29.Bölüm: Ölüm Veyahut Zulüm

2 1 0
                                    

Araf... ölümle yaşamın arasında, sonsuzluğun kıyısında, hiçliğe bir adım kala, yürüyorum sarsak adımlarla.

Ellerim ceplerimde, düşlerim yerlerde, kafamda bin bir çıkmazla yaşıyorum öylesine
Sağımda deniz ayaklarımda kum ardımsa ölülerle dolu bir uçurum.
Ayaklarıma kum taneleri doluyor gözlerimi güneşin yakıcı ışığı kamaştırıyor. Başımı kaldırdığımdaysa onu görüyorum. 

İlk defa...

Kahve tutamlı saçları, ela gözleriyle oldukça güzel bir genç kadın. Rüyalarıma daima konuk olan ve bana seslenen o kadın. Işıldayan gözleri hüzün perdesiyle örtülü görünüyor ama hala güzelliğinden ödün vermiyor. Elinin birini omzuna koyup hafifçe sıvazlıyor ardından,
"İyi olacaksın." Diyor. Öyle bir tınıyla dile getiriyor ki bunu inanmak istiyorum, ama "Nasıl?" diyemiyorum. Önce omuzlarımdan tutuyor sonra sıkıca sarılıyor. "Beni bulman gerek ikizim. Seni bekliyorum. Ben sana gelemiyorum ama seni bekliyorum." Diyor. Ardından elini kahve saçlarının arasına atıp gülümsüyor. İkizim... Ne demek istediğini kavrayamıyorum ardından babamın beni bırakıp gitmeden önce "güç ikizini bul kızım!" diyen sesi beyninin içinde yankılanıyor. 

Sonra o geriye doğru gidiyor ve birden gözümü kamaştıran güneş ışınları yerine kapkaranlık bir gece ve ona inat parlayan ay alıyor.

Ay güneşten daha umut barındırıyor. Geceye kafa tutan her şey umut barındırıyor zaten. Mehtabı izleyen gözlerim yeniden gökyüzüne döndüğünde gördüğüm yüz bu defa beni sarsılarak ağlamaya itiyor ama yine de sesimi çıkarmıyorum.

"Kızım." Diyor babam ardından içten bir gülümseme sunuyor bana. Uzanıp sarılmak istesem de bir türlü ulaşamayınca çabama daha da gülümsüyor babam. Tekrardan dendiğimde bu defa yavaş yavaş etraf bulanıklaşıyor sonrasında kulağımı usulca bir fısıltı dolduruyor.
"Ben gökyüzümü buldum kızım artık yıldızlar bizim için parlıyor."
Bir filmde karakter hayat yanlış zamanda yanlış yerde olmaktır diyor. Diğeriyse doğru zamanda doğru yerde olamamaktır hayat diye onu tamamlıyor. Ve ikisi birbirine bu kadar zıtken birbirine benzetiliyor. 

Geç kalınmışlıklarla dolu hayatımda doğruluğun ve yanlışlığın bir değerinin kalmadığını hissederken bunun umutsuzluğun getirisi olduğunu unutuyordum. Doğru zamanda doğru yerde olabilseydim bu kadar kaybeder miydim? Yoksa yanlış zaman da yanlış yerde olduğumdan mıydı benim bu mağlubiyetlerim?

Kalbim acıyla kasılırken yorganımı başıma tamamen çekip nefes almayı denedim. Uzun süredir bana uğramayan panik atak krizim yine baş gösterirken nefes alamadığımı hissettim. Yataktan kalkıp kendimi evin terasına attığımda bahçede sigara içen Arlas'ın bakışları da eş zamanlı bana dönmüştü. Panik atağımı tetikleyen en büyük husus da gördüğüm rüyalardı. Sürekli birinin bana seslendiğini hissediyordum ve bu paranoya olmalıydı. Aynı zamanda babamın ölüm anından önce sözleri de sürekli beni ikileme düşüren bir konuydu

Güç ikizini bul demişti. Güç ikizi de neyin nesiydi?

"Vavelya? Sevgilim iyi misin?" Elimi teras demirinden çekip Arlas'a döndüm. Yanıma geldiğinde dizlerimin bağı çözüldü ve yavaşça olduğum yere çömeldim. Başım çatlıyordu, nefesim daralıyordu, etraf birden bunaltıcı bir hal almıştı.

"Sen iyi değilsin. Gel bakalım." dedi yumuşacık bir tonla ardından havalandığımı hissettim. Beni kucağında odaya doğru taşırken inat etmeyip başımı omzuna koydum. Kızgınlığım geçmese de kendimi bok gibi hissediyordum ve şu anlık bu öfkemin önüne geçiyordu. 

Beni fırladığım yatağıma geri yerleştirirken bir sakinleştirici içmemin faydası olacağını düşünüyordum. O da aynı şeyi düşünmüş olacak ki yatağın başındaki komodinden hap kutusunu çıkardı, avucuma bir tanesini bırakıp gerisini yerine yerleştirdi. Sürahiden bir bardak su doldurduğunda elimdeki hapı hızla ağzıma yuvarladım ve suyu bir dikişte bitirdim. Sanırım içim yanmıştı.

Ruhun SahyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin