*Tüm sesler sustu. Perde açıldı. Hazır olun sayın seyirciler oyun başlıyor. *
İnsanlar sürekli birilerini yargılama çabasındadırlar. Eksik arayıp yüzlerine vurmak için bahaneye bakarlar. Bunu yapanlar ise normal karşılanır. Çünkü insanlar o kadar iç içeler ki kötülükle bunu normal karşılamak bir süre sonra farz olur.
Bana göre bu Gliese'da kötülüğe eğilim yasağın cazibesinden yanı sıra sürü psikolojisinden kaynaklanıyor. Kötü insan sayısı bu kadar fazlayken iyiliğe eğilimin kolay olmasını beklemek koca bir yanılgı olurdu değil mi? Asıl soru kötülük yapmak sadece bize zarar verirken hala neden bunu yapmaya devam ettiğimiz olmalı. Dışlanmak bir insanın en büyük korkusu olabilir-ki bu insanlar genellikle tam aksini iddia edip yalnız kalanlardır-fakat neden dışlanmaktan korkan bir insan başkalarını dışlar ki? Hem de en büyük korkusu buyken. Bu şeye benziyor. Yüksekten korkan birinin uçurumdan atlaması gibi. Belki bu çaresiz birinin korkularında çare aramasıdır. Belki de bu çaresiz birinin çaresiz çırpınışlarıdır. Size ulaştırmaya çalıştığı yardım çığlıklarıdır belki de...
"Ben hazırım!" merdivenlerden aşağıya koşarak indiğim sırada az daha düşüyordum ama bu bile beni yıldırmadı. Sonunda aşağı kata indiğimde Yiğit'in Arya'yla laf dalaşına girmiş, Doğu ve Arlas da şok içinde onları izliyordu.
"Kızım tatile gitmiyoruz yanına bir ton makyaj eşyası almışsın kime süsleneceksin ormanın ortasında? Hayvanlara mı süsleneceksin"
Evet haritanın gösterdiği yeri araştırmış ve ormanın içinde bir yeri gösterdiğini fark etmiştik. Ama tabi ki bu kadarı yetmiyordu. Haritanın arkasında izlememiz gereken yol bir bir anlatılmıştı.
Ormanın içindeki bir bölgede kilitli bir sandık bulacaktık. Ama o sandığı açmak için öncelikle anahtarı ele geçirmemiz gerekiyordu. Anahtarsa İslavya'daki bir müzede sergilenen resimlerinden birinin içine konulmuştu. Hangi resim olduğunu bilmememizin yanında bir de resimler yarın ihaleye sunulacaktı. Eğer anahtarın olduğu resim satılırsa kelimenin tam anlamıyla felaket yaşanırdı.
"Senin yanında süsleniyorum ama bunun hayvanların yanında süslenmemden pek de bir farkı yok." Dedikten sonra Doğu'ya döndü."Sen bir fark görüyor musun Doğu?" Doğu soruya olumsuz yanıt verince ortalık karıştı.
"Bence de Yiğit'in hayvandan bir farkı olduğunu sanmıyorum." Dediği sırada Yiğit Doğu'nun omzuna bir yumruk attı. Ama Doğu bu yumruktan pek de etkilenmiş gibi durmuyordu.
"Asıl senin fakın yok şu saçlara bak aynı bukalemun gibisin her renk var kafanda." Üçü de birbiriyle atışırken ben Arlas'ın yanına gittim ve götürmeyi planladığım çantamı yanına koydum.
"Arya Yiğit bir konuda haklı yanına olabildiğince az eşya almalısın. Ormana arabayı sokamayız, eşyaları yanımızda taşıyacağımızı hesaba katmak zorundayız. Ne kadar az eşya o kadar az efor sarf etmek demek. Ve ne kadar süre yürümek zorunda kalacağımızı da bilmiyoruz." Dedi Arlas gevşek ortama rağmen ciddi bir sesle."Aman iyi tamam arabada kalır önemlilerini yanıma alırım bende." Dedi Arya ardından aralık kapıdan hızla arabaya doğru yürümeye başladı. Doğu ve Yiğit de peşinden gidince Arlas tam taşımak için uzandığım çantama uzandı ve ellerimiz kesişti.
Başımı kaldırıp ona baktığım sırada çantayı alıp sırtına taktı, "Ben taşırım sen ayakkabılarını değiştir." Dedi ve o da çıkıp gitti. Ayağımdaki topukluları kenara bırakıp siyah sporlarımı ayağa geçirdim ve üzerime giymek için siyah kısa yağmurluğumu da yanıma alıp evden çıktım. Kapıyı kapattığımda içime bir huzursuzluk çökmüştü. Sanki bu eve bir daha ki gelişimde ben eski ben olmayacakmışım gibi hissediyordum. Evdeki her şey yerli yerinde olacaktı ama ben olmayacakmışım gibi bir his...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sahyası
FantasyBir varmış bir yokmuş diye başladı hikayesi, Ruhu yaralı küçük çocuğun elini, kalbi kırık bir kız çocuğunun tutmasıyla yeniden yazılmaya devam etti. İkisinin de ruhu kırıktı ama onları da yalnızca ikisi anlayabilirdi. Kız parlak bir yıldız, Çocuk b...