*Bazen kötü olaylar olacak iyi şeylere zemin hazırlar. Öyle olmasa Romeo ve Juliet'in ölümünün ardından Capulet ve Montague aileleri barışır mıydı? *
Gözlerimi açtığımda ne zaman geldiğimizi anlayamadığım hastanenin bir odasındaydım. Neler olduğunu çözmek için kıpırdandığımda yatağın hemen yanına konulmuş koltuğun üstünde Arlas'ın uyuduğunu görünce kaşlarım çatıldı. Dirseğini başucumdaki masaya dayamış kafasını da üstüne koymuş bir şekilde uyuyordu.
Uykusunda nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde huzurlu ve sakin görünüyordu. Diğer tarafa başımı çevirdiğimde yaralı kolum dikkatimi çekti ve olanlar bir bir zihnimi istila etmeye başladı. Yaşananlar çok net aklımdaydı, her şey zihnime ilmek ilmek işlenmişti. Yanımdaki masada duran dosyayı çektiğimde o dosyanın kan değerlerimin olduğu dosya olduğunu fark ettim değerlere göz gezdirip hiçbir şeyimin olmadığı kanaatine vardım ve yataktan çıkmaya yeltendim. Biraz fazla ses çıkarmış olmalıyım ki Arlas yerinde hafifçe zıplayarak uykusundan uyandı. Gözlerimiz kısa bir an birbirine değdi ardından bakışlarını kaçıran ben oldum. Elimdeki serumu hışımla asılıp ayağa kalktığımda Arlas hemen önüme geçip çıkmama engel oldu.
"Kızım bak anladım deli dolusun falan ama bu kadar da sıyırmış olamazsın değil mi?" cevap vermeden yüzüne bakmaya devam edince bu sefer "çünkü ancak tamamen sıyıranlar vurulduğu günün ertesi gününde hastaneden kaçmaya çalışır." diyerek sözlerini pekiştirdi beyimiz.
"İyi benim tamamen sıyırdığımı anlaman güzel birbirimizi tanımaya başlıyoruz. Hem ben kendimi muayene edip kendimi taburcu ettim bundan kime ne? Şimdi çekil de işime bakayım." Dedim sözüne karşılık. Çekilmesi için omuzlarından kenara ittiğimde çekilmek şurada dursun bir milim yerinden bile kıpırdamamıştı.
"Senin derdini biliyorum çıkıp sana bunu yapanlardan hesap soracaksın ama sen uyuduğun sürede ben o işi devraldım meraklanma. Sana bunu yapanları buldum hesaplarını da kestim şimdi git ve dinlenmene bak yoksa seni odaya kilitlemek zorunda kalacağım haberin olsun." dedi tehditkâr bir biçimde. Söylediğinin üzerine başımı kaldırıp kahve gözlerinin en derinine baktım. "Kimin yaptığını da söyle dinleneceğim söz veriyorum." dedim uysalca. Şu an diklenmenin kimseye faydası olmayacaktı. Ve bunu kimin cüret ettiğini merak ediyordum.
"Sana demiştim bundan sonra seni avlamak için an kollayacaklar diye daha güçlerin bile ortaya çıkmadı ama sen en büyük hedef tahtasısın. Benim halkımdandı, ülke birleşme karşıtlarından. Dün imzaların atılacağı bilgisi sızdırılmış. Bunun üzerine ayaklanma çıktı fakat büyütülecek türden değildi ki bunun olması büyük bir olasıydı fakat suikast düzenleyeceklerini kestiremedim çünkü koruma sayısı çok fazlaydı ve bunu yapan aralarına sızmıştı büyük ihtimalle çünkü herhangi biri öyle elini kolunu sallayarak giremezdi oraya ve her neyse kim olduğunu buldum ardından bunu yapana bedelini ödettim." diyerek açıklamasını yaptı.
Başımı sallayıp yatağa uzandığım sırada telefonu çaldı ve bir dakika işareti yaptı ardından odada beni yalnız bıraktı. Söylediği gibi böyle durumlar olasıydı fakat içimden bir his bu olayın bu kadarla sınırlı olmadığını fısıldıyordu. Sürahiden su almak için uzandığımda elimdeki serumdan dolayı bardağı devirdim.
O sırada odaya üzerinde siyah panço olan bir adam girdi ve ben daha ne olduğunu sormadan siyah bir zarf bırakıp çıktı. Giden adamın ardından bakakalırken zarfı açmak için çok vaktim olmadığını kavrayıp hemen masaya uzandım. Artık kimden geldiğini düşünmüyordum çünkü siyah zihnimde Kayra olarak kodlanmıştı bile. Ve bence çok da doğru bir tespit olmuştu, Kayra karanlığın ta kendisiydi. Zarfı hızlıca yırtıp içindekileri okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sahyası
FantasyBir varmış bir yokmuş diye başladı hikayesi, Ruhu yaralı küçük çocuğun elini, kalbi kırık bir kız çocuğunun tutmasıyla yeniden yazılmaya devam etti. İkisinin de ruhu kırıktı ama onları da yalnızca ikisi anlayabilirdi. Kız parlak bir yıldız, Çocuk b...