*Asıl huzurun tadına güvenli kıyılarında dolaşan gemiler senin limanına demir atınca varacaksın...*
Kırmızı?
Olmaz fazla cırtlak.
Mavi?
Daha yeni giydim hiç olmaz.
Sarı?
O ne öyle yeni gelin gibi.
Heh işte buldum su yeşili.
Su yeşili tiril tiril elbisemi alıp bir koşu üzerime geçirdim, kollarındaki tül volanlıydı ve eteği dizlerimin biraz üstünde bitiyordu. Yakası boğazıma kadar uzansa da boynumdan göğsüme kadar uzanan yırtmacı ve uçuş uçuş eteği farklı bir hava veriyordu. Düzdü ama düz olmak bile farklıların yanında farklılık katıyordu.
Elbiseyi dikkatlice üzerime geçirdikten sonra saçlarımın ününden iki tutamı örüp hepsini topladım ve atkuyruğu modelini yaptım. Makyajımı da olabildiğince hafif şekilde tamamlayıp aşağı indim. Arlas sabah acil işi çıktığı için Sertaç'la gideceğimi söylemiş ve ilk günden beni satmıştı.
Sonuç olarak, beni korkularımla baş başa bırakmıştı. Aşağı kata doğru inerken daha dokuza yarım saat olduğunu görmek içimi rahatlatmıştı çünkü ilk günden geç kalmak istemiyordum. Kendime hızlıca kahve hazırlayıp ayılmak için bir dikişte bitirdim. Ayağıma dolaptan bulduğum gold şerit detaylı ince platform topuk ayakkabısını giydikten sonra evin anahtarını siyah küçük çantama atıp dışarı çıktım.
Keşke çıkmasaydım.
Çünkü dışarısı buz gibiydi ve ben kelimenin tam anlamıyla donmuştum. Daha yeni kattığım anahtarı anında çıkartıp evin içine girdim. Askılıkta duran kısa deri ceketi üzerime hışımla geçirip tekrar dışarıya çıktım. Kollarım artık üşümüyordu ama bacaklarım için aynı şey geçerli değildi ne yazık ki. Kadın olmak gerçekten zor işti. Siz baylar kot pantolonunuz ve kabanınızla sıcak sıcak dolaşırken biz donuyorduk. Evin çıkış kapısına vardığımda siz deyin yirmi ben deyim elli koruma var. Yüzlerine- sanki tanıyabilecekmişim gibi- bakarak Sertaç'ı aradığımda daha yirmilerine yeni gelmiş esmer bir çocuk yanıma doğru hızlıca yürümeye başladı. Dik dik suratına bakmaya devam ettiğimde samimi bir şekilde gülümseyip baş selamı verdi."Ben Sertaç efendim. Bugün Arlas Bey'in gelemeyeceği haberini almışsınızdır, size ben eşlik edeceğim. İsterseniz şöyle buyurun."
Eliyle sağ taraftaki arabayı işaret edince gülümseyerek arabaya doğru ilerledim. Tam kapıyı açacakken benden hızlı davranıp kapının kulpunu araladı. O kadar kibar davranıyordu ki aklınız şaşardı. Sertaç'a istemsiz kanım ısınırken arabaya yerleşmeye başladım. Kendisi de aynı şekilde sürücü koltuğuna yerleştikten sonra izin istercesine aynadan bana bakmaya başladı.
"Gidebiliriz." Onayımla başını sallayıp anahtarı çevirdi. Arabayı ustaca park yerinden çıkarıp yola koyuldu. Ardından tekrar söze girdi.
"Arlas Bey burada olduğunuz sürece size yardımcı olmamı istedi efendim. Numaram sizde var bir şeye ihtiyacınız olduğunda tek tuş yeterli." dediğinde gülümsemem genişledi. Madem bundan sonra bu işte beraberdik birbirimizi tanımalıydık değil mi?
"Ben de kendimi tanıtayım o halde, adım Vavelya haberlerden bilirsin malum artık gündemden düştüğümüz mü var? Benim yanımda gerilmene gerek yok çünkü ben gereksiz saygı sözcüklerinden hoşlanmam ve seninle aramızda hiçbir fark yok. Ben senden bir şey için yardım istersem bunu emir olarak vermem istek olarak belirtirim. Dediğim gibi aramızda hiçbir fark yok." söylediğimin üstüne gülümsedi. Söylediklerimi onaylayıp arabanın hızını yakalandığımız kırmızı ışıktan dolayı yavaşlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sahyası
FantasyBir varmış bir yokmuş diye başladı hikayesi, Ruhu yaralı küçük çocuğun elini, kalbi kırık bir kız çocuğunun tutmasıyla yeniden yazılmaya devam etti. İkisinin de ruhu kırıktı ama onları da yalnızca ikisi anlayabilirdi. Kız parlak bir yıldız, Çocuk b...