BÖLÜM 17: ÖPÜCÜK

33.7K 1.3K 117
                                    


İnstagram – Tiktok: aysegulkalayzengin

Twitter: aysegulkalay_

***

Yeni bölümden herkese selamlar...

Umarım bölümü beğenirsiniz ve bolca yorumla taçlandırırsınız.

Keyifli okumalar!

***

"ÖPÜCÜK"

"Bu evde neden hayvanlara normal bir isim konulmuyor?" diye kendi kendine soran Bahar, bıkkınlıkla koltukta yayılan Hüsamettin'e bakıyordu. Sonrasında ise bilmem kaçıncı kez, Nehir'in anne deyişini anlatan kardeşine döndü ve yorgunca söylendi.

"Tamam Ayşegül! Yeter Ayşegül! Anladık Ayşegül!"

"Ama çok tatlı söyledi, o kadar tatlı söyledi ki..." dediğinde, Ecrin boş bakan gözlerini ona çevirdi. "En son ne diyordun? Çimlere uzanan Hüsamettin diye bir herif mi vardı?"

Ecrin'in balatalarını sıyırdığını fark eden Ayşegül, artık susması gerektiğini anladı. Eve geldikleri gibi Nehir uyumuş, o da durmayan çenesiyle diğerlerini bıktırmıştı. Kocası yine Dilara denen o kadının yanına koşmuş, Burak ise dışarı kaçmıştı.

"Tamam, ben gidip biraz uyuyayım."

"Lütfen!" diyen Bahar'a, Ecrin destek verdi. "Uzun bir uyku olsun, yemeği biz hallederiz!"

"Aşk olsun size! Ben çok mu konuşuyorum?" diye alınganlık eden Ayşegül'e, Bahar alayla söylendi. "Çok konuşmuyorsun, can parçam. Çok ama çok konuşuyorsun!"

Ayşegül, kaşlarını çattı ve salondan çıkmadan evvel söylendi.

"Gençlik bitmiş! Nerde o eski sohbetler? Şimdi işleri güçleri internet olmuş! Yazık! Atalarımız kalksa, bu gençleri görse... Ah Ah!"

Altmış yaşında bir nene edasında söylenip salondan çıkan Ayşegül'ün arkasından, ikisi de dayanamayıp güldü. Ecrin'in bakışları koltukta babasının evi gibi yayılan göbekli Hüsamettin'i bulduğunda, tek kaşını kaldırdı ve ciddiyetle söylendi.

"Seni bir haftaya tığ gibi yapacağım, tığ!"

Hüsamettin: "Önce kendini tığ gibi yap... Miyav miyav miyav..."

***

"Neredesin sen?" diye kızgın şekilde soran Dilara'ya, umursamazca yanıt verdi. "Buradayım!"

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun? İki gün sonra lansman var ve sen işe bu saatte geliyorsun!"

"Buranın patronu benim! İşe geliş saatlerime de bir zahmet kendim karar vereyim!" diyen Arslan, odasına girdi ve hızla masasına geçti. Arkasından öfkeyle gelen Dilara'nın asıl derdi, onun karısıyla gezmelere gitmiş olmasıydı. Sakin kalmaya çalışarak, yanına ilerledi.

"Canım, elbette patronsun ve hesap vermek zorunda değilsin ama bu lansmanın ne derece önemli olduğunu sen benden iyi biliyorsun. Önemli isimler olacak, hataya yer yok."

"Dilara, bu kadarı yeterli... Geldim ve işimin başındayım." Dilara, odadan çıkmasını bekleyen Arslan'a alımlı bir tavırla yaklaştı ve kırmızı rujlu dudaklarını kıvırarak gülümsedi. "Birkaç ay sonra yeni bir şube için New York'a sen gidiyormuşsun. Seninle gelmemi ister misin?"

"İşin gereği gelmek zorundasın zaten..." diyen Arslan, bakışlarını önündeki dosyalardan kaldırıp Dilara'ya baktı. "Bu arada şirket çalışanları için çikolata siparişi ver, mesai bitmeden getirmiş olsunlar. Bir de bu ay ki maaşlarına ekstra ikramiye ekle..."

EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin