*Yalnızlığın en acı yanı hislerinizi kimseye haykıramamaktır. *
İnsan yalnızlığı korktuğu zaman korktuğunu haykıracak birini bulamadığında anlar. Annesini kaybetmiş bir çocuk kâbus görüp annesinin odasına koştuğunda yatağın boş olduğunu görünce fark eder kaybını. Ya da demir parmaklıklar ardına düşmüş genç bir kız korkudan tir tir titreyerek sessizce ağladığı zaman anlar yalnız kaldığını.
Ellerimi masanın üzerine dayamış, uykulu gözlerle bir yandan Arlas'ın işlerinin bitmesini bekliyor diğer yandan da babamın sorularına cevap veriyordum. İki hafta önce haritanın belirmesiyle onu korumaya almış ve gelecek süre hakkında plan yapmıştık. İki haftadır yaptığımız tek şey yemek içmek ve plan kurmaktı. Bunun da geri dönüşü uykusuzluk ve şiddetli baş ağrısı olmuştu.
"Babacım iki haftalık tatil yapacağız sadece nesini bu kadar büyüttün gözünde anlayamıyorum ki." dediğimde karşı taraftan huysuzca bir iç çekiş sesi geldi. Babam zeki adamdı. Basit liseli yalanına kanacağını zaten beklemiyordum ama en hızlı izin alma yöntemi de şu anlık buydu.
"Kızım ortalık karışık olduğu için şüpheleniyor olabilir miyim? İki ülkenin yönetimi de bana kalacak farkındasın değil mi? Sürekli çatışmalar çıkarken nereden çıktı bu tatil fikri?" adam haklı beyler dağılın, deyip kestirip atmak istesem de sessiz kaldım. Ama ne yapabilirdim babacığım bunu senden saklamak zorundayım.
"Anlamıyor musun baba? Bu son olaylar çok fazla geldi. Nefes alamıyorum artık bu hepimize iyi gelecek." En sonunda pes edercesine nefes verdi.
"Tamam kızım nasıl istersen öyle olsun. Ama lütfen beni habersiz bırakma. Seni seviyorum." işte bu kadardı.
"Harikasın sen! Ben de seni çok seviyorum baba. Buğra'yı öp benim için. Sözümü de unutmadım en yakın zamanda yanıma getireceğim onu." Yanımda olmasa da başını salladığını hissettim.
"Tamam kızım. Dikkatli ol." Babamın uyarılarına onay verdikten sonra telefonu kapattım ve hala işleri yoluna koymaya çalışan Arlas'a baktım. Bugün tüm işleri düzenlemesi gerektiği için görüşmelerin hepsi iptal edilmişti. Ben de bu yüzden sadece Arlas'ın yanında dikilip durmuştum. Yardım etmeme izin verse daha çabuk halledebilirdik ama inattı işte. Kafasına koyduğunu illa yapacaktı değil mi yani?"Görev tamam patron." Dediğimde başını yoğunlaştığı dosyalardan kaldırdı ve gülümsedi.
Ve ben yine öldüm."Harika. Önemli sorunlardan birini hallettik o halde." Dediğinde oturduğum koltuktan kalkıp yavaş adımlarla yanına doğru ilerledim.
"Evet Arlas dediğin gibi sadece birini halledebildik. İzin ver de diğerlerini halletmene yardım edeyim. Böyle kös kös oturmaktan sıkıldım." İki haftadır ben yorgunsam Arlas yorgunluktan ölmüştü. Göz altlarına görmeye alışık olmadığım mor halkalar yerleşmişti. Ayrıca sürekli öğün atlıyordu. Kendini daha ikinci haftadan bu hale getirmişti, ilerisini düşünmek bile istemiyordum.
"Sanırım buna artık hayır diyemeyeceğim." Sonunda ondan onayı alınca yanına bir sandalyede ben çektim. Oturduğu deri koltuğa yaslanmış küçük hareketlerle başına masaj yaparken ben de dosyaları incelemeye başladım."Babana olabildiğince az iş bırakmalıyız. Yoksa kaldıramayabilir. Sonuçta iki devlet yönetecek. Ben birinin üstesinden zor geliyorum." Sessizce mırıldandığında başımı dosyalardan çekip tekrar ona çevirdim. Bu halini gördükçe ruhumdan bir parça kopuyordu sanki.
"Bana güveniyor musun?" aniden yönlendirdiğim soruyla kaşları çatılsa da gözlerini açmadı. Birkaç saniye sessizliğin ardından cevap verdi.
"Güveniyorum." Söylediği içimi rahatlatırken görmeyeceğini bilsem de gülümsedim.
"O halde bir günlüğünü her şeyi bana bırakamaz mısın? Gün gün güçlenmemiz gerekirken sen güçten düşüyorsun. Fazla düşünüyorsun, fazla çalışıyorsun ama böyle olmaz sen de insansın. Güçlerinin olması seni süper kahraman yapmıyor. Senin de uyuman dinlenmen en çok da beynine biraz müsaade etmen gerek." Söylediğimin nihayetinde gözlerini aralayınca onu izleyen beni görmesi yüzünü gülümsetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sahyası
FantasyBir varmış bir yokmuş diye başladı hikayesi, Ruhu yaralı küçük çocuğun elini, kalbi kırık bir kız çocuğunun tutmasıyla yeniden yazılmaya devam etti. İkisinin de ruhu kırıktı ama onları da yalnızca ikisi anlayabilirdi. Kız parlak bir yıldız, Çocuk b...