29. Ruhumda açan çiçekler

2.8K 218 44
                                    

Çalan şarkıya kısık sesle eşlik ederek okula adımı attım. Babamla olan konuşmamdan 1 hafta geçmişti.

Kendimi o kadar iyi hissediyordumki...

Sanki ruhumda çiçekler açmıştı. Benim için bahar artık gelmişti sanırım.

Dudaklarımı şaekıyla birlikte oynatarak bana odaklanan bakışları umursamadım. Doğruca sınıfıma adımlarken koridorda gördüğüm tanıdık yüzle adımlarım sekteye uğradı. Fakat hemen kendimi toparlamıştım.

Bakışlarımı morluklar olan yüzünden çekip sınıfıma adım attım. Sınıf doluydu. Çoğu öğrenci kendi aralarında geuplaşarak sohbet ediyordu.

Şarkıyı kaptıp kulaklıklarımı çıkardım. Kutusuna yerleştirip çantama tıkıştırdım. O sırada Koray sınıfa girmişti. Arkasından hoca girince montumu hızla çıkarıp sıramın demirine geçirdim. Sağ elimi artık oynata biliyordum. Fakat bazen titriyor ve beni zor duruma sokuyordu. Kalemi sol elime alıp hocanın tahtaya yazdıklarını defterime geçirmeye başladım.

Bir kaç dakika sonra ben derse odaklanmışken defterimin üzerine buruşturulmuş kağıt düştü. Kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda Korayla göz göze geldim.

Çenesiyle kağıtı işaret edince elime alıp sakince açtım.

'Çıkışta beni bekle. Konuşmamız gerek.'

Parmaklarım arasındaki kağıtı buruşturdum ve kenara bıraktım.

Bir daha dönüp ona bakmamıştım.

-

Bu gün 6 dersim vardı ve en son matematik dersiydi. Hoca vadalaşıp sınıftan çıkınca çantamdaki şişeyi alıp elime dezenfektan sıktım 3 kere. Parmaklarımı bir birine sürüp yapışkanlık hissinşn geötiğinden emin olduktan sonra defterlerimi ve kalemlerimi çantaya tıkıştırdım.

Montumu giyip sınıftan çıkınca Elif hocayla karşılaşmış ve biraz sohbet etmiştik. Benim için gerçekten endişeleniyordu fakat artık iyi olduğumu görünce çok sevinmişti.

Okulun bahçesine çıktığımda derin bir nefes almıştım. Adımlarımı hiç durdurmadan ilerliyordum. Fakat koluma dolanan parmaklar buna engel olmuştu. Bir anda çekilince dudaklarımına arasından garip bir ses çıkmıştı.

Sırtım yavaşca duvara yaslandı ve ben gözlerimi araladığımda mavi gözlerle karşılaşmıştım.

Korksamda belli etmedim. Eğer bana vurmaya kalkarsa anında babama söyleyecektim.

Umrumda bile değildi. Artık babamı incitmek istemiyordum.

Bir elini duvara yaslayıp üzerime eğildi.

Yüzünün ifadesi her zamankinden farklıydı. Sanki daha yumuşak.

"Nasılsın?"

Dudakalarım şaşkınlıkla aralandı önce. Ama sonda elimi göğsüne koyup hafifçe itmeye çalıştım.

"Sanane? Bulaşma artık bana."

Dudaklarında küçük gülümseme oluştu.

"Toparlanmışsın." Gözlerini kaçırarak duraksadı ve çekingen bir şekilde yeniden konuştu. "Çok sevindim gerçekten."

Afallasamda belli etmeye niyetim yoktu. Artık benim üzerimde etki edebileceğini göstermek istemiyordum.

"Evet. Artık daha mutluyum. Sorunlarım bir bir yok oluyor."

Bakışlarını yüzüme çıkarıp inceledi. Maviler yüzümün her köşesinde gezinirken yanakları kızarmıştı. Kaşlarımı çattım.

Gerçekten yanakları kızarmıştı.

"Seni böyle görmek benide mutlu etti. Bu arada yüzümdeki yaraların sebebini sormayacak mısın?"

Bakışlarımı yüzündeki morluklarda gezdirdim. Kaşının üzerinde yara bandı vardı. Dudağının kenarı patlamıştı.

Zaten serseriydi. Biraz daha serseri görünüyordu şimdi.

Yüzümü buruşturdum.

"Bana ne senin yaralarından?"

Gözleri dudaklarıma indi daha sonra yeniden gözlerime çıktı.

"Kendi sebep olduğun yaralar olunca sorma gereği duymuyorsun yani. Fakat üzerime gönderdiğin adamın yüzü benimkinden daha kötü. Fazla zayıftı yumrukları."

Kaşlarımı çatarak yüzüne bakmaya devam ettim.

"Neden bahsediyorsun sen? Kimi göndermişim senin üzerine?"

Onunda kaşları çatıldı.

"Ne yani senin haberin yokmuydu?"

"Hayır tabiiki. Neden böyle bir şey yapayım?" Duraksadım ve kaşlarımı dahada çattım. "Ben sen miyim?"

Huysuzca konuştuğumda budakları titremişti fakat dişlerini bir birine sıkıp bunu durdurdu. Bana mı gülüyordu o?

"Sana kendisini benim gönderdiğimi mi söyledi?"

Koray kafasını sallayarak beni onayladı ve elini kaldırdı.

Yaptığı haraketle irkilerek geri çekilmiştim. Sortım duvara çarpmıştı. Korayın eli havada duraksadı. Gözlerindeki pişmanlığı harf harf okuya bilirdim.

Elini yavaşca aşağı indirdi ve gözlerini kaçırdı.

"Saçında ip vardı." Kısık sesle mırıldanınca kendimi kötü hissetmiştim.

Bir anda elimi bileğine dolayıp saçıma yaklaştırdım.

"Nerede? Göremiyorumki. Sen alsana."

Koray bu haraketimle biraz duraksadı fakat nazikce saçımdaki ipi alıp yere attı. Montumdan düşmüş olmalıydı.

"Bana 'Yektadan uzak duracaksın' dedi. Bu bir kere daha olmuştu fakat o zaman sadece konuşmuştu ve bende dinlemiştim."

"Peki sen ona ne dedin?"

Dudaklrını ıslatıp mavilerini elalarıma dikti. Gözleri güneş yüzünden kısılmıştı.

"Bunu ona sormayacağımı. İstediğimi yapacağımı söyledim. Fakat artık incitmeyeceğimide belirtmiştim."

Gözlerini yüzümden çekip arkamdaki duvara dikti. Dalgındı.

"Dün ise ikinci kez karşıma çıktı. Bu kez ona senden hoşlandığımı söyledim. Bir anda üzerime atıldı. Önce afalladım tabi ama kendimi toparladığımda ben onun değil o benim altımdaydı. Tüm sinirimi ondan çıkarmış olabilirim."

Söylediklerini ikinci cümlesinden sonra dinleyememiştim. Dudaklarım aralanmıştı fakat konuşamıyordum. Duvardaki kaçamak bakışlarını bana yönelttiğinde kendimi toparlayarak yutkundum.

Umursamamaya karar verdim.

"Peki onu bana tarif edebilir misin?"

"Fazla dikkat etmedim ama beyaz tenli uzun boyluydu. Siyah gözleri vardı. Koyu kahvede ola bilir bilmiyorum. Alaycı gülüşü birde. En çok dikkatimi çeken aşağılayıcı bakışı ve gülüşüydü."

Duraksadı ve bana baktı.

"Tanuyor musun?"

Titreyen çenemi sıkarak dolan gözlerimi yere diktim.

"Evet..."

Ares dönmüştü.

GÖZDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin