*Geçmişin izleri kalbinize saplanan bir hançer... Onu sökmek veya sökmemek işte tüm mesele bu. *
Sonunda oraya varabildiğimde etrafın güzelliği beni yine cezbetmişti. Uzun boylu ağaçlar genel olarak herkesin ürkmesine sebep olurken benim gözümde hoş bir intiba bırakıyordu. Etraftaki renkli çiçekler, kuş cıvıltıları ve ormanın insana verdiği kaybolmuşluk hissi beni fazlasıyla tatmin ediyordu. Çünkü bazen insan sadece gitmek istiyordu. Gitmek ve görünmez olmak. En çok da kaybolmak istiyordu. Bir daha bulunmamak üzere kaybolmak.
Küçükken her babama sinirlendiğimde buraya sığınırdım. Buğra da bu huyumu bildiğinden bana özel bir ağaç ev yapmıştı. Bunun sonunda iki ay kolu alçıda gezmek zorunda kalsa da sonuç mükemmeldi. Ben hep buraya gizlice geldiğimden adını da gizli bölge koymuştuk. Kayra'nın burayı nereden bildiğini bilmiyordum fakat beni fazlasıyla iyi tanıdığını hissediyordum ve bu tanımışlık hissi beni aşırı geriyordu. Belki de Arlas'dan çok ondan korkmalıydım kim bilir?
"Sabredemeyip erken geleceğini tahmin etmiştim Vavelya." Arkamdan bir sesin ismimi söylemesi ödümü kopardı. Yüzümü sesin sahibine dönünce Kayra olduğunu anladım ama bunu bilmek beni rahatlatmak yerine daha da gerdi.
"Ne söyleyeceksen çabuk söyle fazla vaktim yok Kayra." dedim huysuzca, aklımda buraya erken geleceğimi nasıl tahmin ettiği düşüncesi dolanıp duruyordu. Beni bu kadar tanıyor olamazdı değil mi?
"Ayıp ediyorsun Vavelya. Beni ağaç evinizde misafir etmeyecek misin? Kırılırım." İşi laubaliye bağlayınca sinirlendim fakat sakin kalmam gerektiğini hatırlayıp kendimi rahatlattım. Zaten başımda yeterince bela vardı bir de Kayra'yı başıma sarmak istemiyordum.
"Peki gel hadi." deyip hemen üstümüzde duran ağaç eve ustaca tırmandım. Kayra çıkmakta zorlandığını görünce alayla kıkırdadım.
"Yardıma ihtiyacın var mı?" diye sorunca yiğitlik edip, "Hayır ben halledebilirim." dedi ben de tepkisiz kalıp çıkmasını beklemeye başladım. Çıkmaya çalışırken pantolonundan dolayı rahat edemediğinin farkına vardım fakat sesimi çıkarmadım. Ağaç evime kadar biliyorsa ve kendini zorla davet ettiriyorsa ona uygun giyinseydi. Hem madem yardıma ihtiyacı yoktu o halde pek ala çıkabilirdi. Değil mi? Onu ağaçla cebelleşirken yalnız bırakıp kahvemi hazırlamaya başladım fakat Kayra, "Vavelya!" diye bağırınca elimdekileri kenara koydum, ona baktım.
"Ne oldu?" yüzüme utançla bakınca anın tadını çıkardım. Beyefendinin bir kadından yardım almak zoruna gitmişti belli ki. Umursamadım, kadınların sonlarını getirebilecek kadar güçlü olduklarını anlamaları gerekti. "Sanırım yardımına ihtiyacım varmış." dedi sıkkınlıkla.
Başta yiğitlik edip sonra yardım istemesine muzipçe gülümsedim. Tükürdüğünü yaladığını görmek keyfimi yerine getirdi. Daha sonra babamın dedikleri kulağımda yankılanınca gülüşüm soldu. Reddettim o düşünceyi Arlas ve benim durumum apayrıydı. Ben tükürdüğümü yalamayacaktım. İç sesim nesi farklı deyince çenesini kapatmasını söyleyip ağaçtan aşağı indim. Kayra'ya elimi uzattığımda tereddütsüz tuttu. Sonunda yukarı çıktığımızda Kayra'nın aşağı baktığını gördüm.
"Nasıl ineceğini mi düşünüyorsun? O kadar korkak olma Saygıner en fazla bir yerlerin kırılır." dedim alayla. O da bakmayı kesip masaya oturdu ve kahvesini yudumlamaya başladı.
"Bu olayı olmamış sayalım ve hayatımıza devam edelim. Ee ne yaptın kabul ettin mi Arlas'ın teklifini?" direkt konuya girmesine sevinsem de bu tavrı sinirimi bozmuştu. Hesap sorar gibi sorduğu soruya şak sesi duyulacak türden cevap yapıştırmaktan geri durmadım.
"Kayra sen kendini ne zannediyorsun? Benim senin için çalıştığımı ya da buraya senin dediklerine sorgusuz sualsiz inandığım için geldiğimi falan mı düşünüyorsun?" Kahvemi alıp tam karşısına sandalye çektiğimde kendimi sorgu odasındaki polis gibi hissetmiştim. Tek fark burada devlet bendim ve kanun bundan sonra bana işleyecekti. Burada soruları ben soracaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sahyası
FantasyBir varmış bir yokmuş diye başladı hikayesi, Ruhu yaralı küçük çocuğun elini, kalbi kırık bir kız çocuğunun tutmasıyla yeniden yazılmaya devam etti. İkisinin de ruhu kırıktı ama onları da yalnızca ikisi anlayabilirdi. Kız parlak bir yıldız, Çocuk b...