~26.Bölüm~

2.6K 140 60
                                    

İyi okumalar efendim ...😇☘

Geçen günler insanlar arasında geçmiş olarak adlandırılır,eskiye bırakılırdı...

Peki geçmiş, gerçekten geçmişmiydi?

Bence geçen ömrü,hayatımızın geride bıraktığımız ve ne zaman öleceğimizi bilmediğimiz geriye kalan zamanda geçmiş olarak adlandırmak anılarımıza,yaşanmışlıklarımıza ,en çokta kendimize yaptığımız bir saygısızlıktı.

Acısıyla,tatlısıyla bize ait anılardı onlar...

Mesela Ben geçmişimi unutmak istemiyorum.
Eğer unutursam benliğim bana ait olmazdı,ben geçmişim ile vardım.

Daha fazlası değil...

Helede şu günlerimi akıp giden zamanda unutup gidersem çok ağrıma giderdi.
Bebeğim saliseler,saniyeler,Dakikalar saatler ve günler eşliğinde milim milim,için için büyüyorken unutma korkusu ağır geliyordu.
Bebeğim bu gün tam tamına iki aylık olmuştu.
Kontrol için hastaneye gidecektim yağız ile..

Kimselere belli etmesede gözlerinden geçen mutluluk silsileleri içimdeki en derin yaralara dokunup çiçek açtırıyordu.

Ama o kadar içine kapanık bir eşim vardı ki kimse anlamasın istiyordu hislerini...

Ben günleri saymıyor haftalara odaklanıyordum.

Ama daha iki hafta geçmişti.

Biraz yavaşmı geçiyordu günler ?

Yada ben çok meraklıyım galiba....

Giyindiğim elbiseme uygun şalımı düzenli bir şekilde saçlarıma geçirdiğinde hazırdım.

Aynadaki yansımam yüzey olarak ne kadar hazır olsada ,yüzüm sabaha karşı yaşadığım olaydan dolayı solmuş ,göz  altlarım morarmıştı.

Hatırladığımda istemsiz yüzüm tekrar ekşidi.

Kusmalarım halen beni terk etmemiş ,dahası gün be gün artıyordu.

Yağız ise bu durumdan ne kadar belli etmesede rahatsızdı

Endişeli...

Şimdi ise hem bebeğimiz için hemde kullandığım vitaminler için hastaneye gidiyorduk.

Ayağıma giydiğim babetler ile yatak odasından çıkıp merdivenlere yöneldim.

Aşağıdan gelen gülüşmeler içimi bir hoş ederken adımlarımı bir tık daha hızlandırdım.

Avluya çıktığımda böyle bir manzara ile karşılaşmayı beklemiyordum.
Mahirin elindeki hortum herşeyin başlangıcıydı.
Aybukenin üzeri şu sonbahar ayının,ayazlığına rağmen ıslanmış bu soğuk havaya rağmen kahkalları sıcacıktı.
Hiç rahatsız olmuş gibi bir hali yoktu.

Mahirin ise aybukeden hiç bir farkı yoktu.
Hem ıslak hemde kahkahaları en güzelindendi.

Üşümüyorlardı galiba...

Çünkü ben kendimi yerlerini koyunca bedenim titredi.
Hırkama biraz daha sarıldığımda daha iyiydim.

Maviye boyalı irislerim aradığını bulmak adına avluda gezindi,insan bazen gözünün önündekine hasret kalırmıydı?

Bence kalırdı...

Konağın büyük avlu kapısının önünde korumaları ile hem konuşuyor hemde elindeki dosyayı inceliyordu.
Giyindiği siyaha yakınmış gibi görünen ama sabahliğin özen ile seçtiğim için rengini bildiğim gece mavisi bir gömlek vardı.

AŞK-I HİCRAN "TÖRE SERİSİ" Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin