36. Hoşçakal

748 51 33
                                    

Elimdeki çatalı karşımdaki kendi hazırladığım yemeğe daldırdım. İnci, Ayaz ve ablası aynı sofrada oturmuş yemek yiyorduk. Ekmeğin küçük bir parçasını bölüp ağzıma atarken İncinin iştahla yemeğini yediğini gördüm. Kazağının üzerine dökmüştü fakat her kes yemeğe daldığı için fark etmiyorlardı.

Elimdeki çatalı tabağıma bırakıp masadaki peçeteyi aldım ve Solumda oturan İnciye doğru eğildim. Kazağındaki yemeği temizlerken yemek yemeği durdurmamıştı. Masadaki çatal bıçak sesleri kesildiğinde elimdeki peçeteyi katlayıp tabağımın kenarına tıkıştırdım.

Kafamı kaldırıp baktığımda Ayaz ve ablasının bana kaşlarını çatarak baktığını gördüm. Ayaz ile göz göze gelince dudaklarını bir birine bastırıp gözlerini kıstı. Kafasını tabağına eğip yüzüklü eliyle karşısındaki ekmekten büyük bir parça kopardı. Menemene daldırıp ağzına attı.

Bir an İncinin annesini sormak istedim, fakat bu fikr hemen sildim aklımdan. Ya yoksa? ya öldüyse?

Ağzımdaki büyük lokmayı çiyneyip yutkundum. Fakat boğazıma kaçınca hafif öksürdüm. Geçmemişti. Ayaz öksürük krizine girdiğimi görünce sofradaki meyve suyunu bardağa döküp bana uzattı. Elime alıp zorla içmeye çalıştım. Fakat elimin titremesini durduramadığım için üzerime sıçrayıp duruyordu.

Bir anda titreyen elimin üzerinde büyük bir el hissettim. Bardak parmaklarım arasında daha sabit durmuştu. Meyve suyundan küçük yudumlar aldım. Ayaz daha iyi olduğumu anladığında bardapı dudaklarımdan uzaklaştırmış ve yeniden masaya bırakmıştı.

"Bir meyve suyunu bile içemiyor."

Fısıltı halinde konuşan kadınla bakışlarımı yüzüne çevirdim. Titreyen elimi masanın altında yumruk yaptım ama konuşmadım. Konuşmaya hakkım yoktu. Belki biraz aile sıcaklı görme umuduyla bu evde kalmıştım ama onu bile zehir ediyordu.

Dişlerimi bir birine geçirip derin nefes aldım ve gözlerimi Ayaza çevirdim.
"Ben artık gideyim. Evdekiler merak eder."

İnci hemen elimdeki çatalı tabağa bıraktı.
"Hayır baba, gitmesin."

Ayaz sadece bana bakıp biraz düşündü.

"İnci biraz daha kalmanı isterdi ama. Tabi bizde. Sorun olur mu?"

Ablası hemen kafasını ona çevirdi. "Biz? Benim adımada mı karar veriyorsun artık? Ne bu? Ben hem yürüyemeyen hemde kendi kararları olamayacak kadar aciz miyim?"

Ayaz kaşlarını çatıp yüzünü ona çevirdi.
"Ya abla ne alakası var? Bunu nerden çıkardın Allah aşkına?"

Ablasının gözlerinin dolduğunu gark ettiğimde şokla dudaklarım aralandı. Aynı anda İnci gözlerini devirmişti. "Benim hiç değerim yok dimi? Ben kimim ki zaten?"

Ayaz hemen ayağa kalkıp ablasının yanına gitti. Elini tutup dudaklarını bastırdı. Diğer eli de öptüğü yere koyup "Gözünü seveyim abla yapma böyle. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun."

Ablası yüzünü diğer tarafa çevirip dudaklarını büktü ve elini Ayazın eller arasından çekti.

Hemen buradan gitmeliydim. Yoksa bu olay çok farklı yerlere gidebilirdi. Ayaklanıp Ayazın yanına gittim. Ve elimi uzattım.
"Görüşmek üzere."

Titreyen elime bakıp sıkıntılı ifadeyle elimi sıktı ve bakışlarını yüzümde gezdirdi. Sanki yüzümü ezberlemek istermiş gibi. Dudaklarımda küçük bir gülümseme ile elimi çekip bacağıma sarılan İncinin önünde eğildim. İnci küçük dudaklarını büzüp bana bakıyordu.
"Lütfen yine gel. Tamam mı?"

Gülümsedim ve yanağını öpüp geri çekildim.
"Bir gün neden olmasın."

Bunun bir daha gerçekleşmeyeceğini sanki ikimizde biliyorduk. Doğrulup Ayazın ablasına doğru "Hoşçakalın." dedim ve İnciye son kez bakıp dış kapıya doğru yürüdüm.

Ayaz bu sırada İnciye bir şeyler söyleyip onu sakinleştirmiş ve benim peşimden gelmişti.

Sakince ayakkabılarımı giyip bakışlarımı ona çevirdim.
"Gerçek ismini söylemeyecek misin?"

Anladığı şeyle önce şaşırdım fakat sonra kendimi toparlayıp yutkundum.

"Gerek yok."

Kaşlarını çattı.

"Karşımdaki kişi beni salak yerine koyduğunda sinirlenirim. Ama sen bunu yaptığında garip bir şekilde çekici geldi."

Elimi kapı kulpuna attım. Bakışlarım hala yüzündeydi.
"Nasıl anladın?"

Hafifçe güldü. "Yalan söyleyen yaramaz çocukları iyi tanıtım."

Bu sefer alayla gülen bendim.

"Demek ki çokta iyi tanımıyormuşsun. Çünkü ben hiç yaramaz bir çocuk olmadım."

Yüzündeki ifade parçalanıp toparlanamamışken kapının kulpunu indirip açtım ve boşluktan dışarıya adım attım.

"Hoşçakalın."

GÖZDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin