33.Bölüm: Savaş Meydanında Aşk

4 1 0
                                    

Hayatımda neye olmaz dediysem oldu ve tam şu anda, Arlas'ın dudakları dudağımda, tüm Arlenda karşımda...

Kendimi hafifçe geriye çektiğimde yüzüne şaşkın ördek yavrusu gibi baktığıma emindim. Bu öpüşün anlamı ise çok derindi. 

Bu öpücük benim kraliçeliğimin simgesiydi. 

"Sen ne yaptın?" diye fısıldadığımda gülümsedi. "Artık dokunulmazsın. Sen bir kraliçesin. Seni korumam gerekti." Dedi. 

İyi de ben bunların hepsini hesaba katmıştım. Elimde belgeler vardı. Ben zaten bunu çözecektim! Ne diye geliyorsun iki milyon kişi arasında beni öpüyorsun be adam?

"Ben." Dedim devamını getiremedim. Fakat Arlas beklemedi. Kendini geriye çekip halka doğru döndü. "Kayra Saygıner benim sevdiğim kadına zarar vermeye kalkmış ve cevabını da ölümü olarak almıştır. Bundan sonra Vavelya Karayel kraliçe dokunulmazlığına sahiptir. Ona dokunanın cezasını bizzat keserim." Dedi. Kendinden o kadar emin konuşuyordu ki bir turda bu duruşuna düşecektim eve gidince.

Ayrıca öpeceğini haber verseydin keşke en azından üzerimde eşofmanla gelmezdim!
Ve Vavelya Karayel mi? Aman Tanrım ne yapayım şimdi öleyim mi burada?

Başka bir şey söylemeden elimden tuttu ve beni alandan aşağı indirdi. İnerken gözüm Erdinç'e takıldı. Gözlerimi yumup baş selamı verdiğimde gülümsedi ve selamımı aldı.

Bakalım bu adamın altından neler çıkacaktı?

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Arlas birden kükrediğinde hazırlıksız yakalandığımdan yerimde hafifçe sıçradım. Alanın arka tarafında park gibi bir yerde durmuştuk.

"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? Sana beni öpme yetkisini kim verdi pardon?" dedim sitemle. Aslında sinirli değildim bu konuda beni korumak istemişti. Fakat bu yaptığıma zeytinyağı gibi üste çıkmak diyorduk biz hani.

"Seni orada öpmeseydim neler olurdu biliyor musun?" dedi, hala bağırıyordu. 

"Ha zorunluluktan öptün yani öyle mi? Kusura bakma ya gerçek kraliçemizin tahtını da kaptık. İstersen hemen geri dönüp pardon yanlışlık oldu bi-" cümlemi bitirmeme fırsat vermeden yeniden dudaklarıma kapandığında onu ne kadar özlediğimi yeni fark ettiğimi anladım. Beni her öptüğünde farklı duyguları içimde alevlendirmeyi nasıl başarıyordu bilmiyordum ama bu durumdan hoşnut olmadığımı söylemek yalan olurdu. Kendini geri çektiğinde sıkıntıyla nefes verip, "Seni öptüm, zorla değil isteyerek öptüm. Konu kapandı oldu mu?" dedi sinirle.

"Bak yine öptü, adama bak ya! Sanki oyuncağıyla öpüşüyor." Deyip kendimi geri çektim.
Eh buna da laf karıştırıp işin içinden sıyrılmak deniyordu. Vallahi ben de az değildim.

"Laf karıştırıp üste çıkıyor aklınca hanımefendi. Ama ben bunun acısını sizden çıkarırım." Dedi ve elini omzuma götürüp beni yanına çekerek ilerlemeye devam etti.

Tamam çokta fazla değilmişim.

"Peki barışsak seninle, affetsem seni o zaman da kızar mısın bana?" dedim tatlı bir tonla. Yüzüne sahici bir gülümseme yayıldığında onun da eğlendiğini anladım.

"Artı öpücüğe anlaşalım." Dedi muziplikle. Anlık gafletle, "Ne?" deyince gülümseyip, "Af+ öpücüğe tamamım diyorum. Kabul mü?" dedi. Sonra yüzümde nasıl bir ifade gördüyse kahkaha atıp başımın üzerine öpücük kondurdu. 

"Çıkarcı ya bak sen! Bir kere sen pazarlık yapacak durumda değilsin tamam mı? Kızarsan kız lan. Yok artık af da yok öpücük de. Kaybettin şansını." Dedim, ardından saçımı havalı bir şekilde savurup kollarının etkisinden kendimi kurtardım ve önden yürümeye devam ettim.

"Ya tamam. Affet ya!" dedi küçük çocuk gibi önüme geçip ellerimi tuttu. Gülümsedim. "Affettim ki çoktan." Dediğimde gülerek bana sıkıca sarıldı. Ben de kolumu onun bedenine sardığımda ikimizde yüklerimizden kurtulmuştuk.

