23.Bölüm

335 35 2
                                    

Merhabalar ve iyi okumalar. Lütfen bölümleri oylamayı unutmayalım.

----

----

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayal etsene, senle ben

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayal etsene, senle ben... Biz sonsuza kadar mutluyuz. Çok güzel olmaz mı?

Belediyeye ait kırmızı bisikleti bahçe duvarına yaslayıp, demir kapıyı içten açarak, parke taş zeminden Gölge'nin evinin kapısına doğru ilerledi.

İki katlı büyük evin, dış cephe boyası solmuş hatta yer yer dökülmüştü. Bahçe oldukça özensiz hatta kirli görünüyordu. Yabani otlar bahçeyi talan etmiş, sonbaharın gelişiyle beraber dallarından ayrılan yapraklar etrafa saçılmıştı.

Tıpkı korku filmlerindeki gibi korkutucu görünüyordu fakat aldırmadım. Gölge'nin buraya yeni geldiğini biliyordum. O ne yapar, ne eder burayı da aynı kalbi gibi tertemiz yapardı.

Kapı ziline basıp beklemeye koyuldum. Bugün pazartesiydi ve bu benim dershanemin tatil olduğu anlamına geliyordu. Bugün Gölge'yi alıp Kent ormanına pikniğe götürecektim. Ama onun bundan haberi yoktu, kapıyı açıp, beni karşısında gördüğünde öğrenecekti.

Sabırsızca zile bir kere daha bastım, birkaç saniye sonra kapı yavaşça açıldı. Gölge, tam karşında beni görmenin şaşkınlığını yaşıyordu.

"İzel?" dedi sesindeki şaşkınlığı hiç gizleme gereği duymadan sorarak.

"Süpriz." dedim kollarımı heyecanla iki yana açarak. "Şaşırdın bakıyorum."

Tabii ki şaşıracaktı kızım adamın karşısına gulyabani gibi çıkarsan olacağı bu.

"Beklemiyordum." yüzündeki şaşkın ifadeyi geçirmeye çalışıyordu. "Sen o yüzden akşam evinin konumu at diye tutturdun. Anlamalıydım." dedi avucunu alnına yasayarak. Jeton yavaş yavaş düşüyordu.

"Anlar mısın yoksa anlamaz mısın bilmem ama şimdi hemen montunu giyip benimle geliyorsun." onun yanında heyecanımı dizginleyemiyordum.

"Nasıl?" dedi anlamayarak.

"Anlamayacak ne var Gölge. Seni bugün kaçırıyorum. Hadi hemen montunu giy." hala yüzüme aval aval bakıyordu. "Hadiii." dedim ısrar ederek.

İçeriye uzanıp, askılıktan siyah kabanını ve benim boynuna doladığım kırmızı atkımı almıştı. Benim olan onda güzel durmuştu. Yüzümde kocaman gülümseme oluştu.

"Nereye?" diye sordu arkamdan gelerek.

"Seni bugün belediyenin bana tashil ettiği arabasıyla, araba dediğime bakma bisiklet, ormana kaçırıp, piknik yaptıracağım." dedim açıklamada bulunarak.

"Bu havada mı?" diye şaşkınkla sordu.

Hava biraz esintiliydi hatta bulutluydu. Geceleri sürekli yağmur yağıyordu fakat kardan hala ses seda yoktu. Ben karı seviyordum ve onun da artık yağması gerekiyordu.

"Ne varmış havada?" diye sordum bisikletin üzerine binerek. "İlla piknik yapılması için havanın sıcak olmasın mı gerekiyor? Bence kalpler sıcak olunduğu sürece havanın bir önemi yok." ne edebiyat parçalamıştım ama.

"Öyle diyorsan." dedi omuzlarını kaldırıp indirerek. "O zaman belediyenin bana tashil ettiği atı nerede?" diye sordu etrafa bakınarak.

"Bir kişiye sadece bir bisiklet veriyor. Ne yapalım, yolculuk boyunca seni önümde taşıyacağım." gözlerimle bisikletin önünü işaret ettim. "Korktun mu yoksa?" dedim gülümseyerek. "Korkma düşürmem."

"Yalnız filmlerde tam tersi olmuyor muydu? Erkek kadını önünde sürmüyor muydu?" bisiklete doğru adımlamaya başladı.

Gözlerimi devirdim. "Bu işin erkeği kadını mı var Gölge? Hem biz burada film mi çekiyoruz?" bisikletin önündeki sepete koyduğum poseti düzelttim. Bisikletin arkasına sıkı sıkı bağladığım mavi uçurtmayı kontrol ettim, gerçekten öyle sıkı bağlamıştım ki yerinden kıpırdamıyordu bile. "Hem için rahatlasın diye söylüyorum ben mahallede bunun işini yapıyordum. Bir nevi kaçak bisiklet taksiciliği. 70 yaşındaki bastonlu amcayı bile önümde taşımışlığım var." harçlığımı da böyle çıkarıyordum ne yapayım? İnsanın babası parasını etrafta savurup çocuğunu düşünmeyince, erken yaşta büyümek zorunda kalmıştım.

" E peki madem. Ama şartımı önden koşayım, dönüşü ben süreceğim. " dedi binmeden önce hemen şart koşarak. Yorulmamı istemiyordu, o sadece beni düşünüyordu.

Gölge beni önemsiyor ver yorulmamı istemiyordu fakat babam... Geçmişi kenara it, bugünü berbat etmeye değmez.

" Senin dediğin olsun. " dedim gülümseyerek. Kolumun altından geçip, bisikletin demir tarafına oturdu. "O zaman şoförünüz konuşuyor." dedim bağırarak. "Sıkı tutunun bayım, İzel kaptan hızı sever." diye mutlulukla çığlık atıp, pedallara var gücümle abandım.

Kahkaha atarak yolda gidiyorduk. Yoldan geçenler bisikleti süren bana ve önüme oturmuş Gölge'ye garip bakışlarını atıyordular. Bu görüntüyle ilk defa karşılamış gibi duruyordular.

Bisiklette hep erkekler kadınları önlerinde sürecek değildi, bu bir film de değildi. Ben bütün alışılmış sahneleri yıkıp yerine yenilerini gerçekleştirmeye and içmiştim.

Ellerini, direksiyonu tuttuğum ellerimin üzerine koymuştu.

"Ellerimiz Gölge," dedim kulağına fısıldayarak.

Fakat devamını o getirdi. "Çok uyumlular İzel." kalbim deli gibi çarpıyordu. "Ellerimiz İzel," dedi daha gür sesle. Sanki sesini herkese duyurmak istiyordu. "Ellerimiz birbirimizin için uyumlu, birbirimiz için atan kalplerimiz gibi."

----

Bölüm sonu

KRİZANTEM | TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin