VI

6.1K 194 72
                                    

yorum yapip
takip ederseniz sevinirim canlar
🕯️


Konya, 7. Mayıs

P.1


Koridorda hızla ofisime doğru yürüyordum Büge ve Volkan arkamdan gelmemişti bu iyi bir şeydi bir de onlara neden kaçar gibi çıktığıma dair laf anlatmak zorunda kalmazdım odamın kapısını açıp girdim ve kapatıp başımı kapıya yasladım başım ağrıyordu derin nefes aldım sanki her şey üzerime geliyordu bu olanlar benim için fazlaydı derin nefes vererek arkamı döndüğüm de gördüğüm kişiyle donup kalmıştım sanki sesim gitmişti konuşamıyordum. Karşımda benim koltuğuma oturmuş yeni Patronumu beklemiyordum "Siz ne yapıyorsunuz burada Aclan bey" sesim soru sorar tonda çıkmıştı dövmeli elinde çevirdiği küçük puzzle parçasını durdurarak keskin bakışlarını yüzüme çıkarttı "Benden korkuyor musun Hesna" sorduğu soruyla afallamıştım cevap verememiştim sert bakışlarının esiri olmuştum daha fazla kapının orada durmadan kendimden emin adımlarla onun karşında olan koltuğa oturdum kendisi yerime oturduğu için patronuma kalkın demek saçma olurdu.

Onun gözlerinin içine bakarak kendimden emin şekilde "Sizden korkmam mı gerekiyor Aclan Bey anlamadım" dediğimde hafif yandan güldü bakışlarım gamzesine kaymıştı aslında gülmek bu adama yakışıyordu nasıl bu kadar soğuk birine dönüşmüştü acaba her neyse beni ilgilendirmezdi. Bakışları tekrar eskiye döndüğünde gerilmeye başlıyordum ama belli etmemek için elimden geleni yapıyordum "Bana siz diye hitap etmene gerek yok ve benden korkmanı istemem" diyerek ayaklanmıştı. Bende ayağa kalkarak "Size siz demem en iyisi Aclan Bey insanlar yanlış anlaya bilir ve bu pek hoş olmaz" üzerine giydiği siyah takım elbisenin ceketini sandalyemden alarak üzerine geçirdi kaslı vücudu vardı bu her yönden belli oluyordu bakışları ofisimde gezinirken "Kimse sana bir şey demeye cesaret edemez ha ama derlerse gerekeni yaparım ama sen bilirsin" dediğinde bakışları yüzümde geziniyordu bu beni rahatsız ediyordu terli avuç içimi pantolonuma sürerek hafif boğazımı temizledim "gidiyorsunuz sanırım" dediğimde bana doğru gelmeye başladı git lütfen artık git neden bu kadar yakınıma geldin ki geriye doğru bir adım attığımda o da bana doğru bir adım daha atmıştı.

Ona anlamsızca bakarken o eğleniyor gibiydi "Evet şimdilik gidiyorum bir de ofisin güzelmiş tam senlik" dediğinde kaşlarımı çatarak "Anlamadım tam benlik derken siz beni ne kadar tanıyorsunuz ki" dediğimde hafif tebessüm ederek bana doğru eğildi "Seni çözmek zor olmadı Hesna sana yakışan güzel bir ofis yanlış anlama beni lütfen" demesiyle bakışlarımı kaçırarak "Teşekkürler Aclan Bey" dediğimde özellikle bey lafının üzerine basarak söylemiştim bakışları son defa yüzümde gezinmiş ve "Görüşmek üzere" diyerek çıkmıştı arkasından sessizce "Görüşmemek üzere" diye mırıldandım resmen gerginlikten bayılacaktım şuraya. Arkasından boş kapıya bakmayı çalan hastanenin telefonuyla kestim kendime gelerek onun az önce oturduğu yere yani kendi koltuğuma oturdum telefonu açıp yanıt vermiştim "Evet Zeynep"
"Hesna Hanım Oğuz Atalay bekliyor şu an aliyim mi içeri" dediğinde
"Al içeri gelsin" deyip kapattım ve şimdilik olanları unutmaya karar verdim.

Saat bir buçuk falandı iki kişi gelip gitmişti ve şu an öğlen molası olduğu için kafeteryaya gitmek için yerimden kalkıp çıktım odadan benle aynı zamanda yan odadan çıkan Volkanı görünce tebessüm ettim daha doğrusu kendimi zorladım bugünkü olaydan sonra keyfim yoktu açıkçası ama kimseye belli etmeyecektim. O da karşılıklı tebessüm ederek "Sen de mi kafeteryaya gidiyorsun" diye sordu "Aynen gel birlikte gidelim istersen" dememle "Tamam" dediğinde yürümeye başladık koridordan sağ dönmüştük ki "Hesna bugün neden kaçar gibi çıktın konferans salonundan" bu soruyu soracaklarını biliyordum bakışlarım ona döndü "Konuşma bitmişti benim de başım çok ağrıyordu odama gelip hap içtim bu yani" ikna olmuş gibi başını salladı "İyi misin peki şu an başın ağrıyor mu hâlâ" dediğinde çoktan kafeteryaya girmiştik.

Yosuna Bulanmış KaralarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin