"Hadi ama biraz yardım edin!" diye bağırdı oğlanlara. Onlar bira eşliğinde sohbet ediyorken Olivia masayı hazırlıyordu.
"Ben karıma yardım ederim valla." dedi Sirius ayaklanırken. Olivia gülümsedi. "Karısı uğraşan tek sensin Pati." dedi James sırıtarak.
"James, hadi yardım et sen de. Biz çok acıktık." diyen Lily sayesinde James yardım için hızla mutfağa ilerledi. "Hamile olmaya bayılıyorum." dedi gülerek.
"Sen de olmak istersin bence." dedi Sirius flört ederek. Olivia gözlerini devirdi. "Evleneli 5 ay oldu Sirius. Dur da motorun soğusun." Sirius küçük bir çocuk gibi mızmızlanarak mutfağa girerken Peter arkasından seslendi.
"Elbet bir gün Sirius!"
Çatalları dizen Loretta birini onun eline batırdı. "Ama aşkım! Acıttın!" Loretta Bing, Peter'ın sevgilisiydi. Genç kız Lily'nin kuzeniydi. Düğünde tanışmışlar, bayağı sohbet edip birbirlerine numaralarını vermişlerdi. Sirius ve James'in gaza getirmesi sonucu ona mesaj atıp randevuya çıkarmıştı ve sonuç olarak 5 aydır beraberlerdi.
Çapulcular gülerken kapı çaldı. "Regulus olmalı. Ben bakarım şimdi." diyerek ayağı kalktı Remus. Bu sıralar kendini biraz yalnız hissediyordu. Herkesin hayatında biri vardı -ki bu durum onu üzmüyordu aksine arkadaşları için mutluydu- ve kendisi tekti. İlişki istediğinden de değildi aslında ama arada bir saçlarını okşayacak biri olsa fena olmazdı. Tüylü durumu yüzünden zaten ilişkilere sıcak bakamıyordu. Onu kim bu haliye kabul ederdi ki? Kendisi bir canavardı. Kimse bu fikre katılmasa da Remus böyle düşünüyordu.
"Hoşgeldin dostum." dedi kollarını Regulus'a sararken. "Selam Rem. Dumbledore'dan birkaç bilgi aldım. İçeri geçelim." dedi ve Remus'un kollarından kurtulup paltosunu çıkardı. "İyi bir şeyler vardı umarım." dedi Remus sessizce.
Savaş hala devam ediyordu ve yoldaşlıkta oldukları için sürekli çatışmalara katılıyorlardı. Sirius'un ölüm yiyenler arasındaki ajanlığı ortaya çıktığından beri ölüm yiyenler özellikle kendini hedef alıyordu. Aynı şey Olivia için de geçerliydi. Kendisi saldırılara katılmamakla birlikte evden çok özlü iksir içerek çıkabiliyordu. Regulus da ölüm yiyenlere ihanet ettiği için Black Kardeşler bu sıralar bayağı dikkat çekiyordu. Ne yazık ki(!) Blackler ikisini de kan haini ilan etmişti. Olivia'ya da ailesi sırt çevirmişti. Sadece ağabeyi olaya biraz daha ılımlı yaklaşıyordu ama bu onu desteklediği anlamına gelmiyordu.
Mary, Marlene ve Dorcas ise ölüm yiyenler tarafından öldürülmüştü. Bunu atlatmaları uzun sürse de kanlarını yerde bırakmamak için çabuk toparlanmışlardı.
Şu an kimsenin bilmediği, Blackler'in evinin bahçesindeydiler. Bu ev Londra'daydı. Takip edilemedikleri için burada rahat rahat vakit geçirebiliyorlardı.
"Hoşgeldin paşam." dedi Sirius kardeşine sarılmadan hemen önce. Masa artık hazır olduğu için ev sahibi dışında herkes oturmuştu. Olivia da son olarak içecekleri getirirken Regulus'un geldiğini gördü. İçecekleri bırakıp hızla arkadaşına sarıldı. "İyi haberlerle geldin umarım." Regulus başını salladı ve masada kendine ayrılan kısma oturdu.
"Dökül bakalım."
"Öncelikle bir iyi bir de kötü haberim var." diye başladı Regulus.
"İyiden başla Reg." dedi James gergince eşinin elini tutarken.
Regulus derin bir nefes aldı. "Buldukları hortkuluk sayısı artmış. Şu ana kadar bilinen üç taneydi. Yüzük, madalyon, diadem. Bugün Sırlar odasını açılmış. Tom Riddle'ın günlüğünün de hortkuluk olduğunu düşünüyorlar."
"Kaç tane hortkuluk var ki?" diye sordu Loretta. Kendisi bir muggle olduğu için bu konuları pek bilmiyordu.
"Altı tane olduğu düşünülüyor. Diğer iki tanenin ne olduğu konusunda teoriler var ama hiçbir şey kesin değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Secret | Sirius Black
Fanfiction! Kitabın başlarındaki yazma stilim pek iyi değil, bölüm sayısı arttıkça gelişiyor. Oğlan dilini kızın boğazına geçirince genç kız uzaklaşmaya çalıştı. "Sirius... biz yapamayız. Beraber gözükmemeliyiz." genç adam kendini tutamıyordu. Kızın boynunu d...