Görsel: One Piece
Yuvarlak masanın olduğu toplantı odasına doğru yürüyorduk. Kapının önüne gelince ilk ben girdim ardımdan da lucas girdi. Tüm halefler mahkeme için gerekli eşyalarını toplamış ve biz de içeri girince ayaklanmaya başlayıp dışarı çıkmaya başlamıştı. Lucas'a dönüp ne olduğunu sorar şekilde baktım.
"mahkeme salonuna gidiyoruz" dedi.
Bu koskocaman mağaranın içini hiç gezmemiştim ve bu yüzden mahkeme salonu olduğunu bilmiyordum. Bu yeri gezmememin nedeninin detaylarına girmeyeceğim.
Başımla onayladım ve önden giden michael'ı takip ettim. Lucas da arkamdan geliyordu. Birkaç dakika boyunca yürüdük. Her yerde kilitli kapılar olması alışılmış bir durum olmasına rağmen şu anda o kadar gergindim ki kapılar kilitli diye oturup ağlayabilirdim. Ama göz yaşlarımı mahkeme sonuna saklamam gerek diye düşündüm. Eğer kazanırsam mutluluk göz yaşlarım olacaklardı. Kaybedersem -ki bunun olma ihtimali beni delicesine endişelendiriyordu.- telaş göz yaşları olacaktı.
Diğer kilitli kapıların aynısı olan bir kapının önünde durduk. Kapıların hepsi aynıydı. Tek farkları tokmak şeklindeki kapı kolunda numaralar yazıyordu. Önünde durduğumuz kapının kolunun üstünde 54 yazıyordu.
Noah, siyah bel çantasından içinde bir sürü anahtar olan bir halka çıkarttı ve tepesinde 54 yazan anahtar ile kapıyı açtı. Herkes içeri girdi. En son içeri giren kişi oldum. İçerisi anormal şekilde çok aydınlıktı.
Kare şeklindeki odanın bir duvarının karşısı, ortadaki bir buçuk metre yüksekte sağında dört, solunda 3 tane olan parlak görünümlü gri masalar ve sandalyeleri vardı. Yüksekte olan masanın üstünde çeşitli evraklar vardı.
Odanın ortasında sanığın durması için ayrılmış kare biçimli parmaklıkla çevrilmiş ve bir köşesi 1 metre kadar olan bölüm ise odaya tam mahkeme havası veriyordu.
Sanığın durduğu yerin sağ ve solunda avukatlar için ayrılmış birer masa bulunuyordu.
Odaya ilk önce Noah girdi. Ardından diğer varisler de girmeye başladılar. Michael sağ, lucas sol elimden tuttular ve önden lucas ardından ben en son da michael odaya girdik.
Lucas ve michael hala ellerimden tutuyordu.
Noah yüksekte bulunan masanın arkasındaki askı merdivenden oraya çıktı ve oturdu. Onun sağında Boris ve Alex vardı. Solunda ise Iwory, Andy ve Kycie vardı. Sağ taraftaki sonran iki masa boştu. Bu masalar normalde lucas ve Michael'ın masaları olmalıydı fakat onlar şu anda benim avukatlarım olduğundan yanımda duruyordu.
Herkes yerleştikten sonra Noah aynı hakimler gibi mahkemeyi başlattı. Sonrasında stresten neler olduğu tam hatırlamıyorum.
***
"Sessizliğin Suçunu kabul etmenden mi geliyor?"
Bu saçmalık öyle uzamıştı ki artık dinlemiyordum. Öyle ki Andy'nin sorduğu yapmacık soruyla tekrar gerçek dünyaya geri dönmüştüm.
Sinirle bakışlarımı ona çevirdim. Çevik bir hareketle parmaklığın üstünden atladım ve andy'nin yanına gittim. Öyle sinirliydim ki bu odayı ateşe vermek istiyordum.
"Sevgili kıt beyniniz sekiz yüz milyon kere anlattıklarımı almıyor mu insan?" dedim adeta tıslayarak, dişlerimin arasından.
Onun yanına vardığımda masayı serçe ittirip andy'nin masanın arkasına saklanmasını engellemeye çalıştım. Tam kadının yüzüne bir yumruk savuracakken birisi bileğimden tuttu ve bileğimi büküp beni yere düşürdü. Sonrasında büktüğü bileğimin üstüne diğer elimi koyup tek eliyle tuttu.
Canım öylesine yanmıştı ki kendimi fazlasıyla kötü hissetmiştim.
Boşta kalan eliyle yüzümü sertçe tuttu ve adeta boynumu kırarcasına yüzümü kendi yüzüne yaklaştırdı.
