17 yaşındaki biri için üniversite cehennem den daha kötüdür. Hele şımarık, küstah ve aptal birinin olduğu sınıfta. James hocadan izin alarak bizim sınıfa geçti. Emily de bizde artık. Ohooooooo! " Sakin ol, sakın ona saldırma." Bayan Sürtük'ten bahsediyordu. Onunla göz göze geldiğimizde birbirimize öldürücü bakışlar atıyorduk. James'in iteklemesi ile ilk sıralara oturduk. Sınıf dev gibiydi (gerçek anlamda). Tüm grup bizim sınıftaydı. Emily, David, James, Sophie ve ben. Sam'i evde bıraktık. Zaten evde kalmak için tepinmişti. İçeriye okulun ilk günü gördüğüm yaratık (öğretmen) girdi. Herkes ayağa kalktı. Yaratık bizi süzdükten sonra bana baktı. Yüzünde geniş bir gülüş vardı. Bu. Benim. Hiç. Hoşuma. Gitmediii.
*
İki derstir hoca hiç durmadan yazı yazıyordu. Artık bitmiş gibi hissediyordum. James'e baktım. Masanın altına sakladığı telefonla araba yarışı oynuyordu. Gözlerimi devirdim. Bir an içime bir ürperti geldi. Normal. (Sandım). Kafamın içinde sesler duymaya başladım. " Ally!" "Bu o!" "Miras!" "O ölmemiş! " " Sara geri döndü! " Lanet olsun! Bu da ne?!? Hayır bir de alçak sesle söyleseler. Belki duymam diye ellerimi kulaklarıma bastırdım. Sık nefes alıyordum. " Ally benim sakin ol! Onları dinleme! Dışarı çık! Onlar sadece heyecanlı! Korkma! Sakin ol!" James fark etmiş olacak ki " Ally, iyi misin?" Onu zar zor duyuyordum. Masadan kalktım ve izin almadan dışarı çıktım. Zor dayanıyordum. Düşecekken narin ve bu dünyaya ait olmayan bir şey beni içine çekti.
James'in Ağzından
" Ally, iyi misin?" Dedikten sonra hemen sınıftan çıktı. Ne oldu? " Sen yeni gelen ne oldu orada?" Bilmiyorum. Ama bilmek istiyordum. " İzninizle." dedim ve sınıftan çıktım . Koridorda koşarkan gördüğüm anla yanına koşmam bir oldu. Lanet olsun! Ne oluyor? Nabzına baktım. Normalden hızlıydı. Hemen onu kucağıma aldım. Okulun revirine doğru koştum. İçerisi beyazla boğuluyordu ama şimdi bununla uğraşacak değildim. Kadın bana acil hastaneye gitmemiz gerektiğini söyledi. Onu dinlemeden kucakladım. Ve hastane. Hastenede acile girerken Emily beni arıyordu. Emily konuşmazdı ama telefonu vardı. Acil durumlar için. Telefonu açtım. " James ben David neredesiniz? Ne olmuş? Ned-"
"David hemen Sam'i de alın ve bizim evin iki blok ötedeki hastaneye gelin. Çabuk!" Ona söz bırakmadan telefonu hışımla kapattım. Jack onu bana emanet etmişti. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. "Dostum bu gerçekten sıkmaya başladı. Bu kız her saat bayılıyor. Carly'e hiç benzemiy-" son sözünü söyleyemeden yere kapaklandı Pislik. " Görmeyeli güçlenmişsin. Şanslı Piç"
" Kardeş olduğumuzu unutuyorsun. Hem asıl sen çok sövüyorsun." Dedikten sonra yüzüne yumruklar indirmeye devam ettim.Ally'nin Ağzından
Sonunda. Seni görmeyeli 200 yıl oldu. Ne kadar da güzelleşmişsin. Arkadaşların kusuruna bakma beni göremiyorlar ama hissedebilirler. İlk kere, yani zihnimin serbest kalmasından beri ilk kere dışarı çıkıyorum. O yüzden heyecanlandılar. Daha iyi misin?
Çok garip bir yerdeydim. Hastane yatakları gibi bir yerde yatıyordum. Am etrafta saydam ama etrafları parıltılarla donanmış birsürü yaratık geziyordu. (Öğretmen olmayan yaratık) yanımda aşırı derece, bir Tanrıçayla yarışacak güzelliğe sahip bir kadın duruyordu. Kahverengi saçlı ve ela gözlüydü. Eski zaman elbiselerinden giyiyordu.
Şimdi neredeyim ben diyeceksin. Soura denen bir yerdesin. Seçilmişlerin bir yaralanması durumunda bize bu yaratıklar bakar.Ona tip tip bakmaktan başka bir şey yapmadım. Ne sorsaaaaam? Buldum! "Beni neden buraya getirdin?" Bir an sesimi tanıyamadım ( e tabi normal uzun zaman konuşmayınca). Kadın mühteşem ötesi gülüşünü bana bahşetti. Ama sonra yüzü düştü.
Özür dilerim... Seni bayıltan bendim. Çok özür dilerim. Ama benim anlamadığım onlara nasıl acı çektirdiğin? Senin gücün bu değil!
Sona doğru sesi endişeli çıkmaya başladı. " Peki benim gücüm ne?" James bizim güçlerimizi herkes toplandığı zaman açıklayacağım dedi ama benim önceden öğrenmemde bir sakınca yok. Değil mi?
Sana gücünü söyleyemem özür dilerim. James size öyle demiş.
Aman yaa! Gitti güzelim şans. Offf!
Eğer iyi olduysan dışarı çıkalım. Ne dersin.
Kadında çocuksu bir tatlılık vardı. Tamam anlamında başını salladım. Burası büyük bir kulübeydi. İleride küçük küçük yataklar vardı. Ve... Yaratıklar. Dışarıya çıktığımızda heryerin (a-normal derecede) büyük ağaçlarla dolu olduğunu gördüm. Muazzam bir görüntüntüydü. Mor ve sarı çiçekler. Her yer yemyeşildi. " Muazzam..." diye fısıldadım. Arkamı döndüğümde kadın ellerini önünde birleştirmiş, gülerek beni izliyordu.
Beni hatırlıyorsundur. Umarım?
Biraz düşündüm. Hayır. Tanımıyorum. " Özür dilerim. Tanımıyorum. " Başımı öne eğdim. Kadın gülümsedi.
James'in benden bahsetmiş olması lazım. Belki adımı duymuşsundur. Adım Sara...
