24. Bölüm

20 12 0
                                    

Ezra;

Fazla uzun süre aramama gerek kalmamıştı çünkü söz konusu ağaçkakan devasa olmalıydı! Ağacın gövdesinde neredeyse onun üçte biri kadar büyük bir oyuk vardı. Aslına bakarsanız bunu gören kimse oyuk, kovuk veya delik demezdi. Uzaktan bakıyordum ve bildiğiniz devasa bir mağara idi. Ayrıca zifiri karanlıktı.

Elimdeki mumla çalışan lamba o çok küçük bir alanı aydınlatacağından, etrafta meşale yapımına uygun bir sopa aradım. Birkaç dakika sonra birsürü çakıl taşının yanında büyükçe bir sopa bulmuştum. Sopa ile birlikte cebime bir avuç çakıl taşı foldurdum. Sopanın ucunu ilk yardım için getirdiğim bezlerden birisi ile kapladım. Ağaca tırmanacağım için meşaleyi sırtıma bağladım ve tırmanmaya başladım.

Zor bir tırmanıştı. Ellerime sürekli kıymık batıyor ve canımı acıtıyordu. Bazen keskin yerden tutmak zorunda kalıyordum ve parmaklarım kesiliyordu. Ama sonunda 5 dakikalık tırmanma bitmişti ve önümdeki koskocaman karanlığa bakıyordum. Sırtıma bağladığım meşaleyi aldım ve üstündeki bezi oksijenli suya bulayıp çakmak ile tutuşturdum ve içeri girdim.

Burada bir çok hayvan yuva yapmıştı. Yarasaların kanat çırpma sesleri geliyordu. Yılan tıslamaları ve fare seslerinin yanı sıra sincaplar neredeyse bin yıllık bir meşe palamudu stoğu yapmıştı. Yerlerde çeşitli böcekler gezerken onlara basmamaya gayret ederek yoluma devam ettim. Bir süre sonra karşıma bir hol çıktı. Bu zamana kadar yokuş gibi inen uzun bir koridor gibiydi şimdi ise koridora sırtımı vermiş odaya bakıyordum. Odanın her tarafı -tavan dahil- en fazla bir metre çapında başka küçük odacıklara ayrılmıştı. Ne yapacağımı düşünüyordum. Sonra kitabı açtım ve aynı ritüeli gerçekleştirip yazanı okudum.

"Milyar odacıklı salona gelmiş olmalısın. İstersen tüm odaları say. Tam bir milyar odacığı var! Harika değil mi? Hangisi doğru yol diyeceksen, hepsi! Hepsi eninde sonunda gitmek istediğin yere götürür seni. Bol şans ölümlü!"

Başımı kaldırıp içeri göz attım. Kitabı kapattım ve mağracaıklardan birisinin önünde durdum. Meşalem ile kontrol ettim ama dibi görünmeyen bir kaydırak gibi aşağı iniyordu. Meşaleyi söndürdüm ve kendimi mağracığın içine attım.

efendilerin halefleri için yaptığı mağranın uçurumunda olduğundan daha fazla düşmüştüm. Öyle ki bir süre sonra düşmenin etkisiyle yüzüme çarpan havadan sıkılmış, artık bitsin diye oflayıp puflamaya başlamıştım

En sonunda yokuş bitmişti ve artık düşmüyordum ama bu sefer de hızımı alamayıp 10 metre kadar yuvarlanıp koca bir kayaya çarpıp durdum ve üstüme birşeyler düştü. Birkaç saniye ağırlığın ve çarpmanın etkisiyle yüzükoyun yerde yığılı kaldım. Gözlerimi açtığımdaysa daha önceden beri beni süzen bir engerekle göz göze geldik. O anda anladım ki üstümde bir yığın yılan vardı ve arap saçına dönmüş halde üstümde geziniyorlardı. Normalde bir yılandan korkmam. Ama üstünüzde milyonlarcasının gezinmesi ister istemez tedirgin ediyor insanı. Her ne kadar istesem de çığlık atamadım çünkü en küçük tutarsız hareketim anında bir sürü zehirli yılan tarafından yenmeme neden olabilirdi. Ne yapacağımı düşündüğüm için bir süre hareketsiz kalıp düşündüm. Bu sırada üstümde gezindiklerini hissediyordum. Sonunda tüm cesaretimi topladım ve yavaşça avuçiçlerimi yere sağlamca bastırıp yavaşçana bedenimi kaldırdım. Basacağım yerde yılan olup olmadığını kontrol edip ayaklarımı de yere bastım ve iki ayak üstünde durup üstümdeki yılan yığınını kenara ittim. Derhal daha önceden çarptığım kayanın etrafına göz gezdirdim başka var mı diye. Görünürde yoktu. Kayanın üstüne tırmandım ve geç de olsa fena bir çığlık kopardım. Yılanlar iğrençti. Hayatımın devamında ve bir sonraki hayatımda hiç bir şekilde yılan görmek istemiyordum. İçimi bir titreme sardı. Sıtmaya tutulmuş gibi titriyordum. Yaşadığım gerçekten iğrenç bir durumdu ve midemin bulanmasına engel olamıyordum. Bir süre kayanın üstünde oturup bacaklarımı kendime çektiğim pozisyonda kendime sarılıp gözlerim kapalı şekilde titredim. Ne kadar geçmişti bilmiyorum ama gözlerimi en sonunda açabildiğimde yılanlar etrafta geziniyorlardı. Buradan hemen ayrılmam gerektiğini düşündüğüm için etrafa bakındım.

Aydınlık ve kocaman bir odadaydım ve bir kapı vardı geldiğim yerin tam karşısında. Koşarak odaya girdim. Yılanlardan kortulmuştuk. Kapıya yaslandığımda önümde bembeyaz ve uzun bir koridor vardı. Koridorun sonunda yine bir kapı vardı. Koşarak koridoru geçtim ve kapıyı açtım. Dünyaya benzemeyen bir yerdi. İki adım attım ve dışarı çıkıp kapıyı ardımdan kapattım. Sanki gerçekten de portaldan geçmişim de farklı bir gezegene gelmişim gibi hissediyordum. Herşeyin kocaman olduğu ve sadece görenlerin anlayacağı şekilde nutkum tutulmuştu. Dehşet vericiydi. Hem harika hem korkutucu.

AĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞ YILAN BÖLÜMÜNÜ YAZARKEN ÖLÜYORDUM. KORKUNÇ HİSSETTİRDİ!!!! TÜM ANLARDA ETKİLENİYORUM AMA ŞU BÖLÜMDE ETKİLENMEK DEĞİL DE SANKİ EZRA BUNLARI YAŞARKEN KENDİM YAŞIYORMUŞ GİBİ HİSSETTİM!!!!!!

Piece Of Memories Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin