Regulus kıpırdanarak gözlerini açtı. Nerede olduğunu idrak edebilmek için etrafa baktı. Hava kararmıştı. Çapulcular muhtemelen evine gitmişti. Mutfaktan harika kokular geliyordu. Yan koltukta ise Sirius uyuyakalmıştı. Gülümsedi ve onu uyandırmamaya çalışarak mutfağa ilerledi. Olivia akşam yemeği hazırlıyordu, herhalde.
Tenceredeki çorbayı karıştırırken arkasına baktı. "Uyanmışsın." dedi gülümseyerek. Regulus başını salladı ve kıza yaklaştı. "Diğerleri varken bir şey demek istemedim." ellerini tuttu. "Sizin adınıza çok mutluyum Livia. Birbirinize çok iyi geliyorsunuz. Ve az çok anladığım kadarıyla, harika birer ebeveyn olacaksınız. Seni seviyorum. Tebrik ederim." Olivia dolan gözleriyle kendinden epey uzun olan çocuğa baktı. "Her zaman burada olduğun için teşekkür ederim Reggie." ve kollarını oğlana sardı.
"Aile kucaklaşmasına davet edilmemişim çok üzgünüm." dedi Sirius. Yeni uyandığı için gözleri şişmiş, saçının bir kısmı kabarmıştı ve eşofmanının bir paçası biraz kıvrılmıştı. Olivia onu bu haliyle bile çok yakışıklı bulmuştu. Sirius öyle bir varlıktı ki ne yaparsanız yapın güzelliği asla kaybolmuyordu.
"İyi gel sen de." dedi Regulus kollarını açarak. Sirius kardeşinin üzerine atladı. "Nefes alamıyorum seni aptal!" diye inledi Regulus. "Burnun tıkalı ondandır."
...
"Peki siz ne zaman evleniyorsunuz?" diye sordu Regulus çorbasıyla oynarken. "Birincisi o çorbayla oynamayı bırak, içmen lazım onu." dedi Olivia, aynı bir anne gibi. "İkincisi, bilmiyorum konuşmadık." bunu Sirius'a bakarak söyledi. "Yalnız kalınca konuşuruz."
Yemekten sonra Regulus yalnız kalmaları için eve döndü. İkili her ne kadar kalması için ısrar etse de Regulus o konuşmayı yapmalarını gerçekten de istiyordu.
"Ee?" diye söze girdi Sirius. Bunu şimdi konuşmazlarsa birazdan uyuyakalacaktı çünkü. Olivia'nın dizine uzanmıştı ve kız onun saçlarıyla oynuyordu. "Ne ee? Ha, şu düğün konusu." Sirius hevesle başını salladı ve nişanlısının yanına oturup elini tuttu. "Lütfen ağustosta evlenelim mi deme." dedi Olivia gülümseyerek. "Seninle şu an bile evlenebilirim." diye cevap verdi Sirius ve onu öptü. Kısa bir öpücüktü çünkü konuşmaları gerekiyordu.
"Ne düşünürsün bilmiyorum ama ben hep deniz kenarında evlenirim diye hayal etmiştim. İskelede yeminlerimizi edeceğiz, insanlar yazlık elbiseler ve sandaletle gelecek, masaların bulunduğu kısımdan bir adım daha atınca kumları hissedeceksin."
Sirius gülümseyerek dinledi onu. Böyle bir an hayal ettikçe içi hoş olmuştu. "Sen ne düşünüyorsun?" diye sordu mavi gözlerinden merak akıyordu. "Olivia, nerede, nasıl olduğu hiç önemli değil. Senle olsun yeter." dedi Sirius hayranlıkla ona bakarken. İkisi de huzurla dolmuştu, başkaları görse vıcık vıcık olduklarını söyleyip iğrenebilirdi. Hatta ikisi daha önce Lily ve James ile çok yakın oldukları için dalga geçmişti. Şimdi onları anlıyorlardı. Aşk böyle bir şeydi. Bir anda sizi ele geçirir, damarlarınızı tıkardı. Hayatta kalmak için tek yapmanız gereken ona karşı gelmemekti. Sirius ve Olivia da öyle yapmıştı.
...
"Şu gelinliğin güzelliğine bakın!" diye bağırdı Lily beyaz elbiseye koştururken. Kızlar güldü ve Lily'nin peşinden ilerledi.
"Olivia, senin gelinliğini de burdan alalım." dedi Marlene beyazlar arasında dolanırken. "Ay evet! Kesinlikle burdan almalıyız!" dedi Mary ona katılarak. Kumral cadı güldü. "Heyecanınız çok tatlı ama daha bir yıl var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Secret | Sirius Black
Fanfiction! Kitabın başlarındaki yazma stilim pek iyi değil, bölüm sayısı arttıkça gelişiyor. Oğlan dilini kızın boğazına geçirince genç kız uzaklaşmaya çalıştı. "Sirius... biz yapamayız. Beraber gözükmemeliyiz." genç adam kendini tutamıyordu. Kızın boynunu d...