirdim ki? Çaresizdim.

Hasret öyle bir vurmuştu ki göğsüme ağırlığı ile altında kalmıştım. Elimden bir şey gelmiyordu. Vera ve Leo'yu o günden beri görmemiştim.
Çok aramak istemiş ama yapamamıştım. Soya'yı arayıp nasıl olduğumu sorduğunu biliyordum. Leo ve Maksut Peşrev'le Farhan'ı arıyordu. Yer yarılmış ve hepsi içine girmişti sanki.

Arama artık yurt dışında devam ediyordu. Türkiye'de olmadıkları belliydi. Örgüt Peşrev'i yurt dışına kaçırmış olmalıydı. Farhan Peşrev'le miydi? Yakalanmış mıydı bilmiyorduk. Ümidimdi o. Kocamı bana getireceğini beklediğim ümit... Elimi karnımın üzerine koydum. "Canlarım." Elimi hissettiklerinde kıpır kıpır oluyorlardı. Ağlayarak güldüm. "Babanıza benzemezseniz kulaklarınızı çekeceğim."

Telefonu elime aldım ve altı ayda her gün yaptığım gibi bir sesli mesaj bıraktım. Her gün aynı sesi duymama rağmen. "Bebeğim," dedim. "Bugün sekiz aylık olduk biz. İsimlerini koydum ben. Kızmazsın değil mi? Onlara başka bir isim düşünemedim. Çok özledim. Hasretin dayanılamayacak boyutlara ulaştı." Burnumu çektim. "Doğuma çok az kaldı ve ben çok korkuyorum."

Burnumu çekip telefonu bir köşeye fırlattım. Yerden destek alarak ayağa kalktım ve odadan çıktım. Öyle ağırdı karnım sanki koca bir dünyayı taşıyordum. Aşağıda hareketlilik vardı. Annemler masayı kurarken Maksut pencere siliyordu. Canım Maksut'um. Bir ağabey gibi sarıp sarmalamıştı yaramı. Biliyordum. Peşrev beni ona emanet etmeseydi de aynısını yapardı.

PEŞREV Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin