"saçmalama ya! Sen gördüğüm en asil insanladansın bir kere!"
Iwory'nin kısa çığırması Ezra'nın sözünü kesmişti. Kendisinin iğrenç bir insan olduğuna neredeyse yemin bile edebilirdi. Iwory'nin bu sözlerine de bu yüzden, sanki iğrenç laflar etmiş gibi bir bakış atmıştı ama yaptığının ayıp olduğuna kanaat getirip önüne dönmüş ve birbirinin üstüne koyduğu ellerine bakarken yüzünün kırmızılıktan mora dönüştüğünü düşünmüştü.
"Gördün mü? Sadece bir bakış yüzünden bile yerin dibine girecek kadar utandın! Sonuçta utanma duygusunu kaybetmiş birisinden, ortaya iyi bir insan çıkması beklenmez."
"Iwory, benim ne kadar iğrenç birisi olduğumu bilmiyorsun. Sen iyi birisi olduğundan herkesi iyi zannediyorsun."
"Ezra, asaletli birisisin. Kraliyet soyundan geldiğin inan ki çok fark ediliyor. Yürüyüşün, konuşurkenki ses tonunun her daim kendinden emin çıkması bile o kadar etkileyici ki! Sana senin iyi bir insan olduğunun en büyük kanıtını söyleyim mi? O gün ben, psikopat devin tekinin masum bir adamı öldürdüğünü zannederken sen yasaklı iyileştirme tekniğini kullandın ve kim bilir gece rüyalarında efendiler sana nasıl davrandı? "
Hiç bir şey olmamıştı.
"Sen sana mal gibi davranan birisinin hayatını kurtardın."
Efendiler kurtardı. Ben sadece kuklaydım.
"insanlara bağlanman zor. Ama bağlandığında asla bırakmıyorsun."
Bırakmıyorsun değil. Bırakmamak zorundasın. Yoksa efendilerin gazabı diye bir şey var.
"bana inanmamış gibi bakıyorsun ama gerçekler bu."
Dışardan öyleymiş gibi görünen gerçekler.
*yarım saat kadar önce
Ezra’nın ağzından;Neden yaptığımı bilmiyorum ama sanırım dünya gezegeninde resmi olarak tanıştığım ilk insan olan Iwory, bana daha samimi geliyordu. Tabii, bunda onun sevecen tavırlarının etkisi de büyüktü. Odamda kitabın başında kafayı sıyırmama ramak kalmıştı ki, ellerimi masamın üstüne yavaşça vurup sandalyeden kalkmıştım ve soluğu Iwory'nin yanında almıştım. Boris'in kaldığı odada Boris'in başı ucunda buldum onu. Komidinin hemen yanında duran sandalyede oturuyordu. Boris de uyuduğundan dolayı oda sonsuz girdap gibi bir sessizliğin içindeydi. Odadaki tek ses kanın akışı ve ritmik kalp seslerinin birleşip de bir senfoni orkestrasıymışçasına ritmik melodisiydi. İçeri girdiğimde girdap etkisini yitirmiş, düşüncelerin içinden bir anda sıyrılmış Iwory, gözlerini kapıya dikmişti. Kapıyı sadece başımın sığabileceği şekilde açmış ve aynı başım kapı ve duvar arasında sıkışmış gibi başımı uzatmıştım. Iwory, benim o anki gülünç halime boşluğa gelip de kıkırdamıştı. Ama o gülümseme yorgun bir gülümsemeydi. Sanki hayatın tüm yüklerini sırlanmış da 'İyiyim merak etme! Yüküm tüy kadar hafif geliyor' der gibi bir şeydi. Bu yorgunluğu geceyi kötü geçirmesine bağlamıştım. Kafamı uzattığım yerden kısık sesle seslendim.
"Iwory müsaitsen biraz gezelim miii?"
Iwory yarım saniye kadar yğzüme baktı ve başını Boris'e çevirdi.
"O iyi görünüyor. Bir kaç saat birlikte vakit geçirebiliriz."
"Tamamdır o zaman tam on dakika sonra uçurumun başında seni bekliyor olacağım"
"Tamam"
***
On dakika sonra birlikte kalkanın dışına çıktık. İlk soruyu o sordu.
"Hayırdır? Ne bu gezme merakı?"
"herşeye karşı ne kadar ilgisiz olduğumu fark ettim. Hem baksana, hava sıcak olsa da temiz hava alıyoruz"
"eh, en azından mağara havasından daha temiz"
*
*
*Konuştuk ve biraz daha konuştuk. kitaplar hakkında, hayvanlar hakkında, birbirimiz hakkında konuştuk anlayacağınız sadece havadan ve sudan konuştuk. Sonra birden, daha ne oşduğunu anlayamadan devlerden bahsettik. Dev mitolojisi kapaklı kitaptan vesaire...
"Kitaba kimin kanını akıttınız?"
Gibi bir soruyu ağzımdan kaçırdım. Ben tedirginliğimi belli etmemeye çalışarak yüzüne baktım Iwory'nin. O ise sanki 'bu gün hava kaç derece' gibi bir soru sormuşum gibi davranmıştı. İlk önce ellerini arkasında birleştirerek durdu ve bana döndü. Sonra da ağzı kulaklarına varıncaya değil gülümsedi ve
"Ah, bebeğim! Bu grubun meleği ben olduğuma göre" dedi melek kelimesini söylerken ses tonunu çallaştırmış ve göz kırpmıştı. "Tabii ki de kutsal kanı veren kişi bendim"
"Grubun meleği ünvanını senden her an çalabilirim bebeğim" dedim ben de dilimi çıkartırken iki gözümü de kapatmıştım. Bir saniye sonra gözümü açtım ve Iwory'nin tepkisine baktım. Gözlerine yalandan bir sinir yerleşmişti.
"Haaa görürsün sen şimdi!" diyerek bağırdı ve koluma ona göre sert bir şekilde vurdu. Diğer eliyle vuracaktı ki kaçmayı başardım. Ardından şehre kadar beni kovaladı. Şehir sınırına vardığımda durdum ve birkaç saniye Iwory'i bekledim. O da nefes nefese kalmıştı. Elleri diz kapaklarının üstünde bir müddet dinlendikten sonra kolumda hafif bir tokat attıktan sonra bana döndü ve şehre gitmemizi işaret etti.
Şehrin sokaklarında gezerken bir yandan kol kola girmiş ve muhabbet ediyorduk. Ne olduğunu bildiğiniz konuyu. Beni iyi bir insan olduğuma inandırmaya çalışsa da, o benim kötü yüzümü görmemişti ki? Benim iyi olduğumu nereden bilebilirdi?
Selam millet! Keyifler nasıl? Umarım herkesin keyfi yerindedir, değilse de bölüm bildirimi ile birazcık moraliniz düzelmiştir :D Günaydın, Tünaydın İyi akşamlar ve İyi geceler!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piece Of Memories
FantasyKadın onaylamaz şekilde bana baktığında benim için endişelendiğini gözlerinde görüyordum. Benim beş yaşımda kaybettiğim gözlerimin parıltısı, tam aksine kadının gözlerinden taşıyordu adeta. Yaşam enerjisi, herkese bulaşan bir hastalık gibi iken ben...