ÇEKİŞME

48 3 0
                                    




RYAN

Ofisimde oturmuş Aisha'nın gelmesini bekliyordum. Ona nasıl davranacağımı sabahtan beri kestirememiştim. Samimi mi davranmalıydım yoksa sadece işimi mi yapmalıydım? Yoksa kardeşimin ölümüne sebep olan bu kadının neler sakladığını mı öğrenmeliydim? Zor olacaktı ama yapabilirdim. Bir şeyler vardı yolunda gitmeyen bir şeyler.

Masamda Aisha'nın testlerini tekrar tekrar inceliyordum. Sonuçlar ileri derecede şizofreninin ve çoklu kişilik bozukluğunun olduğunun belirtilerini gösteriyordu. Çok karışık bir durumdu. Anlamamı zorlaştırıyordu. Şizofreninin desorganize ve tortu tip türlerinin belirtileri gözüküyordu. Ayrıca çoklu kişilik bozukluğundan şüphe ediyordum. Evet şüphe ediyordum. Çünkü bu alanda sonuç alabileceğimiz bir test bulunmamaktaydı. Bunu sadece Aisha ile konuşarak anlayabilirdim.

Emin değildim. Belki de şu an çok duygusal düşünüyordum ve Aisha için yanlış kararlar veriyordum. Buna o geldiğinde karar verecektim. Hazır mıydım bilmiyorum ama bu görüşmenin bir an önce olmasını istiyordum.

Aradan geçen on dakikanın ardından kapım tıklatıldı. Üzerime giydiğim lacivert takım elbisemi düzelttim.

'' Girebilirsiniz.''

Kapı yavaşça aralandı. Aisha göründü. Üzerine giydiği beyaz mini elbisesi vücudunu bir streç gibi sarıyordu. Tüm vücut hatlarını ortaya çıkarmıştı. Koyu kahve dalgalı saçları omuzlarından göğüslerine doğru salınıyordu. Dikkat çekici gözüküyordu. Yavaşça içeriye süzüldü.

''Selam Ryan.'' Emin adımlarla karşımdaki kadife koltuğa yerleşti. Bacak bacak üzerine attı.

Cevap vermediğimi fark ettim.

''Selam Aisha. Nasılsın?'' yüzünde tebessüm vardı. Gözlerine bugün daha önce görmediğim tarzda daha koyu ama çekici bir makyaj yapmıştı. Gözlerinden gözlerimi alamıyordum.

'' Harikayım. Sen nasılsın?'' ikimizde bunların boş muhabbetler olduğunu biliyorduk fakat mecburen sormak zorundaydık.

'' İyi hissediyorum.'' Palavra. Boğazımı temizledim. Artık konuşmanın zamanı gelmişti.

'' Aisha, son zamanlarda nasılsın? Yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu düşünüyor musun?'' Belki konuya giriş şeklim yanlıştı ama içimde onu zorlamam gerektiğine dair bir his vardı.

Yerinde kıpırdandı. Eteğini çekiştirdi. Saçlarını omuzlarından geriye doğru attıktan sonra cevap verdi.

'' Evet aslında yolunda gitmeyen şeyler oldu. Bu konuya girmek istemiyorum ama beni fazlasıyla etkiledi. June denen kaçığın bize yaptıkları hayatımızı mahvetti.'' Sözlerinde samimi gözüküyordu.

'' Öyle.'' Boğazım düğümleniyordu ama devam etmem gerekiyordu.

'' Peki senden ne istiyordu? Daha önce tanışıyor muydunuz?'' sorgulamamdan şüphelenmeyeceğini ummuştum.

'' Hayır tanımıyordum. Ama o gece aramızda geçen konuşmadan sonra benim onu değil onun beni tanıdığını öğrendim.'' İşte bu ilginçti. Ajandam önümde söylediği her şeyi not alıyordum.

''Nasıl? Nereden tanıyormuş?'' önce bir an duraksadı. Sorularımın onu rahatsız edip etmediğini düşündüm. Ama bunu yapmak zorundaydım.

''Lise dönemimden. Beni kıskanıyormuş Başarılı olmamı hazmedemediğini söyledi.'' Tuhaf. Daha da üzerine gitmeye karar verdim.

'' Sadece bu mu? Bu kadar kin ve nefret kusmasının sebebi senin başarına takık olması mı? Katil olacak kadar gözünü karartması?'' gözlerinden artık durmam gerektiğini anladım. Bu soruyu cevaplamayacağını düşünmeye başlamıştım.

SANRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin