KABUS

1.9K 87 732
                                    




- Merhaba , ilk kurgum ile karşınızdayım. 

- Okurken bölüm başlıklarına ve kişilere dikkat ediniz. Karakterlerin bakış açısına göre olaylar ilerlemekte. Hangi karakterin adı yazıyorsa o karakterin gözünden kurgu ilerlemekte.

- Olumlu veya olumsuz saygı çerçevesinde tüm eleştirilere açığım.

- Keyifle okumanız dileğimle .

AİSHA

Gözlerimi bir anda açtım. Yatağımda hızlıca doğruldum . Az önce uyanmama sebep olan sesin tekrar etmesini bekledim. Dikkat kesilmiştim. İşte yine oluyordu. İçerideki odadan koltuğun çekilme sesi geliyordu. Birisi sanki yavaşça koltuğun yerini değiştirmek istiyormuş da yerinden emin olamıyormuş gibi aheste ama kararsız bir şekilde koltuğu itiyordu. Yalnız yaşamasaydım bunu normal karşılayabilirdim ama bir rezidansın 4. katında tek başına yaşayan bir kadınım.

Yataktan yavaşça kalktım. Çok ses çıkarmadan parke üzerinde adım atmaya başlamıştım. Adımlarıma dikkat ediyor ve içimdeki panik dalgasının beni ele geçirmesine izin vermemeye çalışıyordum. Yatak odamın kapısına gelmiştim ki ses birden kesilmişti. Nefesimi tutmuştum. Şimdi evde ölüm sessizliği hakimdi. Atan nabzımın sesi haricinde duyabileceğim bir ses yoktu.

Yavaşça parmak ucunda adım atarken tuttuğum nefesimi kontrollü bir şekilde verdim. Koridora çıkmadan önce kapının yanındaki şifonyerimin üzerinde duran makası aldım. Ne ile karşılaşacağımı bilmediğim için kendimi savunmak adına elimde bir şeyler olması beni daha cesur hissettirdi. Holde yavaşça yürüdüm. Sesler kesilmişti fakat içimdeki panik bir an olsun azalmamıştı. Nabzım kulaklarımda atıyor sanki beynimde davullar çalı yormuşçasına yankı yapıyordu.

Attığım her adımda korkum dalga dalga yayıldı. Televizyon odasının kapısına geldiğimde yeniden durdum ve dinledim. Ses yoktu. Bu beni rahatlatmalı mıydı bilmiyorum ama sanki kapının diğer tarafında beni bekleyen birisinin varlığını hissediyordum. Ya da ben mi abartıyordum? Belki de korktuğum için kafamda kurmaya başlamıştım. Bir elimle kapının kolunu tutup yavaşça açarken diğer elimde tuttuğum makası havaya kaldırdım. Makası çok sıkmış olacağım ki eklemlerim acımaya başlamıştı.

Kapıyı açtım. Odada göz gezdirdim. Her şey yerli yerindeydi. Kimse yoktu. Hiç kimse. İçeri girip koltuklara baktım. Yerlerinden oynatıldıysa belli olabileceğini düşünmüştüm fakat her şey olması gerektiği gibiydi. Bu durum karşısında rahatlamalı mıydım bilmiyorum ama en azından içeride birisinin olmadığına sevinmiştim. Böyle bir durumda ne yapardım bilmiyordum. Rahat bir nefes aldım ve koltuğa uzandım. Kuruntu yaptığım içim kendime kızdım. Olayları abartmada üzerime yoktu. Belli ki ses yan dairelerin birinden gelmişti. Ben de kendi evimden geldiğini sanıp korkmuştum. İşte yalnız yaşamanın dezavantajlarından birisi. Bazı zamanlar düşünceleriniz sizi yersiz bir paniğe sevk edebiliyordu.

Zilin çalması ile daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Sabahın erken saatlerinde kapımın çalması beni şaşırtsa da kalkıp kapıyı açmıştım. Hiç kimse yoktu. Bina ışıklarının yanıyor olmasına rağmen ortalıkta kimseler gözükmüyordu. Birisi buradan geçmişti orası kesindi . Ama ne diye zilime basıp kaçmışlardı orasını anlayamamıştım. Tam aklımı oynattığımı düşündüğüm sırada yerde duran zarfı fark ettim. Birisi bırakıp kaçmıştı. Ama neden bire bir teslim etmediğini merak emiştim. Acaba bir sapık mıydı? Yoksa benimle dalga geçmeye çalışan birisi miydi?

Hızlıca yerden zarfı alıp kapıyı kapattım. Elimde zarfla mutfağa doğru ilerlemeye başlamıştım. Şöyle kendime güzel bir kahvaltı hazırlamak en iyisi olacaktı. Bir yandan kahve makinesine süt koyup diğer yandan zarfı inceliyordum. Üzerinde hiçbir şey yoktu. Ne bir isim ne de bir adres. Enteresan. İlk kez böyle bir zarf alıyordum.

Kahvemi hazırlayıp bir yudum aldım. Zarfı açtım. İçerisinde küçük bir kağıtta not vardı. Notta '' Yaşamak için hiçbir sebebin yok'' yazıyordu. Ne tepki vermeliydim bilmiyordum. Korkmalı mıydım yoksa gülmeli miydim? Kim neden bana böyle bir şey gönderme gereği duyardı ki? Eğer bu şakaysa tamam umarım iyi eğlenmişlerdir ama yok ciddi ciddi bana gönderilmişse belli ki birisi benim var olmama karşıydı. Ama neden?

Tüm iştahım kaçmıştı. Kahvemi bırakıp hızlıca hazırlanmaya odama geçtim. Bugün arkadaşım Kelly ile görüşecektim. Çok samimi değildik ama biraz kız kıza takılmanın ikimize de iyi geleceğini düşünmüştüm. Yakın zamanda işimden istifa etmiştim. Özel bir kolejde müzik öğretmenliği yapıyordum. Her ne kadar işimi severek yapsam da mesleğime karşı olan ön yargılara ve itibarsızlaştırmalara daha fazla dayanamamıştım. 1 yıl 5 ay sonra istifamı sundum. Ve ayrıldım. Şimdi kendi müzik atölyem var ve kimsenin hakaretlerine maruz kalmadan işimi devam ettiriyordum. Bu hayatta almış olduğum en büyük ve en iyi karardı.

Üzerime siyah v yaka dizlerimde olan şifon elbisemi giyip koyu kahverengi saçlarımı açık bırakmıştım. Altına kare kısa topuklu siyah ayakkabılarımı giymiştim. Her gün yaptığım rutin rimel, ruj , aydınlatıcı üçlüsünü yaparak evden çıkmıştım. Asansörün önüne geldiğimde daha önce hiç tanımadığım bir adamın durduğunu gördüm. Tahmini 1.80 üzerinde boyu vardı. Siyah gür kısa saçları itina ile yapılmıştı. Geniş omuzlarına tam oturan siyah takım elbisesi ve siyah gözlükleri ile adeta podyumdan fırlamış gibiydi. Kendimi ona bakmaktan alamadım. Bende hemen yanında durarak asansörü beklemeye başlamıştım.

Bir yandan bekliyor bir yandan da bu karizmatik adamın burada oturup oturmadığını merak ediyordum. Acaba yeni mi taşınmıştı? Yoksa bir tanıdığına mı uğramıştı? Bilemiyordum ama içten içe burada yaşamasını istemiştim.

Asansör gelince önce o ardından ben asansöre binmiştim. Fakat adamın sırtı halen daha bana dönüktü. Ben giriş kata basıp sırtımı ona dönecektim ki hareket etmediğini ve siyah gözlüklerinin ardından aynadan bana baktığını hissettim. Rahatsız olmuştum.

Acaba kaçıncı kata gidecekti? Ona tamamen dönüp '' Pardon kaçıncı kata gideceksiniz acaba , sizin yerinize basabilirim'' dedim. Adam bu söylediklerim üzerine sonunda bana döndü. Elleri gözlerindeki gözlüğe gitti ve yavaşça indirdi. O an beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Gözlerinin olması gereken yerde bomboş siyah çukurlarla karşılaşmıştım. İfadesiz yüzünde simsiyah iki çukur vardı. Dizlerimin bağı çözülmüştü. Beynim kaçmam için uyarı çanları çalarken ayaklarım beni taşıyamayacak hale gelmişti. Sanki yer ayağımın altından çekiliyor, vücudumun kontrolünü kaybediyordum.

Asansör giriş kata geldiğinde attığım çığlığı adamın elleri susturmuştu . Ağzımın üzerine kapanan elleri öyle güçlüydü ki kafatasım çatlayacak gibi hissetmiştim. Hareket edemedim. Panik tüm vücudumu ele geçirdi. Gözlerimi bu simsiyah çukurlardan alamıyor , hipnotize olmuşçasına bu derinliğe bakıyordum. Korkudan ve adrenalinden kendimden geçmek üzereydim. Simsiyah göz çukurları ile bana daha fazla yaklaşarak '' UYAN! '' diye bağırdı.

Yataktan kan ter içinde fırlayarak kalktım.






- Selamlar , umarım yazdığım bu ilk kurguyu beğenirsiniz. 

Okuduğunuz için teşekkür ediyorum .

SANRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin