33.Bölüm

235 27 6
                                    

Merhabalar ve iyi okumalar. Lütfen bölümleri oylamayı ve yorum yapmayı unutmayalım.

-----

İnsan en çok da değer verip, sevdiği insana kırgın olabiliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsan en çok da değer verip, sevdiği insana kırgın olabiliyordu.

Gölge'ye kırgındım, önemsiz bir konu olarak bahsetsede en azından beni bu kadar merakta bırakması hiç adil değildi. Bir mesaj atıp, haber vermek bu kadar zor olmasa gerekti.

Dün saatlerce soğukta kalmam ve bir de üstüne soğuk merdivenlerde uyumam hastalığa davetiye çıkarmıştı.

Dünkü kadar kötü değildim ama yine de vücudumda hastalığın verildiği halsizlik vardı. Masanın üzerinde duran ağrı kesicilerden alıp, suyla mideme gönderdim.

Her ne kadar Gölge'ye mesaj atmak istesem de bunu yapmamak için kendimi zorla tutuyordum. Ona hala kırgındım.

Telefonum çalmaya başlayınca, arayanın kim olduğuna baktım. Gölge arıyordu. Kalbim bir anda ritmini değiştirmiş, hareketli melodisine giriş yapmıştı.

Heyecanlı görünmemek için hemen kendimi toparlayıp, boğazımı temizledim. Onu hemen affedeceğimi sanmasın.

Aramayı son anda yanıtlayıp, cevap verdim. "Alo?" dedim oldukça mesafeli çıkarmaya çalıştığım ses tonumla. Oysa kalbim tam tersini duyurmaya çalışır gibi delicesine atıyordu.

"İzel, sevgilim." dedi karşı taraftan onun sesi fakat bu onun sesi gibi değildi. Sesi değişmişti, sanırım Gölge'de aynı benim gibi hasta olmuştu.

Mesafeli duruşumu bir kenara bırakıp, hemen endişeyle konuştum. "Gölge, sesine ne oldu senin? Yoksa hasta mı oldun?" elimle alnıma yapıştırdım. "Tabii hasta olacaksın. Hep benim yüzümden bu oldu. Aralık ayında seni ıslatırsam olacağı bu. Ahmak kafam." dedim kendi kendime dövünerek.

"İyim İzel ben." dedi beni yaştırmaya çalışarak ama ses tonu ve konuşurkenki halsizliği bütün olanları ele veriyordu. "Sadece sana bugün kendimi affettirmek için dışarıya çıkmayı teklif edecektim." konuşurken sürekli öksürüyordu.

"Gerçekten bu halde bana bunu mu söylüyorsun?" kaşlarım görmese de istemsizce çatılmıştı. "Senin kafan yerinde değil Gölge. Çabuk yatağına yat üzerini de güzel ört. Ben gelene kadar da ayağa sakın kalkma." dedim onu tembihleyerek.

"Ama-" dedi fakat konuşmasına müsaade etmedim.

"Dediğimi yap ve beni bekle. 30 dakikaya oradayım." deyip telefonu kapatarak zorla yataktan kalktım. Oldukça halsizdim fakat mühim değildi. İlaç almıştım birkaç dakikaya kendimi toparlardım. "

***

Elimde poşetlerle kapıyı çaldım. Aradan bir dakika geçmeden kapıyı Gölge açtı.

Boydan aşağı onu süzdüğümde gerçekten oldukça kötü görünüyordu. Burnu ve gözleri akmış, yüzü kızarmış, saçları dağılmıştı. Sıkıca sarıldığı battaniyenin altından bile titriyordu.

KRİZANTEM | TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin