Alaz'dan:
Hayat o kadar boş, o kadar gereksizdi ki bana göre. Ha yaşamışım, ya ölmüşüm misali...
Ben sert, vurdumduymaz, kimseyi umursamayan, tek vicdani özelliği olmayan, sadece işlere odaklanan, hayatında sadece kardeşleri olan, başka birseyi takmayan o adam gitmiş... yerine bambaşka ben gelmişti..
Elbette hala dışarıya karşı olan tavırlarım aynı. Ama hayatıma giren kadın ile, bambaşka bir dünyam oldu. O benim dünyam oldu. Asya. Bir çift kahve göze hayran kaldım ben...
Sanki bu hayata onu koruyup kollamak için gelmişim gibi hissediyorum şuan. Onu gördüğümden beri, içimde tarif edilemez bir duygu yer edinirken hep ona çekildim ben. Bir gülümseyişine dünyayı yakacak duruma geldim. Ne ara böyle oldum ben.
Benim için bu hayatta tek değerli kadın annemken, şimdi hayatımın kadını asya olmuştu. Belkide annemin yokluğunu da dolduruyordu. Bir anne, bir abla, bir kardeş ve en önemlisi bir eş olarak girmişti hayatıma. Her türlü görevi üstlenmişti.
Hayatın onun omuzlarına koyduğu yüklerle, büyüdükçe güçlenmiş bir kadın doğmuştu. O kadını bana nasip eden allaha ne kadar şükür etsem yine az gelir. Sol yanım olmaya gelmişti. Sol yanımda her zaman yeri vardı. Ben daha yeni farkediyorum.
O kadar çok şey yaşamış, türlü işkenceler görmüş, ailesi tarafından hiç sevilmeyip hep hor görülmüş, hayatını kaybedecek raddeye gelmiş, kalp sorunu yetmezmiş gibi başındaki kistte onu epey zorlamış ama asla pes etmemiş bir kadın...
Işte ona ölünür...
Işte o kadının uğruna sayısız çiçek dökülür...
Işte o kadın el üstünde tutulur...
Ben o kadına aşık oldum...
Daha hakkında bilmediğim tonlarca şey olmasına rağmen, sanki tüm çıplaklığıyla karşımda duruyordu hep. Sanki onu benim çözmemi ister gibi. Ne yaşadığını pek bilmesemde gözlerinde gördüğüm enkaz her şeyi anlatıyor du zaten.
Yaşadıkları yetmiyormuş gibi geçirdiği sağlıklı kalp ameliyatından sonra buraya baskına gelen ailesiyle bir kez daha ölmüştü o kadın. Gözlerinden akan yaşlar sel olurken sözleri benim kalbimi yakmıştı.
Sırf o istedi diye o şeref yoksunu ailesine bile dokunmamıştım. Sırf asya istedi diye...
Sabahları beni güler yüzüyle uğurlayan, akşamları güler yüzüyle karşılayan kadına ben her saniye daha da tutuluyordum.
Yaptığı yemekler, bize gösterdiği sevgi, bana aşkla bakan gözleri, benim için atan hızlı kalbi, kardeşlerime gösterdiği şefkat...
Onun herşeyi güzel...
Kardeşlerimle o kadar iyi bir ilişkileri oldu ki bir kez daha şükrettim. Hepimize acılarımızı unutturan bu kadın her güzelliği hakediyordu aslında.
Daha bu sabah yaptığımız tatlı atışmadan sonra bu duruma geleceğimizi hiç tahmin etmezdim.
Ben onu öperek o evden çıkarken birden açılan silahlı saldırıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Asyanın ne halde olduğunu bilmesemde duyduğum çığlık sesi beynimi durdurmuştu.
Benim adamlarım karşı tarafa silahlı çatışmaya devam ederken gelen kardeşlerimle, tek bir adam bile kalmamıştı.
O an aklıma gelen asyayla koşar adım eve giderken, sadece içimden asyaya bişey olmaması için dua ediyordum.
Kapıyı açtığım an arkamdan gelen araslarla, evin içine bakındım telaşla.
"ASYA!" Diye bağırarak ilerlemeye devam ettim. Salonda yere çökmüş, elleri kulaklarında bir ileri bir geri giden asyayı görünce nefesim kesildi sanki. Ilk bir duraksamadan sonra hızlı adımlarla ona gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUDUM
General FictionBir Adam, bir kadına ne kadar yardım edebilir. ya da bu yardım maddi bir yardım mı olur? yoksa manevi mi? Peki bir adam, bir kadını aşkıyla iyileştirebilir mi? Galiba oldu... Ben Asya Özüm'ü hayata geri çevirebilmek için çok çalışan bir adam girdi...