Annemleyim
Birlikte piknik yapmak için dışarı çıkıyoruz.
Yemek yerken annem ağlamaya başlıyor.
Anne diyorum neden ağlıyorsun?
O an vücudum küçülüyor 5 yaşıma dönüyorum.
Etraf kararıyor sadece annemin hıçkırıkları.
Sonra bir ses duyuyorum.
Yine annem.
Bana sesleniyor."Eğer yolculuğuna bensiz devam etmen gerekirse,arkana bile bakma" diyor.
Anne diyorum duymuyor.
Anne beni bırakma diyorum
Nafile.
O an anlıyorum
Anne diyorum tekrardan bu sefer ağlayarak
Anne seni kurtaracağım
O an annemi tekrar görüyorum
O nehrin kenarında, ayakta dikiliyor
Yanına gidiyorum
Sarılıyorum
Anne seni çok özledim diyorum
Yine aynı şey oluyor.
Ok fırlama sesi
Anneme bakıyorum
Bu sefer çok net görüyorum
Alnının ortasındaki oku.
Sahibini arıyorum.
Yok.
Hiç bir yerde yok.
Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum bu sefer
Anne beni bırakma!
O an omzuma bir el dokunuyor
Babam
Annemin katiline dönüyorum
Onu sen öldürdün diyorum.
Seni asla affetmeyeceğim
Beni affetmene ihtiyacım yok diyor
Sen zaten ölüsün.
Ruhu bedeninden çıkamayan bir ceset
Ağlıyorum
Sen bir zalimsin diyorum
Sen bir zalimsin
O an uyanıyorumRüyalarımı düşünmeyi çok küçükken bırakmıştım. Rüyalarımın başrolü olan annemi bir daha göremeyeceğimi hatırlatıyordu bana. Her ne olursa olsun hayat devam ediyordu. Bunu ne durdurabilirdim ne de geriye alabilirdim.
Henüz gün doğmadan uyanmıştım. Üstümle yattığımı fark edince duş almam gerektiğini fark etmem bir oldu. Duş aldıktan sonra henüz güneşin doğmadığını fark edince tekrar yatağa yattım ve derin bir uykuya daldım.
***
Derin bir sarsıntı ile uyandığımda çoktan sabah olmuştu. Panikle gözlerimi araladım. Iwory kolumdan tutmuş çekiştiriyordu. Yüzündeki korkunç ifade, patlamış dudağından akan kan kötü şeylerin olduğu göstergesinde idi.
"noldu Iwory, bu halin ne böyle?"
"Ezra yardım et. O ÖLMEK ÜZERE!"
"hemen geliyorum sen yanına git"
Kim ölmek üzereydi ki? Bunu düşünecek vaktim yoktu. Üzerime elime gelen ilk elbiseyi geçirdim ve hemen Iwory'nin yanına indim. Yerde birisi kanlar içinde yatıyordu ve başında da Iwory vardı. Eliyle kanın akmasını durdurmaya çalışıyordu ve yerdekinin de bilinci kapalıydı. Daha da yaklaşınca fark ettim kim olduğunu.
Boris
Göğsünde, kalbinin de dahil olduğu boşluğu fark ettiğimde gözlerim şaşkınlıktan açılmıştı. Bunu iyileştirmenin bir yolu vardı tabii ama bir insanın yapmasının imkansız olduğu bir yoldu bu. Ama şu anda bunu düşünecek vaktim olmadığından, ayinin başarılı sonuçlanma ihtimali %0,000001 bile olsa yapmalıydım. Eğer o yüzde sıfır tam milyarda bir ihtimali kullanmazsam, asıl katil ben olacaktım ve masum bir insanın katili olmayı istemem. Efendi Dean'ı bir kere bu büyüyü kullanırken izlemiştim ve bana insanların gücünün yetemeyeceği kadar büyük bir enerji gerektirdiği için asla yapmamam gerektiğini söylemişti. Başka çarem olmadığına göre Efendimin sözünü bile çiğneyecek olsam, Boris'i kurtarmam gerekiyordu.
"IWORY BANA BALİNA KALBİ DAMARI VE BOLCA SARGI BEZİ BUL HEMEN."
"BİRİSİ DE SÖYLEYECEKLERİMİ BULSUN"
"AYİN İÇİN STERİL BİR ODAYA GÖTÜRMELİYİZ."
***
Belki de saatlerce sürecek bu ayinin ilk aşamasına girmek üzereydim. Büyük bir kazan sayesinde ayin için gereken malzemeleri kaynatıyordum. Ardından bir kabın içine elimi yaklaştırdım ve bir bıçak ile elimi kesip kanı kaba boşalttım. Yaşam için gerekliydi kan. Ardından yerde yatan Boris'in bedeninin etrafında çember oluşturacak şekilde döküp çembere sırasıyla balina kalbi parçasını, insan damarı dna'sından bir kaç örnek, göğüs kafesi kemiklerinden eksik olanlarının yerine geçecek kemikler ve son olarak sırasıyla bütün haleflerden aldığım halef kanını yerleştirdim ve ikinci ve en uzun aşamaya geçmiş oldum.
Tılsım
Ey ulu göğün, yağız yerin kadim yaratıcısı,
Ey kutsal büyünün gücü
Ey iyiliğin kuvveti
Acıyı dindir,
Yok olanı var et,
Gücünle, O'nu var et
Kanı, damarları, kemikleri ve kalbi...
Ey kudretli yaratıcı
Yakarışlarıma karşılık ver...
Saatler süren bu ayin yüzünden vücudumdaki bütün enerji son damlasına kadar Boris'e aktarılmıştı. Çabalarımın boşa gitmemesi için en ince ayrıntıya bile çok önem veriyordum. Ki çabalarım meyve vermeye başlamıştı. Hayati tehlikeyi atlatmış, kalbi yeniden var olmuş, sıra kemiklerine gelmişti. Kalp, kan ve kemiğe göre çok uzun bir sürede yenileniyordu. Ayrıca, halef kanının neredeyse tamamı kalp için kullanıldığı için yetmemişti. Daha fazla kana ihtiyacım olduğundan, meşalelerle aydınlatılmış, oda biçimindeki mağaradan çıkmam gerekiyordu. Çok az zamanım kalmıştı. Mağaradan hemen çıktım ve 7 halef'den de yeteceğini düşündüğüm kadar kan aldım ve hızla mağaraya geri döndüm. Halef kanını hızla bir kapta karıştırdıktan sonra, Boris'in içinde olduğu çemberin üstünde gezdirdikten sonra çemberin içine girdim ve alnına bir kaç damla döktüğüm sırada kemik dokusu tamamlanmış, ve hayati risk neredeyse geçmişti. Sırada beklemek vardı. Elbette bir kaç saat daha buradaydım. Boris gözlerini açana kadar her an herşey olabilirdi. Gücümün sınırlarına gelmek üzereydim. O kadar uzun zamandır burada gibi hissediyordum ki, sanki saatler yıllara, dakikalar asırlara dönmüştü. Ama uyumamalıydım eğer uyursam, o ölürdü.
Derisi de tamamen yenilenince daha fazla dayanamayacağımı anladım ve mağaradan dışarı çıktım. Herkes orada toplanmış, Boris için endişekeniyorken, beni gördüklerinde yanıma toplandılar.
"Merak etmeyin. Arkadaşınız iyi olacak gibi duruyor. Durumu stabil. İsterseniz görebilirsiniz."
Sanki orada yokmuşum da bir şekilde sadece sesim varmış gibi hissetmiştim. Canımı zor kurtarıyordum o kargaşada! Arkadaşlarının kurtulması onları öyle mutlu etmişti ki neredeyse altlarında kalıyordum!
O yorgunlukla asansöre binip yukarı çıkmış olmalıydım . Kendime geldiğimde ağaçların altındaydım. ay tepeye çıkmıştı. Pozisyonumdan dolayı sırtım tutulmuş, heryerim ağrımıştı. Tekrar asansöre bindim ve odama geçtip duş aldıktan sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Piece Of Memories
FantasyKadın onaylamaz şekilde bana baktığında benim için endişelendiğini gözlerinde görüyordum. Benim beş yaşımda kaybettiğim gözlerimin parıltısı, tam aksine kadının gözlerinden taşıyordu adeta. Yaşam enerjisi, herkese bulaşan bir hastalık gibi iken ben...