Sirius'un bacağına yediği büyü dışında kimseye bir şey olmamıştı. Birkaç ölüm yiyen yakalanmıştı ve saldırı kimse zarar görmeden durdurulmuştu.
"Ah! Acıyor yavaş!" diye inledi Sirius yarasını tutarak. "Aptal gibi atlayacaktın illa o lanetin önüne." diye söylendi Remus. "Aa deme öyle kahraman olacak!" diye ekledi James. "Saçma saçma hareket ediyorsun Pati! Bir gün kendini öldürteceksin." diye son noktayı koydu Peter. Yol boyu Sirius'u azarladılar.
Sirius'u taşırlarken Olivia'ya ne gibi bir açıklama yapacaklarını düşünüyorlardı. "Ağzımıza sıçacak." dedi James. "Bittim ben." diyerek ofladı Sirius. Peter "Belki görene kadar Madam P-" derken Olivia sinirle arkalarından seslendi.
"Hey Ölüm Yiyen avcıları!" dördü de mıh gibi oldukları yere sabitlendiler. "Ne işiniz vardı orada? Ya başınıza bir şey gelseydi? Ya biriniz lanet yeseydi? Beni kalpten götürmeye mi çalışı-" söylene söylene yanlarına geldiğinde Sirius'un yarasını gördü ve nutku tutuldu.
Kocaman olmuş gözleriyle oğlanın yüzüne baktı. Ani bir atakla oğlana yaklaştı. Yanaklarını tuttu, bir eliyle terini sildi ve saçlarını düzeltti. "Tanrım Sirius, bu- bu çok kötü. Canın- canın yanıyor olmalı." konuşamıyordu bile ve korkudan titriyordu.
Oğlanlar onu ilk defa bu kadar korkmuş gözüküyordu. Sirius yere inip kıza sarıldı. "Şş sakin ol güzelim. İyiyim ben, bak." kızın yüzünü tutup kendine çevirdi. "Gördün mü? Bir şeyim yok." Olivia başını iki yana salladı. "Bacağın öyle demiyor. Hem ne duruyoruz şu an? James şunu Madam Pomfrey'e taşıyın. Ne bakıyorsunuz hadi!" diye kükredi oğlanlara.
Sirius bu kadar endişelendirdiği için üzülmüştü. Olivia'nın korku dolu gözlerine bakmak onu üzüyordu. Ayrıca canı çok acıyordu ve çaktırmamaya çalışmak çok yorucuydu.
"Merlinin sakalı! Sirius oğlum ne yaptın bu bacağına!" diye sordu Madam hızla oğlanın yarısına bir şeyler sürerken. "Şakalaşırken büyü geldi Madam. Çok üzgünüz." dedi James. Dedikleri sahteydi ama telaşı gerçekti.
Olivia hasta yatağına oturan Sirius'un yanına oturdu ve elini tuttu. Uzanıp yanağını öptü ve yarasına baktı.
"Çok yanıyor olmalı." diye fısıldadı. Sirius kızın saçlarını öptü. "Öptüğün yerler kadar değil." Olivia kızaran suratını gizlemek için yaraya odaklandı.
Gerçekten kötü gözüküyordu. Başkası olsaydı hıçkıra hıçkıra ağlardı ancak Sirius Black'in bir imajı vardı ve onu bozamazdı.
Madam Pomfrey oraya biraz merhem sürdükten sonra birkaç güne bir şeyi kalmayacağını söyleyerek onları gönderdi.
"Şimdi, kimin fikriydi bu?" diye sordu Olivia. Diğerleri ortak salonda olduğu için yatakhanede ikisi tekti.
Sinir Olivia'nın, Olivia da Sirius'un üstündeydi. Sirius yatağına oturunca Olivia'yı çağırmıştı ve kız kucağına çıkıp kollarını sırtına sarmıştı.
"Benimdi ama n'apayım çok gitmek istiyordum." dedi Sirius masum bir çocuk edasıyla. Olivia başını göğsünden kaldırıp burnunu oğlanın burnuna sürttü.
"Beni büyüledin değil mi? Amortentia verdin. Sana kızgın kalamıyorum." dedi ve dudaklarını birleştirdi.
Sirius alışkın olduğu dudakları yadırgamadan öptü. Dilleri hakimiyet için savaşırken kızı iyice kendine bastırdı. Olivia boğukça inleyip dudaklarını ayırdı.
"Noldu ya?" diye sordu Sirius. Dudakları öpüşmenin etkisiyle iyice pembeleşmişti. Olivia sırıttı. "Ağır ol şampiyon. Az daha bacağın kopacaktı hala uslu duymuyorsun."
Sirius omuz silkti. "Acımı unuturdum en azından." Olivia üzüntüyle yüzüne baktı. "Çok mu acıyor?" Sirius başını salladı. "Çok."
Olivia beline sarılarak Sirius'un yanına yattı. "Üzgünüm acını alamıyordum." Sirius güldü. "Dalga geçiyordum. Madam Pomfrey öyle bir şey sürdü ki üstümden tren geçse acımaz."
Olivia onun omzuna vurup kalktı. "Küstün mü?" diye sordu Sirius. İntikam. "Hep böyle yapıyorsun Sirius. Sana olan ilgimi dalga malzemesi yapıyorsun. Senin için endişeleniyorum ve bu komik mi?" sesini ciddi tutmak için çok uğraşmıştı.
Sirius korku ve şaşkınlıkla kıza baktı. "Aşkım özür dilerim şaka yapıyordum niyetim seni kırmak değildi. Seni kıracağıma kafamı kırarım. Bir daha yapmam söz. Gel buraya." Olivia katıla katıla gülmeye başladı.
"Çok tatlısın!" Sirius kafasın yana eğdi. "Şaka mıydı yani? Seni pislik!" yatağın ucunda oturan Olivia'yı tek hamleyle altına aldı. "Ceza vakti." dedi sırıtarak.
"Bu fantezilerinden biri mi?" diye sordu James keyifle. Arkasındaki Remus ve Peter da gülüyordu. Sirius suratını ekşitti. "Hepinizden nefret ediyorum."
dedi ve Olivia'ya baktı. "Senden değil canım onlardan, sen hala bir numaramsın." Olivia sırıttı ve James'e "Gör bunları Potter. Tahtını böyle kaybedersin." dedi. James kocaman açılmış gözleri ve kalbini tutan eliyle kendini yatağına attı. "Bu kız iblis!" dedi gülmemeye çalışarak. "James ben bir Slytherin'im." şimdi oda kahkaha sesleriyle doluydu....
Olivia, tekli koltukta kitap okuyan Regulus'un önüne bir minder koydu ve oturdu. Regulus başını kitaptan kaldırdı ve Olivia'yı görünce gülümsedi. "Merlin! Seni çok özledim! Aptal ağabeyim bir türlü salmıyor!" kızın yanına oturup kollarını beline sardı. Olivia güldü. "Ben de seni çok özledim." dedi.
"Saldırı sırasında, bir şey olmadı değil mi? Lanet falan yemedin?" Regulus gülümsedi. "Ben Blacklerin çevik oğluyum. Hızlı hareket edebildiğim için bir şey olmadı." Olivia gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Sirius da bir hayli hızlı merak etme." Regulus jeton geç düştüğü için birkaç saniye sonra suratına bir iğrenme ifadesi takındı. "Siz... iğrençsiniz." dedi. Olivia ise gülüyordu. Normalde kıpkırmızı kesilebileceği türden bir sohbetti ama Regulus yadırgamadığı için rahattı. Sonra görüşemedikleri zaman boyunca başlarına gelenleri paylaştılar.
____________________________________Bu bölüm hakkımda diyeceğim bir şey yok sadece BEN DE BIR SIRIUS BLACK ISTIYORUM. LÜTFEN.
Medya Olivia
Kelime sayısı: 782
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Secret | Sirius Black
Fanfiction! Kitabın başlarındaki yazma stilim pek iyi değil, bölüm sayısı arttıkça gelişiyor. Oğlan dilini kızın boğazına geçirince genç kız uzaklaşmaya çalıştı. "Sirius... biz yapamayız. Beraber gözükmemeliyiz." genç adam kendini tutamıyordu. Kızın boynunu d...