Hemen sağımda duran öfkeli gözler, o killer bakışlar, o kişiden nefret etmem gerekiyordu acilen.
Borise sinirle baktım.
"Bırak beni yoksa seni öldürürüm."
"götün yiyorsa dene. Büyük babana hesap verirken de ben senin varisini öldürdüm dersin." dedi.
"büyük babamdan korktuğumu mu zannediyorsun, bunu sen istedin psikopat mahluk!" diye karşılık verdim ve bileğimi büktüğünün tam tersi yönde döndüm. Bunu yaparken yüzümü de tutuyordu ve ani hareketim yüzünden tırnakları yüzümü çizmişti. Kanayan yanağıma aldırmadan ayağa kalktım.
Bir elimi kurtardım ve diğer elimi de kurtarmak için tersi yönde döndüm ve Boris'in karnına tekme attım. Güçlü tekmem karşısında afalladı ve bunu fırsat bilip kolumu onun iğrenç elinden kurtardım.
Elimi kurtarmamla Boris'e yaklaştım ve çenesine ağır bir kroşe yapıştırdım. Bunun etkisiyle yere düştü. Fırsat bilip üstüne çıktım ve yüzüne daha fazla yumruk vurmaya başladım. Varisler başımıza toplanmış neden bilmem(!) karış(a) mıyorlardı. Sonunda lucas'ın sesini duydum.
"EZRA YETER!"
"Ha yır Yet mez" diye karşılık verdim her hecede bir yumruk daha atıyordum.
Sonunda Lucas ve Michael koluma sarıldılar durayım diye bir yandan durmamı söylüyorlar, bir yandan da beni durdurmaya çalışıyorlardı.
Birden Michael'in şu sözüyle durdum ve gülmeye başladım.
"AYOL DUR KIZ DAHA YENİ İYİLEŞTİRDİN ÇOCUĞU BOZUP BOZUP DÜZELTİYON TAMAM YETER DAAAA"
Sesi öyle tiz çıkmıştı ki kullandığı kelimelerle birleşince ayrı bir komik olmuştu.
Hala Boris'in üstünde duruyordum. Yüzü kan içinde kalmıştı. Belki birkaç kemiği kırılmıştır.
Buna aldırmayıp kahkaha atmaya devam ediyordum.
Bir kaç dakika gülme krizinden çıkamadım. Bozulan sinirim de tuz biber oluyordu. Herkes biraz korku biraz da endişeyle bana bakıyordu. Lucas ve Michael hala koluma sarılmış ve ani bir hareket yapmamam için beni tutuyordu.
Gülme krizinden çıkmayı başarınca birden ciddileştim. Hala üstünde durduğum Boris'in kan içindeki yüzüne tiksintiyle baktım. Sonra yavaş ve dikkatlice üstünden kalktım. Andy'e döndüm
"kurtarıcını revire götür, kanını temizle yakında gelir kırıklarını iyileştiririm" dedim.
Michael kulağıma eğildi "bak dediğim doğru bozup bozup düzeltiyon milleti" dedi. Hala ikisi de koluma sarılıyordu.
Gülümsedim ve fısıltıyla
"sonuçta Ezra olmak bunu gerektirir bebeğim"
dedim ve biraz daha güldüm. Kollarımı kurtardım ve diğer haleflere döndüm.
"Bana bakın hepiniz! Bir daha değerli zamanımı böyle boktan olaylara harcarsanız ben de sizin değersiz hayatlarınızı harcarım. Ayağınızı denk alın. Bana minnet duyacağınız halde, sanki bir pislikmişim gibi mahkemeye çıkartmaya çalışıyorsunuz!"
Sözlerim bitince bana dönen korku dolu gözler tekrar Boris'e döndü. Varislerin ne yaptığını umursamadan tek başıma bu boğuk yerden çıktım.
HUAAAAA MİLLET ÖZLEDİNİZ Mİ BENİ??? BEN SİZİ ÇOOOOK ÖZLEDİM <3 UMARIM BÖLÜMÜN DUYGULARINI DOĞRU VERMEYİ BAŞARABİLMİŞİMDİR. LÜTFEN BÖLÜMÜ OYLAYIP YORUM YAPMAYI, HİKAYENİN AKIŞI HAKKINDAKİ FİKİRLERİNİZİ BELİRTİN!
GÜNAYDIN, TÜNAYDIN VE İYİ AKŞAMLAR <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piece Of Memories
FantasyKadın onaylamaz şekilde bana baktığında benim için endişelendiğini gözlerinde görüyordum. Benim beş yaşımda kaybettiğim gözlerimin parıltısı, tam aksine kadının gözlerinden taşıyordu adeta. Yaşam enerjisi, herkese bulaşan bir hastalık gibi iken ben...