Ezra her gün dur durak demeden güneş doğanda uyanır, Drake'nin aklındaki sesi ile antrenman yapardı. Bir gün bile dinlenmeye vakti yoktu. Neden bu kadar çok çalıştığını anlayamıyordu. Sonuçta bu gezegende kendisini koruması gereken bir canlı yoktu. 13 yıl boyunca bu böyle devam etti. Ezra ne Lord Drake'yi görüyor, ne de başka bir canlı ile görüşüyordu. Zaten bulundukları yerde hiç canlı yoktu. Aslında bu Ezra'nın işine geliyordu. Canlılara vakit ayırıp da sonrasında Drake'den azar işitmeyi göze alamazdı.
13 yıl su gibi akıp gitmişti. Ezra, hiç bir insanın ulaşamayacağı derecede güçlenmişti. Drake onu çalıştırıyordu ama, hala gün yüzüne çıkmamıştı.
Ezra 18 yaşına gireceği gece, bir rüya gördü. Rüyasında, su yeşili rengi büyük bir ejderha, dağları tepeleri aşıp bir kanyonun başına geliyordu. Ezra'ya buraya gelmesini, eğer gelirse çok önemli bir şey anlatacağını söylüyordu. Gerisi yoktu Ezra, bu kısımları çok iyi hatırlıyordu.
Etrafı az çok biliyordu ve Kanyon'a daha önce gitmişti. Uyandığında gece yarısıydı ama Ezra bekleyemedi. Hemen savaşçı giysilerini giydi, kılıcını aldı ve dışarı çıktı. Kanyon'a gitti ve etrafı taradı. Hiç kimse yoktu. Orada bulunan kayalardan birinin üstüne oturdu ve beklemeye başladı.
Ezra, tam gecenin verdiği mayışıklık ile uyuyacaktı ki boşlukta bir karaltı gördü. sırtını dikleştirdi ve doğru mu gördü diye tekrar bakışlarını o yöne çevirdi.
Derin bir nefes aldı ve nefesini tuttu. Çünkü bu rüyasında gördüğü ejderha idi. Ezra korkuyordu. Dünya'da öğrendiğine göre, ejderhaların nesli, bin yıl önce tükenmişti. En son ejderha da Drake idi. Herşeyin yanı sıra, ejderhaların gücü tartışmasız idi.
Ejderha giderek daha da belirginleşti. Ama o yaklaştıkça, Ezra'nın korkusu artıyordu.
Ejderha, Ezra' nın 2 metre ötesinde durdu. Kendi renginde ışıklar saçarak küçüldü. Belki de 100 metre boyundaki koca ejderha, 2 metreye inivermişti.
Bir insan boyunu alınca parıldamalar durdu. Ezra şu anda sadece, kan kırmızısı parıldayan ölüm gibi sert bir çift göz görüyordu. Karanlıkta seçmesi zor olsa da bedeni de az çok belli oluyordu. Demirden bir zırh giymişti. Boyu en az 2 metre idi. Kan kırmızısı gözleri hariç her yeri zırh ile kuşanmıştı. Elinde 1.5 m. Bir kılıç tutuyordu
Adam attığı her adımda, Ezra biraz daha geriliyor, kınındaki kılıcını daha iyi kavrıyordu.
En son Ezra ile yabancı arasında bir adımdan bile daha küçük bir boşluk kaldığında, Ezra kılıcını bıraktı ve cebindeki 20 cm.lik hançeri çıkarttı. Hızlı bir hareketle adamın boynuna dayadı.
Ezra bu yaptığına hayret etmişti. Belli ki bir ejderha olan bu adam isterse, onu tek lokmada mideye indirirdi.
Ama bu düşünceler yersizdi.
Çünkü adam kılını bile kıpırdatmıyordu. Ezra, adamın yüzünü görmese bile adamın sinsi gülümsemesini hissetmişti.
Ezra gür ve korkusuz bir ses tonu ile konuştu.
"kimsin? Ve ne istiyorsun?"
"Bir ejderha ile böyle konuşabilecek ve boynuna hançer dayayabilecek kadar cesursan, seni çok iyi yetiştirmişim."
"Lordum?"
Ezra karşısındakinin Drake olduğunu anlayınca, hançerini indirdi ve kınına soktu.
"sonunda tanışma fırsatı bulduk sevgili Ezra."
"13 yıl sonra, evet.!"
"Bana kızma. Hazır değildin"
"ne için?"
"Gerçekler için, Sevgili Ezra. Gerçekler için."
"her neyse, bana ne anlatacaksın?"
"Her şeyi. Ama önce, sana bir öykü anlatmak isterim."
Ezra şaşkındı. 'her şey' lafı çok kapsamlıydı. Ona annesini de anlatabilirdi, kendisinin neden burada olduğunu da. Ama ilk önce annesine ne olduğunu söylemeliydi. 13 yıl sonra ortaya çıkıp, 'her şeyi anlatacağım' demesi peki?
" anneme ne oldu bilmek istiyorum."
"en son söylemem gereken şeyi ilk başta söyleyemem. Hiç bir şey anlamazsın."
"anneme ne oldu bilmek istiyorum."
"Ne inatçı bir kızsın.! Beni dinlemek istemiyorsan gideyim?"
"tamam tamam seni dinleyeceğim. Öykünü anlat."
Ezra'nın merakı iyice artmıştı. Acaba Drake ne anlatacaktı ki?
Ne öyküsü idi bu?
Selam sevgili okurum. Hikaye nasıl gidiyor sizce? Ezra karakterini nasıl buldun? Peki sence bir sonraki bölümde ne olacak? Drake, Ezra'ya ne anlatacak? Yorum yapmayı ve oylamayı unutma lütfen. :) iyi akşamlar, günaydın, ve tünaydın :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piece Of Memories
FantasyKadın onaylamaz şekilde bana baktığında benim için endişelendiğini gözlerinde görüyordum. Benim beş yaşımda kaybettiğim gözlerimin parıltısı, tam aksine kadının gözlerinden taşıyordu adeta. Yaşam enerjisi, herkese bulaşan bir hastalık gibi iken ben...