*Ve ruhu yaralı kral gölgeli bir tebessümle yüzünü aydınlığa çevirir... *
"Anlatsana Vavelya Yiğit'le nasıl tanıştınız?"
Arya, Doğu, Yiğit, Arlas ve ben birlikte öğle arasında kafede karnımızı doyurmak için oturmuş ve siparişleri beklerken sohbete dalmıştık. Arlas'ın sorusuyla gülümsemem genişlerken o anın bu an olduğunu anladım.
Vakit intikam vaktiydi.
"Yiğit'le ilkokulda tanıştık. Koşuştururken üzerime sulu boya suyu dökmüştü. Sonrasında tahta silgisiyle temizlemeye çalışmıştı. Çocuk kafası ya sözde tahtadaki her şeyi silen şey üzerimdekileri de silebilirmiş."
"Sonra ne oldu peki?" Gülmekten zar zor konuşan Arlas'ın sorusuna yanıt vermeden önce oturuşumu düzelttim.
"Sonra ben tabi üstüm iyice kötü bir hâl alınca annemin kızmasından korkup ağlamaya başladım. Yiğit iyice telaşlanıp etrafta başka yol aramaya başladı. O sırada müdür sınıfa girdi. Yiğit'in de musluklar hemen açılmaya hazırmış. Müdür içeri girdiği an ağlamaya başladı o suçluluk duygusuyla. Tabi müdür de azarladı biraz. Azarladıktan sonra annemi çağırdı bana yeni kıyafet getirmesi için. Sonrasında annem geldi, üzerimi değiştirdi. Her şey düzene girdi tam dediğimde Yiğit benden intikam almak için arkadaşlarıyla anlaşıp beni hiçbir oyuna aldırmadı."
"Neden senden intikam almaya çalışıyor ki?" Arya araya girdiğinde Yiğit başını masaya yaslamış konuşulanları duymamak için elleriyle kulaklarını siper etmişti. Ama nafileydi bebeğim ben intikam kılıcımı çoktan çekmiş savaş ilanımı vermiştim. Ee sabahın acısını illa ki çıkaracaktım ne bekliyordu?
"Ağlayarak kendimi acındırmasaymışım müdür onu azarlamazmış. Sırf o azar yesin diye ağlamışım o da bunu bedelini bana ağır ödetirmiş."
"Böyle mi dedi sana?" Doğu'yu başımla onayladım.
"Aynen böyle dedi.""Sonra?" Arlas merakla devamını sorarken anlatmaya devam ettim.
"Sonrasında ben köşeye oturup onları izlemeye başladığımda iki de bir bana bakmaya başladı. Sanırım vicdan yapıyordu kendi içinde. En sonunda dayanamayıp yanıma geldi." Anlatırken aklıma mıh gibi çakılan anlılar tekrardan yaşıyormuşum gibi zihnimde şekillendi.
"Özür dilerim."
"Neden ki sen haklı değil miydin? Öyle söylüyordun az önce. Şimdi ne değişti?"
"Sanırım hata yaptım. Barışır mısın benimle? Hem seni de oyuna alırız bu defa olur mu?
"Ben seninle barışmam."
"Neden ki?"
"Sen yalancısın."
"O da nereden çıktı?"
"Herkese sırf seni müdür azarlasın diye ağladığımı söylemişsin ben aslında annemin beni azarlamasından korkmuştum."
"Bunu bilmiyordum. Bu beni yine de yalancı yapar mı?"
"Yalancı yapmıyorsa iftiracı yapar."
"Ya pişman olduysam."
"Bilemem."
"Peki ne şartla affedersin?"
"Onu da bilemem."
"Çiçek versem?"-ve Yiğit ağacın dibindeki çiçeği koparıp Vavelya'ya uzatır.
"Olmaz."
"Sana bir söz versem o zaman barışır mısın benimle?"
"Ne sözüymüş o?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sahyası
FantasyBir varmış bir yokmuş diye başladı hikayesi, Ruhu yaralı küçük çocuğun elini, kalbi kırık bir kız çocuğunun tutmasıyla yeniden yazılmaya devam etti. İkisinin de ruhu kırıktı ama onları da yalnızca ikisi anlayabilirdi. Kız parlak bir yıldız, Çocuk b...