 
İkimizde çok güçlüydük, ikimiz de fazla ciddiydik fakat birbirimizin yanında ikimizde çocuk gibiydik. 

"Sana taç töreninin yapılacağının farkında mısın?" dediğinde başımı kenara çekip yüzüne baktım. "Taç töreni ne be?" sorduğum soruya kıkırdadı.

"Kraliçelere özel taç töreni düzenlenir. Sana taç takacağım herkesin huzurunda. Bu da simgesel bir şey." Dedi açıklayarak. 

"Sen beni kraliçe ilan etmeseydin de benim çözümüm vardı. Mesela Kayra'nın ihanetine dair belgeler." Dedim az önceki dağıttığım konuya dönerek. Duraksadığında kaşları çatılmıştı.
"Nasıl ulaştın o belgelere? Benim kaç yıldır peşinde olduğumun farkında mısın?" dedi. Ellerini göğsünde birleştirmiş yargı modunu açmıştı.

"Karam'a çalışıyormuş. Onu Karam'a bağlayan bir şey olmalıydı. O da buymuş. Bu belgeleri sana teslim etmemesi karşılığında ona çalışıyormuş. Bir nevi Karam Kayra'nın ölüm fermanını elinde tutuyormuş." Dedim. Kafasını salladı fakat hala tam olarak olayları kavrayamamıştı


"Peki neden sana teslim etti? Neden birden kendi elindeki maşayı öldürmek istedi?" diye sorduğunda başımı yana yatırıp nefes verdim ve arkamızdaki bankın birine oturdum. O da yanıma oturduğunda telefon kaplığımın arasına sıkıştırdığım sigarayı çıkarıp dudaklarıma yerleştirdim. Ardından çakmakla tutuşturup derin bir nefes çektim. Her hareketimi dikkatle izliyordu.

"Çünkü Karam'ın elinde bize karşı bir kozu var ve bu her neyse Kayra ve babam bunu öğrendiği için onları öldürmek istedi." 

"Buna rağmen neden Kayra'yı öldürdün?" diye sorduğunda gülümsedim. "Karam onu konuşturmayacaktı zaten. Büyü yapabiliyor. Babamı deneye de böyle ikna edebilmiş."
Muhtemelen Aserda'yı da böyle tuzağına çekmişti. Aserda ona koşulsuz tutulmuş ve bunu aşk olarak adlandırmış fakat bir anda kendini bir deneyin ağlarında bulmuştu.
Her soru ilmek ilmek çözülüyor ve cevabına kavuşuyordu.

"Büyük sır dediğin bu mu? Bildiğini iddia etmiştin. Ciddi miydin?" dedi parçaları birleştirmeye çalışıyordu. Kaşlarımı çattım.


"Bir şey biliyorum ama daha fazlası olduğuna da eminim. Erdinç Karahan belki bize bu konuda yardımcı olur." Dedim. Orada kaldığım birkaç saatlik dilimden ve konuştuğumuz iki üç satırlık cümlelerden bir şey çıkarmam mümkün değildi fakat nedense o adamda bir şeyler olduğunu hissediyordum.

Hislerim beni yanıltmazdı.

"Neden o adamın bir şeyler bildiğini düşünüyorsun?" diye sorduğunda dumanı tüten sigaramdan bir fırt daha çekip yüzüne baktım. Ela gözlerinde yorgunluk vardı.

"Hissediyorum." Dedim. Başını salladığında bu cevabın ona yettiğini anladım.

"Neden Karam'a karşı Kayra'ya karşı davrandığın gibi davranmıyorsun? Ona karşı tavrın farklı." Dedi Arlas. Kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ciddi ciddi kıskanıyordu. Boğazımı temizleyip cevap verdim.

"Karam'a karşı psikolojik olarak da savaş veriyorum çünkü. O beni hain ilan ettiğiniz gün onun yanındaydım. Beni annemden dem vurarak yıkmaya çalıştı. Bense ailevi meselelerinden onu vurdum. Her ne kadar inkâr etse de canını yaktığımı, ben o gün acısını gözlerinden okudum. Canını yaktım. Ardındansa o bunu bana daha beter ödetti." 

Sözlerimin ardından sigara izmaritini yere atıp ayağımla sanki Karam'ı eziyor gibi hırsla ezip ayağa kalktım ve arabanın olduğu tarafa yürümeye başladım.

"Onu kendi silahıyla vuracağım. Onu zihninde bitireceğim. Onun ölümü Kayra kadar kolay olmayacak. Ve ben bunu tek başıma yapmayacağım."

Aserda ile yapacağım.

♛♛♛

Ruhun SahyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin