27. Seçim

2.7K 229 39
                                    


Bölüm şarkısı: Sar Bu Şehri (bir okuyucunun önerisiydi hikayeyle çok uyumlu)

Gözlerimi açtığımda burnuma dolan hastane kokusuyla yüzümü buruşturdum. Yavaşça yutkunmaya çalıştım fakat boğazımdaki kuruluk o kadar fazlaydıki çok zorlanmıştım.

Bir süre beyaz tavana bakıp olanları düşündüm.

Zihnime dolan görüntüler hepsi benim acınası halime aitti.

Dudaklarımı bir birine bastırdım.

Gitmeliydim.

Burada daha fazla kalamazdım.

Bakışlarımı odada gezdirdim fakat kimse yoktu. Yavaşca doğrulmaya çalıştım. Elime takılı serumu gördüğümde biraz endişelenmiştim.

Ama o elimi hissetmediğimi hatırlayınca bakışlarımı elimden çekerek bacaklarımı yataktan sarkıttım.

Yatağın yanındaki küçük masa vardı. Üzerindeki yeşil vazoya baktım bir süre.

Yeşil kapı.

Yeşil kutu.

Sarı elbise.

Gözlerimi sımsıkı kapatarak renklerin kafamdan çıkmasını diledim.

Yeşili sevmiyordum artık.

Ayaklarım yere değdiğinde sol elimi saçlarıma atarak karıştırdım. O kadar halsiz hissediyordumki şuan ölsem umrumda olmazdı.

Kapı açıldı.

Gözlerimi aralık kapıya çevirdiğimde onu gördüm.

Ares her zamanki gibi derli topluydu. Bu gözlerimi kaçırmama sebep oldu.

Beni görünce biraz duraksamıştı fakat adım sesleri yine gelmeye başladığında bana yaklaştığını anladım.

Siyah botlarını gördüğümde kalbim tekledi.

Siyah botlar.

Gözlerim irileşti ve bakışlarım hızla Arese çevrildi. Ares bu tepkimi garipsemişti.

Dudaklarını aralayıp elini bana doğru uzattığı anda sol elimi havaya kaldırarak onu durdurdum.

"L-lütfen yaklaşma."

Ares anında durdu. Bir adım gerileyip elini indirdi. Dudaklarını ıslatıp kafasını başka tarafa çevirerek biraz öyle durdu.

Bir şeyler düşünüyordu.

Belkide beni yine nasıl kandıracağını düşünüyordur? Yada kullanacağını?

Fakat ben kendim yapmamışmıydım bunu kendime? Ben izin vermemişmiydim?

Elimi Arese uzatarak 'beni kullan' dememişmiydim?

Düşündükleri ne bilmiyordum. Fakat ne olduğunu bilmekte istemiyordum.

Bilmek istiyordum. Onu anlamak. Ona ulaşmak.

Gözlerimi yeniden siyah botlarına dikerken onu Koray olarak görmeye başlamıştım.

Siyah botlardan nefret ediyordum.

Mavi gözlerden.

Alaycı gülüşlerden.

İğrenen bakışlardan.

Hepsinden.

Herkesten.

Fakat o farklıydı. Ares çok farklıydı.

Dudakalarımı aralayıp zorlukla konuştum.

"Telefonumu verir misin?"

Ares kafasını bana çevirdi. Bakışları beni bulduğunda yüzümü inceledi bir süre. Dişlerini sıkarak kafasını salladı.

Masanın kenarında duran sırt çantamı alıp bana getirdi.

"Hangi gözünde?"

"Küçük."

Çantayı yatağa bırakıp küçük gözden telefonumu çıkardı. Bana uzattığında sol elimi kaldırarak parmaklarımla yavaşça kavrayıp elinden çektim.

Telefonu elimde sıkıp gözlerimi yeniden ona çevirdim. Anında göz göze gelmiştik.

"Ares, sana iki seçenek sunacağım. Sadece birini seçmek zorundasın."

Biraz durup simsiyah gözlerine bakmaya devam ettim. Bakışlarım yüzünün her köşesinde gezinip yeniden gözlerinde durduğunda dudaklarımı ıslatıp kendime gelmeye çalıştım.

Kalbim acıyordu.

Sanırım ondan hoşlanıyordum.

"Eğer annemi görmek istiyorsan istediğini sana vereceğim." Elimdeki telefonu havaya kaldırarak ona gösterdim.

"Konumunu hemen şimdi sana atabilirim."

Daha sonra telefonu yeniden kucağıma bıraktım. Parmaklarımı sıkarak Aresin dikkatli bakışlarına çevirdim gözlerimi.

"Ama bana bir daha yaklaşamayacaksın."

Kafamı iki yana yavaşça salladım ve tekar ettim.

"Asla."

Dudaklarımı aralayıo derin bir nefes çektim içime. Sanki içimi parçalıyorlardı.

Aresin ifadesiz bakışları bana hiç yardımcı olmuyordu. Ne düşündüğünü anlayamıyordum.

"Ama eğer b-beni seçersen-" Gözlerimi kaçırdım. "Sana geçmişte olanların hepsini anlatırım. Ve annemin peşini bırakırsın."

Bir süre bekledim. Ama cevap gelmediğinde gözlerimi korkarak Arese çevirmiştim.

Öylece bana bakıyordu.

Daha sonra dudakalarında küçük bir gülümseme belirdi.

Bana doğru adımlayıp tam karşımda durdu. Kafasını eğdiğinde bende başımı kaldırıp ona baktım. Gözleri yüzümün her köşesini inceliyordu.

Kalbimin atışları kulaklarıma doluyordu.

Daha sonra bir anda elini enseme atıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Sertçe öpüp geri çekildi.

Ben afallayarak ona bakıyordum.

Bir iki adım gerileyip elini kapının koluna koydu.

Ve dudaklarındaki gülümsemeyi silmeden konuştu.

"Konumu atmayı sakın unutma. Hoşçakal."

Odadan çıkarak ardından kapıyı kapattı.

Gitmişti.

Annemi seçmişti.

Beni değil annemi seçmişti.

Bir katili seçmişti.

GÖZDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin