Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar
𝄞Model-Yalnızlığın Senfonisi𝄞
*Nefret dahi bir değer belirtir. En kötüsü hiç kimse konumuna düşmektir. Çünkü o artık geri dönüşleri çıkmaz sokağa çoktan çevirmiş demektir. *
Bir piyanistin tuşlara ahenk içinde basıp harika bir melodi oluşturması gibiydi klavyeye dokunuşlarım. Kendimi yazıya adamış saatlerdir odadan çıkmamıştım. Sevgili hayatım diye başladım yazıya sevgili hayatım...
Her umudun bedeli bir kilitle kaplı her hayalin sonu bir uçurumla sarılı. Peki sonun demek istedim, senin sonun da hüsran mı? Karanlık geceye yıldırım gibi düşen bir gülüş sundum ardından. Bilinmezlik diye mırıldandım usulca insanı en yıpratan gerçek bu değil miydi? Bir bilinmezlik çukurunda debelenip durmuyor muyduk zaten? Fakat sonra acı gerçek yüzümdeki tüm gülüşü soldurdu. Peki ya diye geçirdim içimden peki ya her şeyi bilsek yaşama arzumuz olur muydu? Umut kelimesi Gliese'dan silinip gitmez miydi? Bilmediğimiz her gerçeğe inat içimizde bir umut yeşermez miydi zaten?"Abla girebilir miyim?" Buğra kapıdan seslenince daldığım Gliese'dan koptum. Uzun süre laptopa baktığımdan başıma ince bir sızı saplanmıştı. Buğra'ya odaya girebileceğini söyleyip kendimi yatağımın üstüne attım. Eskiden beri hep korktuğumda yatağıma sığınır ve beni koruyacağına inanırdım. Yine öyle olmasını diledim. Çocukluğumda kalıp her şeyin üzerine bir çizgi çekmeyi. Normal biri gibi düz bir hayat sürmeyi...
"Sizin neyiniz var. Babam bir odada kapandı. Sen kendini odana kapadın. Neler oluyor?" dedi, kafa karışıklığı sesine yansımıştı. Fakat kafasındaki soru işaretlerini gidermek için uğraşacak havamda değildim. "Biraz düşünmeye ihtiyacımız var tamam mı? Sen bizi düşünme." olgunca başını salladığında üstelememesine sevindim. Yeterince olay üst üste gelmişti ve benim bir miktar kafa tatiline ihtiyacım vardı. Anlamlandırmaya çalışarak yüzüme baktığı sırada zaten dağılmaya dünden razı saçlarını bir de ben karıştırdım.
Kahve saçlarının arasındaki küçük beyaz saçı doğuştan beri vardı. Saçlarının yanında gözlerini annemden almış cam gibi mavi gözleriyle etrafına sürekli gülücük saçardı doğuştan. Hayatımızda hep en az işe bulaşan o olurdu ama bizi daima ayağa kaldıran belki de ailedeki en dik duruşlu kişi de oydu. Babam yıkılmıştı ben zaten sürekli kriz geçirirdim fakat Buğra her zaman bizim yanımızda durur ve dik duruşundan ödün vermezdi. Ailemiz bir evse içindeki kolonlar Buğra'ydı. Ve onun yeri ben de her zaman ayrıydı.
Birbirimizle boğuşurken aklıma mükemmel bir fikir gelince saçlarını karıştırmayı bırakıp yüzüne sinsice gülümsedim. Bu tavrım Buğra'nın kaşlarını çatmasına sebep oldu fakat yine duruşumu bozmadım.
"Hadi biraz eğlenelim. Var mısın?" dediğimde daha aklımdan ne geçtiğini bile sormadan direkt onayladı. "Her zaman Vi." Aniden ayağa kalkıp dolaba yaklaştım üzerime kalın bir hırka geçirip aynadan kendimi süzdüm. Fena sayılmazdım. "Ne yapıyoruz?" Aynadan bakışlarımı çekip oda kapısının kenarında duran ayakkabı dolabından bir çift siyah spor ayakkabıyı giymeye başladığımda havada kalan sorusunu da cevaplamış oldum. Buğra ben ayakkabılarımla savaşırken odadan çıkmış birkaç dakika sonra hazırlanmış bir şekilde kapının önünde dikilmeye başlamıştı. Son olarak sırt çantası kapıp içine su birkaç yiyecekle doldurdum ve odamın kapısını çekip dış kapıya yöneldim. "Yine gizlice mi çıkacağız?" sessiz olması için uyardığımda aynı zamanda dediğini onayladım. Bu Buğra'yla ilk kaçışımız değildi. Son olmayacağı gibi. Babamın kapısının önünden geçerken kapının açık olduğunu fark etmemle bir küfür savurdum. Buğra, "Ne yapacağız?" diye fısıldayınca yavaşça başımı odaya uzattım. Babamın dalgın bir şekilde dosyalara baktığını görünce derin bir nefes verdim. Öyle dalgın gözüküyordu ki kulağının dibinde top patlasa duymazdı. Buğra'ya ajan misali geç manasında iki parmağımı sallayarak işaret ettim. Dediğimi yapıp yavaş ve dikkatli adımlarla salonun karşısına geçti. Ben de hareketini tekrarlayarak tehlikeli kısmı atlatıp merdivene yöneldim. İki kat aşağı indikten sonra kapıyı yavaşça aralayıp kendimizi dışarıya attık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhun Sahyası
FantasyBir varmış bir yokmuş diye başladı hikayesi, Ruhu yaralı küçük çocuğun elini, kalbi kırık bir kız çocuğunun tutmasıyla yeniden yazılmaya devam etti. İkisinin de ruhu kırıktı ama onları da yalnızca ikisi anlayabilirdi. Kız parlak bir yıldız, Çocuk b...