Medya: Yekta ve babası
Adımlarımı dengeli tutmakta zorlanarak koridorda yürüyordum. Bacaklarım birbirine dolanacak gibiydi. Avuç içlerimi pantolonuma silip korkuyla arkaya baktım.Ordaydı.
Arkamdan geliyordu.
Panonun önüne gitmemi istemişti.
Saklandığım yerden beni bulup bana yaptığı kötülüğü görmem için panoya doğru yürütüyordu. İki eli cebinde, omuzları dik bir şekilde arkamdan geliyordu.
Panonun önüne ulaştığımda adımlarımı durdurdum.
Gözlerim yavaşça yukarı tırmandı. Aynı zamanda zilin çalmasıyla kapılar açıldı. Panodaki fotoğrafta olan bakışlarım yavaşça kararırken bacaklarım beni tutmakta zorlandı.
Sınıflardan çıkanlar panonun önünde olan ikimizi çemberine almış dikkatle bakıyorlardı.
Titreyen parmaklarım panodaki fotoğrafa uzandı. Ama yetişemiyordum. Gözlerimden yaşlar akarken çenem titriyordu. Bacaklarım beni daha fazla taşıyamazken bedenimi yere bıraktım. Dizlerim üzerine düşerkeb ellerimi saçlarıma geçirerek çekiştirdim.
Fısıltılar yükseliyordu. Ve ben arkamdaki kişinin gölgesini üzerimde hissediyordum.
Ordaydı.
Yine.
Beni yıkmak için yaptığı şeyden sonra yıkılışımı sessizce izlemek için tam arkamda duruyordu.
Bana yaptığı şeyler umrumda bile değildi. Artık alışmıştım.
Ama babamı buna katamazdı.
Ailemle olmazdı.
Beni ailemle vurmamalıydı.
Bunun adı acımasızlık değildi. Bunun adı canavarlıktı.
Ve ben canavarın gölgesi arkamdayken dizlerimin üzerinde yerdeydim.
Kalbimdeki acı katlanırken etrafımdaki fısıltılar biraz daha arttı. Fotoğraftaki gülümseyen yüze bakarken fotoğrafı gören her kesin gözünü oymak istedim. Ellerimi yumruk yaparken üzerinde yazan yazıyı tekrar okudu gözlerim.
Tekrar tekrar.
'Katil babası ve oğlu.'
Katil.
Katil.
Tırnaklarımın avuç içlerime batmasını umursamadan biraz daha sıktım yumruklarımı.
Titreyen ellerimi yere bastırıp dizlerimi zorlukla ayırdım zeminden. Bacaklarım beni taşımakta güçlük çeksede kalkmayı başarmıştım.
Donmuş bir şekilde yavaşça arkamı döndüm. Ona bakmak için.
Gözlerine son kez bakmak için.
Ona beni yıkamayacağını göstermek için.
Ayağa kalkabildiğimi görmesi için.
Bana ne yaparsa yapsın yıkıldam bile kalkabildiğimi göstermek için.
Donuk bakışlarım mavi gözlerini buldu.
Duygusuz bakan mavileri yüzümü inceledi. Yine gözlerimde son buldu. Yüzündeki gülümseme yoktu.
Anlamıştı.
Bu son noktaydı.
Çıplak fotoğroflarımı panoya asmaya benzemiyordu bu.
Beni aşağılayıp çukura iterken çelılmış fıtoğrafta değildi bu seferki.
Babamdan vurmuştu beni.
Tam kalbimden.
Gideceğimi anlamış gibi baktı bana. Duygusun gözlerinden bir şey geçip gitti. Umursamadan etraftaki konuşmaları yok sayarak panoya yaklaştım.
O kadar yüksekteydiki ulaşamayacağımı biliyordum.
Alnımı fotoğrafın altına dayadım.
"Özür dilerim baba."
Fısıltım kendi kulaklarıma bile ulaşmamıştı.
Adımlarımı hızlandırarak çemberi yardım. Koridorda arkama bile bakmadan yürüdüm. Lavabodan çantamı aldım ve okulun çıkışına doğru gitmeye başladım.
Buraya son gelişimdi.
İlk gelişimde gülerek girmiştim kapıdan ama giderken yanaklarım gözyaşlarımla ıslanmıştı.
Tıpkı bana söylediyi gibi.
"Bu okula gülerek geldin. Ağlayarak gideceksin."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZDE
Aktuelle LiteraturYekta'nın hikayesi... Psikolojik sahneler olacaktır, rahatsız olacaklar okumasın.