6. Pano

7.4K 449 31
                                    

Bir hafta sonra.

Ellerini montunun cebine koyup marketin kapısından içeri girdi. Reyonların arasında gezerken elini lolipopların olduğu rafa atarak poşeti doldurdu.

Yavaş adımlarla kasaya yürürken sağ elindeki yeşil topu yavaşça sıkıp sıkıp bırakıyordu. Elinin titremesi asla geçmemişti. Ama bazen uzun süre titremeden dura biliyordu. Hala eline kalem alamıyordu. Sadece sözel derslerine çalışa biliyordu.

Kasada parayı ödeyip kolalı lolipoplardan birinin ambalajını açıp dudakları arasına aldı. Şekeri ağzında çevirip eve yürümeye başladı. Bir yandanda son bir haftada olanları düşünüyordu.

Babası evdeydi. Onunla birlikte yemek yapıp yiyebiliyordu artık. Birlikte film izliyor, kitap okuyorlardı. Babası derslerine yardımcı oluyordu.

Bu hale nasıl geldiğiniyse asla anlatmamıştı. Yine her kese söylediği yalanı söylemişti ve tabiki babası buna inanmamıştı.

Her gün evde bu konu açılıyordu ve Yekta artık ne yapması gerektiğini şaşırmıştı. Okulla ilgili bir konu olmadığını kanıtlamak için yarın okula gitmeyi planlamıştı.

Yoksa babası daha da şüphelenip okula gidebilirdi. Neler olduğunu öğrenirse olacaklardan korkuyordu.

Okula gitmekten ne kadar korkuyorsa babası beler olduğunu öğrendikten sonra olacaklarda onu o kadar korkutuyordu.

Eve gelip babasıyla film izlemiş güzel vakit geçirmişti. Odasına geçtikten sonra biraz ders çalışmış sonra yorgunlukla elindeki topla uğraşıp kolunu gazlaca zorlamıştı. Bu yüzden yatağa yatar yatmaz uykuya dalmıştı.

-

Okuldan içeri adım atarken kapşonlusunu kafasına çekerek yürüyordu. Çantasının kulpunu sımsıkı tutan parmakları titrerken adımlarını hızlandırıp kafasını eğebildiyi kafar yere eğmişti.

Sınıfına ulaşana kadar erkeklerin bazıları omuz atarak yanından geçmiş, kızların çoğuysa yalnızca iğrenti dolu bakışlar atarak bir biriyle fısıldayarak ona bakıp konuşmuştular.

Nefret ediyordu.

Onu anlamayan insanlardan.

Bu okuldan.

Kendinden.

Aynaya bile bakamaz olmuştu.

Ela gözleri parlamıyordu artık. Çok fazla kilo vermişti ve giydikleri üzerine çok salaş duruyordu. İyice zayıf hissediyordu kendini. Hem fiziksel hem zihinsel.

Sınıfa ulaşıp kulaklıklarını taktı. Müziği son ses açıp bakışları yerde kendi sırasına oturdu. Ders daha başlamamıştı. Kimseye bakmadan sol eline kalemi alıp evde tuttuğu yeni defterinin kapağını açtı. Ve harfleri sırayla yazmaya başladı.

Sol eliyle yazmaya alıştırmalıydı kendini. Babası önermişti. Hem sol elini çalıştırırsa beyninin sağ tarafı daha iyi çalışırmış.

Evet kendine telkinler vererek negativ düşünceleri kafasından uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Sınıfa hoca girince kulaklıklarını çıkarıp çantasına attı ve derse odaklanmaya çalıştı.

Matematik ve kimya dersinden başka hiç birinde zorlanmamıştı.

Ders bitiminde titreyen sağ elini durdurmak için diğer eliyle bileğini sıkıca tuttu. Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı.

Sınıf artık tamamen boşalmıştı. Gözlerini aralayıp kafasını sıradan kaldırdı. Biraz sakinleşmişti. Titreyen eline umursamadan kitaplarını çantaya tıkıştırdı. Kalemleri alırken hepsi elinden yere düşmüş her yere saçılmıştı. Elini saçlarından geçirdi sinirle.
"Off."

Sıranın altına eğilip toplamaya başladı. Sağ elini kullanmamalıydı bir süre. Fazla zorlamıştı.

Bir anda kokundan tutulup ayağa kaldırılınca afalladı.

Kafasını kaldırınca Korayın mimiksiz suratıyla karşılaştı. Mavi gözlerini sağ eline dikmişti. Titreyen eline bakarken Yekta kolunu onun elinden kurtardı.

Koray tekrar kolunu tutup onu sürüklemeye başladı. Yekta korku dolu gözlerle sırtına bakarken bir yandanda konuşuyordu.

"Hala ne istiyorsun benden?" Kolundaki parmakları küçük eliyle açmaya çalışıyordu. "Babamın suçsuz olduğu ortaya çıktı. Artık rahat bırak beni!" Son cümlesinde sesini yükseltmişti.

Koray anında durdu. Kolunu bırakmadan sakince arkasını döndü. Dişlerini sıkmaktan çenesi kaskatı olmuştu. Mavi gözleri mavinin en koyu tonuydu. Yekta korkudan onun suratına bakakaldı.

"Sesinin tonuna dikkat et. Bir daha uyarmam." Bir kaç saniye daha bakıp arkasını dönerek sürüklemeye devam etti.

Yekta yine zarar göreceği düşüncesiyle kaderine boyun eğmiş bir şekilde kendini götürmesine izin verdi.

Boş koridorda ilerleyip panonun önünde durdu. Yekta Korayın sırtıyla bakışırken panonun önünden çekilen Korayla bakışları oraya kaydı.

Ela gözleri şaşkınlıkla aralandı.

Fotoğraflar yoktu.

Kurtulmuştu.

GÖZDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin