İnstagram – Tiktok: aysegulkalayzengin
Twitter: aysegulkalay_
***
Yeni bölümden herkese selamlar...
Umarım bölümü beğenirsiniz ve bolca yorumla taçlandırırsınız.
Keyifli okumalar!
***
"ELA'NIN SİYAH'I"
Kravatlarını valizin küçük bölmesine yerleştirdikten sonra, büyük kısmına da gömleklerini ve pantolonlarını yerleştirdi. Geriye kalan ufak tefek eşyalarını da özenle valize koyup kapağını kapattı. Kısa sürecek şekilde eksik var mı diye etrafını yoklayınca, tekli koltukta oturan karısını fark etti. Balkon kapısından esen hafif rüzgâr, belli ki onu üşütmüyordu.
Ayşegül'ün bakışları halının desenini ezberlercesine süzerken, Arslan ona takılmadan edemedi. Diğer türlü gidişi tam bir drama dönecekti. Çünkü karısı günlerdir suratı asık bir şekilde, tam anlamıyla bir hayalet gibi evde dolanıyordu. Arslan da gittiği için mutlu değildi ama gitmek zorundaydı. Tedavisi devam eden büyük kızı ve erken doğduğu için hâlâ doktor kontrolünde olan küçük kızı olmasa, onları da yanlarında götürebilirdi. Tabii bir de onların yurt dışına çıkabilmesi için gereken pasaport ve vize engelini de saymazsa...
Yani Arslan'ın bu konuda eli kolu bağlıydı ve yapabileceği hiçbir şey yoktu.
"Çok mu sanatsal?"
Onun karısına takılma cümlesi, Ayşegül tarafından cevapsız bırakıldı. Arslan, onun bu hâline dayanamayıp yanına yaklaştı ve eliyle çenesini kavrayıp kendisine bakmasını sağladı.
"Hayatım, beni duymuyor musun?" Ayşegül, bir rüyadan uyanır gibi mırıldandı. "Ne dedin, anlamadım."
Arslan, tebessüm edip yanıtladı.
"Halılar diyorum, çok mu sanatsal? Sabahtan beri gözlerini alamadın da merak ettim."
Kocasının sözleri üzerine Ayşegül, gözlerini devirmeden edemedi. Sanki her şey çok normaldi de bir onun yaptıkları göze batıyordu. Nefes alamıyordu işte! Arslan'ın hayatında olmama ihtimâli onu korkutuyordu. Aylardır onsuz tek bir anı bile geçmemişti. Ona o kadar çok alışmıştı ki sanki önceki hayatında bile Arslan vardı. Sanki çocukluğu hep onunla geçmiş, onunla büyümüştü. Şu kadar kısa zamanda, hayatına aldığı bir adama olan bu bağlılığına kendisi bile inanamıyordu.
"Çok mu komiksin sen?" diye kocasını terslediğinde, Arslan omuz silkti. "Komik olmayabilirim ama seni biraz olsun toparlamaktan başka bir amacım yok. Yarın o uçağa binip gittiğimde, iki kızımızı da sana emanet edeceğimi düşünüyordum ancak görüyorum ki asıl seni birine emanet etmem gerekiyor."
Ayşegül, kocasının sözlerine karşılık vermedi. Arslan ise karısının önüne eğilip elini tuttu ve sevdiği kadının avuç içine sıcak bir öpücük bıraktı.
"Bunu zorlaştırma Ayşegül, zaten sizden ayrılacak olmak yeterince üzüyor. Hem sadece bir ay... Kısacık bir zaman, nasıl geçtiğini bile anlamayacağız. Döndüğümde sana yapıştığım için benden kurtulmak bile isteyeceksin, o yüzden bu günlerinin tadını çıkar."
Ayşegül, Arslan'ın tüm sözlerini dinledi ama içindekini de söylemeden edemedi.
"Gitmeni istemiyorum. Biliyorum bencilce ama içimden bir ses buna engel olmam gerektiğini söylüyor. Kafamdaki sesi susturamıyorum. Sen gidip dönene kadar da susmayacak, biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET
RomanceBebeği lösemi olan Arslan ile kardeşinin beyninde tümör olan Ayşegül, çaresizlik dolu bir dönemde kaderin ağlarını örmesiyle karşılaşır. Onların çaresizlikten başlayan zoraki evlilikleri, acaba güçlü bir aşka yuva olabilecek miydi? "Sakin misin?" di...