"Saldırı bugün." dedi Regulus tabağına pastırmadan koyarken. "Siz katılıyorsunuz, değil mi?" diye sordu Olivia.
Onları sevse de ölüm yiyen oldukları gerçeğinden nefret ediyordu. Bir tarafta Sirius diğer tarafta Rabastan vardı. Tabiki Sirius'u seçerdi ancak Rabastan ile senelerdir aynı evin mensubuydu ve ona düşman olmak Olivia için çok zordu.
"Katılıyoruz tabi kızım! Herkesin hayali bu değil miydi zaten?" diye sordu Paul keyifle. Anlamıyordu Olivia. Masum birine saldırmak onlara neden bu kadar keyif veriyordu? Gerçekten anlayamıyordu.
"Senin görevin nolacak Livia?" diye sordu Rabastan. Evet, şu muhteşem Sirius Black görevi.
Olivia omuzlarını silkti. "Yakınlaşacağız yine." Rabastan sandalyesinde geriye gitti. "Olivia, Lord'a yalan söylediğini biliyoruz."
Olivia ve Regulus gergince kıpırdandı.
"Yani kim olsa bir kan hainiyle ilişkisini gizlemek ister." dedi Paul sakinleşmesi için.
"Black'i sevdiğini biliyoruz. Ama Karanlık Lord'a olan bağlılığın için onu getirmek zorundasın." dedi Rabastan. Doğru söylüyordu.
Olivia onlar nasıl bu kadar anlayışlı anlamıyordu.
"Siriuz'u Lord'umuza teslim edeceğim zaten. Onu sevsem de... Karanlık Lord herkesten önce gelir." dedi kusmamaya çalışarak. Ne kadar zordu böyle yalan söylemek.
Rabastan yanındaki kıza sarıldı. "Senin için zor olduğunu biliyorum ama ben yanındayım." Olivia da ona sarıldı çünkü bir kucağa gerçekten ihtiyacı vardı.
O sırada onlara bakan Çapulcular'dan habersizlerdi.
"Bir çakacağım şu herife o olacak." diye söylendi Sirius. Çok kıskanıyordu Olivia'yı. İmkanı olsa göğsüne sokar kimseler göstermezdi ay parçası yüzünü. Aslında endişelenmesi gereken bir durum yoktu. Ama kıskanıyordu işte.
"Salla ya, zaten Livia seni seviyor." diyerek onu teselli etti Remus. "Valla Sümsükus aynısını Lily'me yapsaydı şu an lanetlemiştim onu." Peter saçmalayan James'in kafasına vurunca oğlan isyan etti. "Ne ya?" Remus gözlerini devirdi. "Kudurtmasana şunu." Sirius omuz silkti ve tabağına döndü. Harika, iştahı kaçmıştı bile.
Öğrenciler kahvaltılarını ederken Dumbledore konuşmasını yaptı.
"Günaydın çocuklar. Afiyet olsun. Biliyorsunuz ki bugün Hogsmeade gezilerinin ilk günü. Bir mukahat çıkarmayın, özellikle siz Çapulcular." birkaç gülüşmenin ardından yemeğini bitirenler hazırlanmaya yatakhanelere çıktı. Buna Olivia ve Çapulcular da dahildi.
"Sirius!" diye seslendi oğlana. Sirius ona döndü, tabii diğerleri de. "Efendim canım?" Olivia gülümsedi ve ona sarıldı. "Jameslerle çıkıyorsun değil mi?" Sirius ensesini kaşıdı. "Yani- şey öyle ayarlamışlar ama istersen iptal ederim." Olivia karşısında küçülen oğlana güldü. "Sorun değil canım. Bizimkilerle çıkarım büyük ihtimalle." Sirius kaşlarını çattı. "Saldırıya gidecekler ya?" Olivia gülümsedi. "Saat üçe kadar Hogwarts'a döneceğim. Sen de dönersen bir şeyler yapabiliriz." Sirius kocaman açılan gözlerini kapamaya çalışırken James onu çekip götürdü. "Bunu alıyoruz Livia. İyi günler canım." Olivia güldü ve oğlanlara el sallayıp hazırlanmaya gitti.
Siyah pileli eteğinin üzerine yeşil-kahverengi vintage kazağını geçirdi. Havalar ılınsa da Olivia kansız gibi üşüyordu.
Çoraplarını giydi ve ayakkabılarını bağlarken tuvalette kendini boyayan Betty'ye baktı. "Çok komik gözüküyorsun Betts." Betty gözlerini devirerek yanına geldi ve çantasını Olivia'ya fırlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Secret | Sirius Black
Hayran Kurgu! Kitabın başlarındaki yazma stilim pek iyi değil, bölüm sayısı arttıkça gelişiyor. Oğlan dilini kızın boğazına geçirince genç kız uzaklaşmaya çalıştı. "Sirius... biz yapamayız. Beraber gözükmemeliyiz." genç adam kendini tutamıyordu. Kızın boynunu d...