"Erdinç Bey nasılsınız?"
Arlas'ı Erdinç Bey'le yalnız görüşmek konusunda ikna edebilmiş ardından konuşmamızın üzerinden geçen yarım saat sonra kendimi yeniden o hapishanenin başka bir bölümünde bulmuştum.
Sorgu odasında.
"Pek iyi sayılmam aslına bakarsanız." Dedi gülümseyerek. Adam haklıydı. Fena hırpalamışlardı.
"Haklısınız önce bu sorunu çözelim." Dedim ardından yere iki defa vurup sandalyesinin yanına geçtim. Bir sarmaşık betonu delip Erdinç Bey'e ulaşmaya çalışırken bir an kendini geri çekecek oldu ama omzundan tutup engel oldum.
Sarmaşık birkaç dakika sonra geri çekildiğinde üzerini yeniden süzdüm. Yaralarından eser kalmamıştı. Adam şok içinde bana bakarken gülümseyip karşısındaki sandalyeye oturdum ve ellerimi masaya yasladım.
Üzerine söylediğim gibi düzgün kıyafetler vermişlerdi. Yeşil tişört ve asker yeşili eşofmanıyla karşımda dimdik dururken hapishanedeki halinden oldukça farklıydı.
"Bunu nasıl yaptınız?" diye sordu hayret içinde, üzerimdeki yağmurluğu çıkartıp sandalyeme asarken, "Ben doğa kraliçesiyim Erdinç Bey. Güçlerim var." Dedim kısa özet geçerek. Başını anlayışla salladı.
"Size teşekkür etme fırsatım olmamıştı Vavelya Hanım. Siz olmasaydınız ölecektim." Dedi ardından mahcuplukla gülümseyip başını öne eğdi.
"Emin olun ben olmasam böyle bir durumla karşılaşmazdınız bile. Her neyse ne yaşandıysa yaşandı teşekkür edilecek bir durum söz konusu değil. Ben sizden bir şey istemek için gelmiştim." Karşımdaki siyah gözlü aynı şekilde siyah gür saçlı adam başını salladı.
"Tabi buyurun." Dedi anlayışla. Karşımdaki adamın asil bir duruşu vardı, tam iş adamı tiplerindendi hapishanede ne işi olduğunu çözemiyordum.
"Neden Arlas'a ihanet ettiniz?" ciddiyetle sorduğum sorunun ardından yutkundu ve birkaç dakika boyunca sessizliğini korudu.
"Bakın Vavelya Hanım. Ben tam üç senedir hapishanede tutuluyorum. Yalan söylesem de kazanacağım hiçbir şey yok. Öncelikle dürüstlüğümden emin olun." Dedi ardından yeniden duraksayıp saçlarını karıştırdı.
"Karam. O adamda farklı numaralar dönüyor. Ben Arlas Bey'e sadık bir adamdım. Ve size yemin ederim ihanet ettiğimi bile hatırlamıyorum." Dedi. Sonra yeniden derin bir nefes aldı. Anlatacaklarına nefesi yetmiyor gibiydi. Hatta birazdan kriz geçirecek gibi.
"Erdinç Bey lütfen sakin olun. Benim yeterince vaktim var hazır hissettiğinizde anlatabilirsiniz." Dedim sakinleştirici bir tonla. Adam onaylayıp başını masaya dayadı ve biraz daha öylece bekledi. Başını kaldırdığındaysa gözleri doluydu. Kendine yaşatılanları yediremiyordu.
"Ben o adamı ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyorum Vavelya Hanım. Yemin ederim o adam bana bir şey yaptı. Hiçbir şey hatırlamıyorum." Dedi ardından elleriyle gözlerini siper etti. Koskoca adam karşımda resmen küçücük kalmıştı. Dişlerini öfkeyle sıkıyor ve ağlamamak için kendini paralıyordu.
Bu adam doğru söylüyordu.
"Ben size inanıyorum Erdinç Bey. Ve size söz veriyorum eğer bana bütün bildiklerinizi anlatırsanız sizi buradan çıkartacağım." Dedim ifadesiz bir sesle. Aninden elinden yüzünü çektiğinde kızarmış gözlerinin altından bana baktı.
"Sahi mi söylüyorsunuz?" diye sordu şaşkınlıkla başımı salladım. "Peki ya bana inanmazsanız?" dedi sorgularcasına başımı olumsuz anlamda salladım.
"Sizin doğruları söyleyeceğinize inancım tam. Hem siz söylemiştiniz söylenen yalanın er geç ortaya çıkacağını, eğer bana doğruyu söylerseniz sizi çıkaracağım. Ama doğruyu söylerseniz. Lütfen yanlış bir şey yaptıysanız bile doğruyu söyleyin." Dedim uzlaşmaya vararcasına. Hızla başını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sahyası
FantasyBir varmış bir yokmuş diye başladı hikayesi, Ruhu yaralı küçük çocuğun elini, kalbi kırık bir kız çocuğunun tutmasıyla yeniden yazılmaya devam etti. İkisinin de ruhu kırıktı ama onları da yalnızca ikisi anlayabilirdi. Kız parlak bir yıldız, Çocuk b...