Acı zihnime iliştiğinde gözlerimi kapadım.
Şu anda zaman durabilir miydi?
Tam şu anda...
Tek ihtiyacım olan şey şuan bunların sadece bir kabustan ibaret olduğunu bilmek.
Ama en istediğim anda ihtiyaç duyduğum şey benden çok uzakta...
Hep böyle olmaz mıydı zaten?
Şimdi sizde gözlerinizi kapatın.
Gözünüzün önüne Gliese'ya düşen bir göktaşını getirin.
Ama o kadar büyük ve yakıcı olsun ki Gliese'yı bir düşüşle parçalayabilsin.
Düşündünüz mü?
Şimdi onu beşle çarpın.
Çarpın çarpın korkmayın...
Tebrikler beynimdeki karmaşanın boyutuna ulaştınız...
"Nasıl yaparsın?" Arlas aniden gürlediğinde olduğum yerde istemsiz sıçramıştım. Gözlerinin içine bakıp beni anlamasını diledim. Hala nasıl gözlerine bakabildiğime de anlam veremiyordum ya, çünkü öfkeden nasibini fazlasıyla almış elaların beni yakacağından korkmamam elimde değildi.
"Arlas Bey sanki iki kişiyi barındırıyor gibi. İçinde yaşan kırık bir çocuk var hala, bunu onu gerçekten tanıdığınızda yaptığı mimiklerden bile anlayabilirsiniz. Ama ikinci kişi tüm masumluğunu yitirircesine ağır basıyor gözü döndüğünde. Acımasız hırgür biri olup çıkıyor ve kimse onu tutamıyor. Belki onun bu yönüne şahit olmadınız hiç ama ben oldum. Kayra Bey'in ilk ihanetinde çok yakından şahit oldum."Sertaç'ın sözleri bir bir zihnime düşerken tek takılı kaldığım yer,
İhanet oldu.
Şimdi ben de Kayra'yla gözünde aynı kefede miydim?
"Yapmadım." Dedim çaresizlikle. Canımın yandığını gözlerimden okuyamıyor muydu? Okuyorsa neden hala buna göz yumuyordu?
"O kim o zaman Vavelya? O kadın senden başka kim olabilir? Nasıl hala göz göre göre bana yalan söyleyebilirsin?"
Yalan. Düşündüğümde ben ona hiç yalan söylememiştim. Evet yeri gelmişti susmuştum yeri gelmişti ondan bir şeyler saklamıştım ama ben ona hiç yalan söylememiştim ki.
"Yalan söylemiyorum!" diye bağırdığımda hepsi bir anda gerildi. "Yapmadım! Ben değilim o nasıl anlamıyorsun ya? Bir oyun dönüyor birileri bizim güvenimizi sarsmaya çalışıyor nasıl anlamıyorsun?" diye haykırdığımda gözleri ilk defa bana karşı donuklaştı. Hatırlıyordum, bu bakışları daha önce görmüştüm.
Karam'a böyle bakıyordu. Hiçbir duygu barındırmıyordu gözleri, o gün çok korkmuştum bir gün bana da öyle bakar mı diye düşünmeden edememiştim.
Bakmıştı. Ben elalarının parlaklığında kör olmak isterken o beni karanlığında boğmayı seçiyordu.
Bana inanmıyordu, biliyordum şu an inanılacak bir halim yoktu. Her şey çok net görünüyordu kamerada ama o ben değildim işte. Bizim imkansızımız gerçekten olmazmış Karam, bunu da bilerek mi söylemiştin?
"Çok eğlendiniz mi bari?" diye sorduğunda neyden bahsettiğini kavrayamadığım için "Ne?" diye fısıldadım. Kısık bir kahkaha sıyrıldı dudaklarından ama keyiften çok yoksundu. Üzerime biraz daha yürüyüp aramızdaki mesafeyi yoka çekti ve gözlerini gözlerime dikti. Sanki bak görüyor musun? Oradaki her şeyi nasıl darmaduman ettin? Nasıl da tüm duygularımı bir anda yok ettin? Der gibi öylesine derinden ve histen yoksun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sahyası
FantasyBir varmış bir yokmuş diye başladı hikayesi, Ruhu yaralı küçük çocuğun elini, kalbi kırık bir kız çocuğunun tutmasıyla yeniden yazılmaya devam etti. İkisinin de ruhu kırıktı ama onları da yalnızca ikisi anlayabilirdi. Kız parlak bir yıldız, Çocuk b...