18. Bölüm: Yalanlar ve İtiraflar

2 1 0
                                    

"İtiraf ve İftira... Sadece bir harfin yer değiştirmesi insanın tüm varlığının özeti... İtiraf edemediğinde söylediğin her yalan aslında kendine attığın bir iftira. Ve kendine attığın her iftira hikayene damlayan bir mürekkep lekesi..."

İtiraflar... Can yakarlar. Güven kırarlar. En çok da gerçekleri acımasızca yüze vururlar. Kaçtığımız, saklandığımız gerçekleri önümüze sunarlar. Bu yüzden itiraflardan oldum olası nefret etmişimdir. Bazen bir yalana yalan olduğunu bildiğimiz halde inanmak itiraflardan daha az can yakıcıdır. Çünkü inanmak istediklerimize inanırız ve bu bize kimsenin sunmadığı bir veli nimettir.

İtiraflar yakıcıdır. Bir zehir misali beyninizde dolaşır ve siz ne olduğunuzu anlamadan şüphe tohumunu vücudunuza yerleştiriverir.

İtiraflar kırıcıdır. Sizin kulak tıkadığınız gerçekleri dile getirerek kalbinizi bin parçaya ayırırlar. Sonra da kan kaybederek de olsa dimdik yürümeye devam edersiniz.

İtiraflar gereksizdir. Bazen bir yalana batmak her şeyden çok bir ihtiyaç misalidir.
Bu yüzden bazen sadece doğrunun ne olduğunu değil neyin bizi daha iyi hissettireceğini düşünmek en iyisidir. Çünkü bazı doğrular çok can yakıcı olabilir...

"Saat iki yönünde küçük bir varlık sana yaklaşıyor Arya dikkatli ol sana saldırabilir."
"Saçmalama Yiğit o sadece bir çocuk ve oyun oynuyor." Kulağımızda Yiğit ve Arya'nın didişmeleri duyulurken, biz Arlas'la dışarıda dans ediyorduk. Uygulamaya koymamamız gereken bir plan, izini sürmemiz gereken taşlar vardı ama biz çoktan savaşın ortasında dans edecek kadar kafayı sıyırmıştık.

"En son dans ettiğimizde birbirimizden nefret ediyorduk. Bir de şimdi ki halimize bak." Durumumuzun komikliğine kıkırdadığım sırada Arlas anın huzuruyla gözlerini yumdu ve burnunu saçlarımın arasına denk getirip derin bir nefes çekti.

"Tek değişmeyen gerçek o günde zamanın durmasını dilemiştim. Şimdi zamanın durmasını diliyorum. Gerçekten sadece biraz şu ana kısılıp kalsam ne olur? Çok mu şey istiyorum?" çocuklar gibi mızmızlanırken kendimi geri çekmemle gözlerini istemeyerek araladı.

"Evet ama bir görevimiz olduğunu unutma çünkü biraz daha kalırsak iyi şeyler olmayacağını seziyorum. Hislerim kuvvetlidir bilirsin." Göz kırpıp tekrar içeri doğru yürürken bu defa hiç tartışmasız koluna girdim. 

"Herkes yerini alsın. Başlıyoruz." Arlas kulaklıklara doğru konuştuğunda ben de yanından ayrılıp personel bölümüne doğru yöneldim. Arlas kameraları halledecekti. Arya ve Doğu bizim yerimize ihaleye sırf varlığımızı belli etmek için girecekti. Yiğit ve ben kapıyı açmak için uğraşacaktık. Personel kısmının önünde yavaşlatılmış şekilde geçerken Yiğit'in de karşı taraftan geldiğini gördüm. 

"Kayıp mı oldunuz efendim?" arkamdan biri seslenince duraksadım ve mahcup bir şekilde gülümseyerek bana seslenen personele döndüm. "Lavaboyu bulamadım da o nedenle gelmiştim." Adam anlayışla başını salladığında karşı tarafı göstererek, "Lavabo o tarafta eşlik etmemi ister misiniz?" dedi, nezaketen yönelttiği soruyu tam reddedecekken Yiğit'in sesi tüm koridorda duyuldu.

"Gerek yok kardeşim seni işinden alıkoymayalım hem Arlas Bey Vavelya Hanım'la ilgilenmediğimi düşünmesini istemem." Adam başını sallayıp iyi günler diledi ardından personel odasına girdi

 
"Barın'ın yanındayken bir personel kart okutup kapıyı açtı. Eğer o personeli bulabilirsek işimizi tamamlamış oluruz." Yiğit cebine koyduğu elini çıkarıp beni kenara çekti ve fısıldayarak konuşmaya başladı. "Senin şu bahsettiğin personel nasıl görünüyordu?" Olayı çözmek için atıldığında hemen o anı zihnimde canlandırıp adamı tarif etmeye başladım.

Ruhun SahyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin