Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
*
Eve girer girmez üzerimi çıkarıp banyoya koştum. Terden ve makyajdan bunalmıştım. Annemler bizden önce gelmiş, yorgunlukla salonda çay içiyordu. Erkek kardeşim böyle şeyleri pek sevmese de annem tarafından götürülmüştü nikaha.
Banyodan sonra saçlarımı kurutup odama geçtim. İnce kumaşlı, dizimde olan sarı elbisemi giyecektim. Hayatımın en sıcak yazını geçiriyordum resmen. Hafif nemli kalan saçlarımı da tepeden balerin topuzu şeklinde bağladım. Şimdi ensem çok daha rahattı. Güneş kremi sürdükten sonra başka hiçbir makyaj malzemesi kullanmadan çantamı ve telefonumu alıp salona geçtim.
"Abla yorulmadın mı Allah aşkına?" Kardeşim Emir, nikahtan geldikten sonra yorgunluktan resmen hastalanmış gibi davranıyordu.
"Neden yorulacakmışım? Hem teyzemi fırında tek mi bırakalım?" Benim gibi o da teyzemi çok seviyordu. Ayrıca ayak tabanlarım topukludan dolayı deli gibi zonkluyordu fakat yapacak bir şey yoktu.
"Bırakmayalım tabi de yorulmuşsundur diye söylemiştim."
Uzanıp alnına dökülen saçlarını parmaklarımla geriye doğru taradım.
"Dikkat edin kızım. İnci'ye de söyle çok yormayın kendinizi. Akşam da normal saatinizde çıkın,"
Annemin bu tembihleri boşa değildi. Fırında işler bitmesine rağmen bazı günler tabiri caizse teyzeme geliyorlardı. Çıkış saatimizde hamur mayalar, iki saat onlarla ilgilenirdi. Ertesi sabaha hazır olsunlar, diyeymiş. Dediğim gibi bunu bazen yapardık ama bu sıralar sık yapıyorduk. Birkaç gün evvel de aynı şeyi yapmıştık. Hem çok yoruluyorduk hem de eve dönerken hava iyice kararmış oluyordu. Haliyle annemler de bizi düşünüyor, merak ediyordu.