30. Bölüm

16 4 0
                                    

Aşağıya bakmadan belki de saatlerce uçtum. Gözlerim sadece masmavi gökyüzünü ve bembeyaz bulutları görüyordu. Arada bir kuşların yanından hızla geçiyordum. Gökyüzüne yaklaştıkça zaten fazla olan sıcaklık daha da artıyordu.

Öğleden sonraydı. Kendimi biraz yatıştırdıktan sonra şehrin ücra bir yerine, kimsenin fark etmediği bir anda indim. Elbisemi düzelttim ve etrafa bakındım. Herkes başka başka yerlere gidiyordu. Ben de öylesine şehrin sokaklarında dolaşmaya başladım.

  Bir kervansaray bulana kadar yürüdüm ve gördüğüm ilk hana girdim. Toz pembe elbisem fazlasıyla dikkat çekiyordu ama buna aldırış etmedim.

Görevlinin olduğu tezgahın yanına gittim.

"Affedersiniz, tek gece için oda kiralayacağım"

Dedim. Adam;

"Tabii hanımım tek gece 10 akçedir."

Dedi.

Çantamdan bir para kesesi çıkarttım ve 10 akçeyi hancıya verdim.

"Nerede kalacağım?"

Hancı eliyle yukarıya açılan merdivenleri gösterirken merdivenlerden inen pelerinli ve yüzünü kapüşonu ile örtmüş kadın iniyordu.

Bu pelerini tanımamam imkansızdı. Varislerle ilk tanıştığım anda giydikleri pelerinin aynısıydı bu.

Kadın merdivenlerden inerken yüzünü bir saniyeliğine görmeyi başarmıştım.

Alex! Bu Su Ejderhası Dylan'ın halefi Alex'ti.

Şaşırmış şekilde ona bakarken, beni fark etmiş ve pelerini ile yüzünü daha da saklamıştı. Hızla handan çıktı ve kalabalığa karıştı.

Kadını kaybetmemek için adama eşyalarımı verdim ve odama bırakmasını söyledim. Adam onaylayınca da koşarak handan çıktım.

Alex'in gitti tarafa doğru döndüm ve hızla peşinden gitmeye başladım. Görünürde etrafta yoktu. Ama onu bir ara sokağa girerken görünce yönümü o tarafa çevirdim.

Koşar adımlarla ilerlediğim sırada ara sokağın birisinin önünden geçerken birden arkamda olduğundan görmediğim birisinin boynuma doğrulttuğu hançer ile durdum. Durmamı fırsat bilip hançer tutmayan sol eli ile omzumu tuttu ve bana doğru olabildiğince yaklaşıp kulağıma fısıldadı.

"neden beni takip ediyorsun?"

Dedi kadın sesi. Bu ses Alex'e aitti.

Derin bir nefes aldım ve rahatça konuştum.

"seni takip ettim çünkü canım öyle istedi. Ve bence sana hesap vermek zorunda değilim"

"bana hesap vermek zorundasın çünkü senin boğazına bir hançer doğrultuyorum"

Dedi kadın dişlerinin arasından.

Kadına yandan bir bakış attım ve gülmemek için zor duruyormuş gibi bir havası olan şekilde gülümsedim. Hançeri tuttuğu sağ eline baktım ve bıçağın sapının boşta kalan ucuna parmağımın ucu ile bir fıske vurdum. Hançer kadının elinden fırlayıp uzağa düşerken, yüz ifadesini görmek için yüzümü yana çevirdim ve gülümsedim.

Kadın ise bunu nasıl yaptığımı anlamamış olacak ki şaşkınlıkla elinden fırlayan hançere bakıyordu.

"evet tatlım, artık sana hesap vermek zorunda kalmadığıma göre, şimdi dezavantajlı olan sensin"

Dedim sevimli bir surat takınarak. Alex ise korkmuş olacak ki bir adım geri gidip omzumu tutan elini bıraktı.

Bunu fırsat bilip ona doğru döndüm ve bir adım yaklaştım. O da bir adım uzaklaştı.

"Tatlım, sakın korkma benden. Sadece neden orada olduğunu öğrenmek istiyorum. Senin gibi güzel bir kadın neden böyle bilinmeyen bir handa bulunsun ki?"

Dedim. Aynı anda kadın arkasındaki duvara doğru bir kaç adım daha geri gitti ve sırtını artık duvara yaslayabiliyordu.

Kızgın ama aynı zamanda ürkek bakan ela gözleri çatılmış kaşlarıyla birleşmişti ve elimi küt kahve rengi dalgalı saçlarında gezdirirken ince kaşları daha da çatılmıştı. Elimi çilli ve yumuşak yanağına koydum ve parmağımın üstü ile aşağı yukarı okşadım.

"Dökül bakalım tatlım. Neden oradaydın?"

"S-sana hiç bir şey anlatmak zorunda değilim" diye karşılık verdi.

"ah bebeğim. Sesin korkmuş bir ceylan gibi çıkıyor. Benden bu kadar ürkmene hiç gerek yok." dedim elimi kadının yüzünden çekerken.

Duruşunu dikleştirdi;
"Senden korkan kimmiş? İstersen şuracıkta öldür beni. Senin gibilerden korkacağıma ölmeyi yelerim"

Anlayışlı bir gülümseme takındım;

"Neden seni durup dururken öldüreyim ki?"

"Öyle bir havan var. Ayrıca Noah ve Boris'e yaptıkların da göz ardı edilemez. Sen bir canavarsın ve ben de canavarlardan nefret ederim."

"işe bak ben de canavarlardan nefret ederim"

Diye karşılık verdim buruk bir gülümseme ile.

Kadın ile uğraşmaktan bıkmıştım. Bana kendimden ne kadar nefret ettiğimi hatırlatmıştı.

Yüzümdeki o gülümsememsi şey anında silinmişti.

Kadın geçebilsin diye önünden çekildim ve 'buyur geç' der dibi başımı sallayıp elimle yolu gösterdim.

"canavar geçmezsen seni yiyecekmiş küçük kız" dedim. Dalga geçercesine. Ardından da  'hır' diye bir ses çıkartıp dişlerimi gösterdim. Kadın ise sadece benden nefret ettiğini belli eden gözlerini üstüme dikip yoluna devam etti.

'Alex sanırım benden pek haz etmiyor' diye geçirdim içimden. Ve onun gittiği yönün tersine, hana doğru yola koyuldum.

Birkaç dakika içinde hana varmıştım. Hancıya odamı sordum. Oturduğu üç ayaklı küçük tabureden kalktı ve "buyrun hanımım size odanızı göstereyim" dedi. Adam önde ben arkada 2. Kattaki odama gittik. Hancı bana odayı gösterdi ve anlatmaya başladı. "bu oda en iyi odamuzdır hanımım. İçeride iki kişilik bir yatak var ve duş alabilmeniz için de banyo var..." adam bir kaç şey daha anlatmıştı ama dinlemeyi bırakmıştım. Odanın içine girdim ve etrafa baktım.

"hanımım eğer bir çalışanımızı çağırmak isterseniz bu düğmeye basın ben çıkıyorum" dedi adam ve odanın dışına çıkıp kapıyı kapattı.

Sonunda yanlız kalmıştım. Kendimi büyük yatağın tam ortasına attım. Bacaklarım aşağıya sarkıyordu ve kollarımı da açabildiğim kadar açmıştım. Beynim sürekli bir şeyler söylüyordu. Ne söylediğini anlamaya çalışıyordum. Çünkü bir şeyle savaşmak onu bitirmez. Öldürmek vicdanı rahatlatmaz ve düşmanlık sadece nefreti doğurur.

Beynimin içindeki bu savaşı durdurmak istiyordum ve bu yüzden ona karşı çıkmıyordum veya ona savaş ilan etmiyordum. Sadece bana ne söylemek istediğini anlamaya çalışıyordum. Ama bilmem ne kadar anlatabilirim bu duyguyu...

Bir kişinin anlayabildiği en zor şey kendi duyguları ve hisleridir bence. Ben de şu anda kendi duygularımı anlamaya çalışıyorum. Bunu belki başaramayacağım. Belki de krndimi anlamaya çalışırken hiç bir şeyi anlayamayan birisine dönüşeceğim ama umrumda değil. Ben sadece bu savaşın bitmesini istiyorum. Evet sadece bir nefret uğruna yaşayan birisi olarak söylüyorum bunu.

Ben nefretten nefret ederim...

Neden herkes birşeylerden nefret etmek yerine sevmeyi denemiyor?

Öylece birilerini incitmek ne kadar kolay geliyor insanlara, sanki duygular hiç var olmamışçasına...


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 20 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Piece Of Memories Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin