~22.Bölüm~

4.5K 222 47
                                    

Sessizlik..
Bazen en huzur verici, yorgunluğunu atacağın, kendine zaman ayırabileceğin helede düşüncelerin ile baş başa kalabileceğin en güzel anlarda sana zaman tanırdı.

Ama o sessizliğin sürdüğü süreç senin için nasıl geçiyor mesele buydu...!

  Düşünceler... kendi yorumların, insanların kattığı yorumlar, yaşanmışlıklar ile şekillenir büyür, yada azalırdı. Taki yeni bir düşünme ürünü üretene kadar.

Konu Küçük bir hücre gibiyken yeni bir yorum ile büyüyor uyuşturucu misali kanına sızıyor bütün damarlarında dolaşıp beynine ulaştığında yeni bir düşünce için vakit gelip çatmış oluyordu.

İşte tam o anlardan birindeydim...

Sessizliğin kol gezdiği bu saatlerde bütün konak ahalisi günün yorgunluğu, günlerin yorgunluğunu bedenlerinde en ağır yük olarak uykuya dalmışlardı. Hepsinin bedeninde bir ağırlık bunu göz ardı etmeye çalışsalarda pek başardıklarını düşünmüyordum.

Herşey o kadar üst üste gelmişdiki hangisine üzüleceklerini şaşmışlardı.
Bakın size hiçbir şeyden haberleri yokken bir anda bu kadar olay yüzünden acı çekiyorlar diyemem. Çünkü hepsinin herşeyden haberi vardı.
Sadece bildikleri gerçekler bir anda yüzlerine vurulunca üstlerine ağır bir yük binmişti o kadar.

Oğullarının ölümü ile belkide sadece benden sakladıkları, tek benim bilmediğim hayatımı şekillendiren gerçekte gün yüzüne çıkmıştı.

Ben onlara artık bir yerden sonra bir şey diyemezdim hakkımda yoktu zaten.  El kızıydım sonuçta.

Ama kendi ailem benim asıl yürek yangınım onlardı.
Beni şu yaşantım boyunca ordan oraya savuran ailem.

Babam...
Baba dediğim adam.
Aklım yaşadıklarımı algılayamıyordu.
Kendimi bir hiçmiş gibi hissediyordum bir zaman sonra.

Size sorarım bir evlat yirmi yıl küçük bir sevgi bile görmediği babasından daha ne bekleyebilir ki?
Ben söyleyeyim.
Bir aptal gibi, bencilce Allahın her günü içim acıya acıya ondan küçük bir gülümseme, sevgi bekledim.
Sizin gözünüzde büyük bir şey olmaya bilir ama benim için yirmi yıllık yaşantım boyunca en hasret kaldığım kavramdı bunlar.

Ah ben yine bir aptal gibi biraz masum düşünmüşüm, çok masum düşünmüşüm.
Ben babamdan sevgi dilenirken babam bana hayatımın bedelini ödettiriyordu.

Bilmiyorum belkide çok sevdiği karısının ölümünün acısını çıkarıyordu.

Size bir şey daha itiraf edeyim
Bence babam annemide çok sevmedi. Sevseydi
Yıllarca acısını çekiyormuş gibi yaşayıp varıpta annemin ölümünden hemen sonra evlenmezdi.

Onun bütün garezi bana!
İşte ben tam burada tıkanıp kalıyorum.

Neden?

Bir baba evladına bunu neden yapar?

Sorum bana acı verirken, içimde bir yerlerde bazı umutlarımı kömmeye başladım ben.
Bazı şeyler hiç açılmamak üzere kapanmasını istiyordum.
Bunuda yapmalıydım.

Babam ile yüzleşeceğim günü beklemekten başka çarem yokken, beni hiçe sayan adam yüzünden canım yanıyordu.

Ağabeylerim...
Peki bütün bu olanlardan onların haberi varmıydı?
Buda bana başka türlü acı veren en başlıca konuydu.

Onlara şu sıralar o kadar ihtiyacım vardıki...

Varlıkları, arkamda oluşları beni avutuyordu.
Bu kadar belirsizliğin arasındaki tek gerçek büyük bir yüzleşmeydi.

AŞK-I HİCRAN "TÖRE SERİSİ" Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin