"öldüm mü? Nefes alıyor muyum? Belki beni de vurmuşlardır? Acaba annem nasıl? Beni vuran kişi annemi de vurmuştur belki?"
"sakinleş Ezra. Sen vurulmadın. Yaşıyorsun, sadece gözlerin bağlı" dedi gür bir ses.
"kimsiniz? Gözlerimi açın lütfen. Annem nerede?"
"Sakinleş Ezra. Her şeyi günü gelince öğreneceksin. Ama öncelikle sana kendimi tanıtayım."
"sizi dinliyorum."
"Ben, miniğim, ben annenin krallığını, Piece krallığını, 800 yıl önce kuran kişiyim."
"sizi tanıyorum. Annem sizden çok bahsederdi. Siz, benim büyük dedemin dedesi, Efendi Drake'siniz."
"Ne zeki bir çocuksun Ezra. Annen seni çok iyi yetiştirmiş."
"Teşekkür ederim, Efendi Drake."
"Rica ederim fakat, bana Lordum demeni tercih ederim."
"Tamam, Lordum."
Bir süre hiç konuşmadan devam ettiler. Ezra hareket edemiyordu. Adeta felç geçirmiş gibiydi. Elleri bağlı değildi ama yine de hareket edemiyordu.
En sonunda sessizliği Ezra bozdu;"Lordum, biz şu anda ne yapıyoruz? Gözlerim kapalı olduğu için göremiyorum."
"şu anda Ezra, seni bir yere götürüyorum"
"Hayret! Yolda olsak, araba sesleri gelmez mi?"
"Araba ile gitmiyoruz."
"yürüyor muyuz?"
"Hayır"
"Ata mı biniyoruz?"
"Hayır"
"E, nasıl gidiyoruz o zaman?"
"..."
"Lordum, cevap verecek misiniz?"
"Hayır"
"Neden?"
"..." "sonunda geldik, Ezra"
Ezra'nın gözlerindeki bağ, bir anda toza dönüşmüştü. Ezra gözlerini açtı, merakla etrafa bakındı. Muhteşem bir manzaraya tanık oluyordu. Kuzey ışıklarını andıran, yeşil, mor renkleri ile bezenmiş gök yüzü, mas mavi güneşle-
Bir dakika! Mavi güneş olur mu? Hem de 2 tane?!
"neredeyiz Lordum? Burası dünya gibi değil. Dünya'da 2 güneş ve 4 ay olmaz? Neredeyiz biz?
Ezra Arkasına döndüğünde ne gördü biliyor musunuz?
Hiç bir şey...
Arkasında dağlardan, taşlardan ve gökyüzünden başka hiç birşey yoktu.
Ne kendisini Efendi Drake diye tanıtan kişi, ne de başka bir canlı... Drake'nin arabası bile yoktu. Ezra anlık bir şok geçirdi. Seslendi, seslendi ama duyan yoktu. Belki de duyan vardı ama cevap vermiyordu?
Ezra saatlerce bekledi Lordunun gelmesini. Onun neye benzediğini merak ediyordu. Olanların gerçek olduğuna emindi. Son kez Drake'ye seslenip daha sonra da bir barınak aramaya karar verdi. Çok üşümüştü.
"Lordum, sizi göremiyorum. Lütfen gözlerime görünür müsünüz?"
"..."
Bir saniye, iki saniye, beş saniye, on dakika, bir saat. Sessizlik...
Sonunu ümidi kesip kendine barınak aramak için ayağa kalktı Ezra. Ama kalkması ile düşmesi bir oldu. Kulağında yoğun bir basınç vardı. Nefes alış verişleri hızlanmıştı. kulağındaki basınca uğultu ve çınlama eşlik etmişti. Sadece birkaç saniye sürmesine rağmen, Ezra için yılları almıştı bu. Çok geçmeden hepsi silindi ve sanki Birileri bir şeyler söylüyor gibi hissetti Ezra. Sesler sonunda anlam kazanmaya başlamıştı.
"Ne o? Lordundan hemen ümidini kestin mi?"
"Ne bekliyordunuz? Bu soğukta, bir de gerçek olup olmadığından emin olmadığım birisini mi bekleseydim?"
"..."
"cevap yok mu?"
"yok" "seni evime davet etmeliyim sanırım. Kuzey yününde ilerle ve ilk gördüğün binaya gir."
"yünümün ne olduğunu nasıl anlayacağım? Yanımda bir pusula yok."
"ters istikamette ilerle."
"tamam"
Ezra arkasına döndü ve ilerlemeye başladı. Bir süre sonra minik bir kulübeye vardı. Kapıyı tıklatıp içeri girdi. 2 odalı ve küçük mutfaklı bir evdi. Tüm odalar salona açılıyordu. Odalardan birisi lavabo, diğeri de yatak odası idi. Salonda karşılıklı 2 tekli, 2 üçlü koltuk vardı. Ezra, bir insan aradı gözleri ile, ama evde hiç bir canlı izi yoktu.
"Lordum neredesin?"
"maalesef ki yanında olamıyorum Ezra. Burası artık senin evin."
"burada tek başıma mı kalacağım?"
"bir süre, evet."
"Bu bir süre, tam olarak ne kadar acaba?"
"en az 10 insan yılı kadar."
"bu, çok uzun bir zaman."
"sayılı gün çabuk geçer. Ayrıca bu gece erken yat. Güneş doğanda seni uyandıracağım."
"Neden bu kadar erken kalkmak zorundayım?"
"dövüş eğitimi alman gerekiyor. Fazla çelimsizsin."
"peki."
Ezra güneş doğmadan uyandı, yüzünü yıkadı ve dolapların birinde bulduğu giysilerden birini giydi. Belki bu sefer Drake'yi görebilirdi. Küçük bir boşluğa Saklandı ve onun gelmesini bekledi.
Güneş doğmuştu ama Drake ortalarda yoktu. Ezra, belki uyuya kalmıştır diye saklandığı yerden çıktı. Duyar da uyanır diye konuşmaya başladı.
"Lordum, orada mısınız?"
" sonunda saklandığın yerden çıktın! Hemen dışarı çıkmalısın."
"tamam, Lordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piece Of Memories
FantasyKadın onaylamaz şekilde bana baktığında benim için endişelendiğini gözlerinde görüyordum. Benim beş yaşımda kaybettiğim gözlerimin parıltısı, tam aksine kadının gözlerinden taşıyordu adeta. Yaşam enerjisi, herkese bulaşan bir hastalık gibi iken ben...