"Oğlum! İyi misin?"
Gözlerimi babamın yüzünde gezdirdim. Donuk bakışlarım boynundaki ruj izine takıldı. Hocamla mı sevişmişti?
Dişlerimi birbirine bastırarak kaşlarımı çattım ve bakışlarımı boynundan çektim.
Nasıl yani?
Yıllar sonra anneme ihanet mi etmişti?
Yutkundum ve arkasında dikilen amcama baktım. Geniş omuzları, iri vücudu ve karizmatik yüzüyle babamın arkasında durmuş bana bakıyordu. Bakışlarından hiçbir şey anlamıyordum.
Onu hayal kırıklığına mı uğratmıştım?
Karakolun koridorunda metal ve siyah deriden yapılmış eski sandalyede oturuyordum. Babam ona cevap vermeyince sinirle bağırdı.
"Neden yaptın bunu?! Oğlum ben her şeyi düzeltmeye çalıştıkça neden hayatını daha dibe batırıyorsun sen?! Konuş!"
Elleriyle kırışmış gömleğimin yakasını kavradı. Gözlerini belertmiş öfkeyle bağırıyordu. Donuk bakışlarımla sadece izliyordum. Bedenimi defalarca sarsarak sandalyenin demir başlığına çarptı.
"Bir şey söyle, Yekta! Neyi yanlış yaptım oğlum ben?!"
Bir polis memuru gelip kolundan tuttu ve kenara çekerek bir şeyler söylerken amcam da oradaydı ve polis memuruna bir iki kelime söyledi. Polis memuru babamın kolundan tutarak onu beyaz kapısı olan bir odaya götürdü.
Amcam elindeki işlemeli metal çakmağı çevirerek bir eli cebinde bana doğru yavaşça yürümeye başladı.
Tam karşımda durunca kafamı kaldırarak aşağıdan ona baktım. Kirpiklerim titredi. Dudaklarını sıkıntıyla birbirine bastırdı ve elini cebinden çıkarıp üstündeki siyah ve şık takım elbiseyle karşımda eğildi. Bir dizini yere bastırmıştı. Şimdi yüzü tam yüzümün karşısındaydı.
Bir elini aniden bana uzatınca gözlerimi kısıp irkilerek geri çekildim. Eli havada durdu. Kaşlarını çatarak bir süre beni izledi. Ama sonra uzun parmakları dağınık saçlarımın arasına girdi. Onları düzeltip elini çekti ve dizimin üzerine koydu.
"Yekta, sen benim de oğlumsun. Biliyorsun değil mi?"
Dudaklarım titreyince dişlerimi birbirine bastırıp kafamla onayladım. Sıkıntılı bir nefes aldı.
"Bu ülkede erkekler ürkek ve zayıf olmamalıdır. Yoksa kendini nasıl korursun? Okulda olan konuyu babandan gizledim. Kendin halledersin diye. Şikayetçi olmadın. Yine bir şey demedim. Bir bildiğin olduğuna inandım. Sen akıllı bir çocuksun bunu biliyorum. Ama aynı zamanda fazla hassassın... Şimdi sana yine el uzatıyorum. Bana neler olduğunu anlatmak istermisin?"
Gözlerim dolu dolu ona baktım. Bakışları korkutucuydu ama sıcaktı. Yüz cizgileriymiş onu korkutucu kılan, bunu anladım.
"O adamla... barda tanıştık. Ve ben de bunu istedim. Zorlama yoktu."
Kafasını salladı. Elini yüzüne çıkarıp sıkıntıyla sıvazladı.
"A-ama," benim sesimle yeniden kafasını hızla bana çevirdi.
"Ama?"
Dudaklarımın titremesini durduramayacağımı anlayıp sadece konuşmaya odaklandım.
"Odaya girince ben garip hissettim ve istemediğimi söyledim. D-dinlemedi."
Kaşlarını çattı. Dişlerini sıkarak aniden ayağa kalktı ve cebinden telefonunu çıkardı. Koridorun sonuna kadar yürüyüp telefonda biriyle konuşurken onu izlemeye devam ettim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZDE
General FictionYekta'nın hikayesi... Psikolojik sahneler olacaktır, rahatsız olacaklar okumasın.