41. Bölüm (1/2)

326 26 1
                                    

"Ally, tabanca da al. Sadece güçlerin seni koruyamaz."
James'e sadece kafamı salladım. Korkudan altıma etmek üzereydim. Zaten sabah ta Soura'ya düşen bir yıldırımla uyanmıştım. Bunun normal olduğunu ve çok az zamanımız olduğunu söylemişti Sara. Şimdi ise herkes bir oraya bir buraya koşturuyordu.

"Ally!" James bağırınca mecburen ona döndüm.

"Tabanca!" Doğru ya! Tabanca! Hemen masanın üstündeki tabancayı aldım. Of!

"Geldiler!" diye bağırdı Emily.

"Çocuklar savaş alanında sadece kendinizi korumaya ve karşınızdakini öldürmeye odaklanın. Veda konuşması yapmayacağım çünkü kazanacağız."
Jessica'nın sesi emin çıkıyordu. Bize gülümsedi. Hepimiz teker teker kapıdan çıkıp Kara Ruh'un takımının karşısına dikildik. Onlar da kendilerinden emin görünüyordu. Andy'nin omuzları dikti ama ben kardeşimi tanıyordum. Korkuyordu.

"Vay ihtiyar! Nasılsın görüşümeyeli?" dedi Sara alayla. Kara Ruh içten bir şekilde gülümsedi.

"İyiyim kızım. Peki sen nasılsın? " dedi gayet sakin bir ses tonuyla. Sara'nın sinirlendiği belliydi. Kızım demesine mi bozulmuştu? Tabi ki de.

"O kelimeyi ağzına almaya hakkın yok." dedi dişlerinin arasından.

"Savaş başlasın. " dedi onu umursamayarak ve Cindy'e baktı. Cindy bir adım öne çıktı.
Ellerini havaya kaldırdı ve bir şeyler mırıldandı. Cindy'nin yanında bir adam berildi.

Doğrusunu söylemek isterseniz Tarihim 2'ydi. O yüzden pek bir bilgim yoktu ama adam baya korkunçtu. Cindy altı tane hayalet getirince Kara Ruh kenara geçti. Kara Ruh kenara geçti çünkü o en yaşlımızdı. 567 yaşındaydı. Savaşa katılma hakkı yoktu.

Sonunda herkes kendi yerlerinde saldırmak için zaman bekliyordu. Kısacası hangimiz aptallık yapıp önce saldıracak diye bekliyorduk.

"Ah! Bu kadar yeter." diye bağırdı Alexis ve Sam'e bir asit topu attı. Sam kolayca topu savuştururken hemen ona basınçlı su attı. Alexis beklemediği bu atakla geriye uçup solmuş ağaca çarptı.

Yazarın Ağzından...

Cindy bir hayaleti Seçilmişler'e gönderirken James'te hayaleti yok etmeye çalışıyordu. Sara, James ile uğraşan hayaleti kendi zamanına gönderdi. Bu onun için kolaydı ama gücünün bir kısmını harcamıştı.

Ally Jhon ile uğraşıyordu. Jhon durmadan dönerek Ally'nin kafasını karıştırmaya çalışıyordu. Ally'nin başı dönmek yerine Jhon'un onun bakış açısına girmeyi bekliyordu ama Jhon hiç durmadan Ally'nin etrafında dönüyordu. Ally, Jhon'un zaafını düşündü. Gevezelik.

"Hey! Jhon bence dursan iyi edersin. İstersem seni yavaşlatabilirim. Ama bak yapmıyorum. Aptal olduğun için olabilir mi? Kesinlikle. Sana acıyorum. Korkaksın! Korkmak yerine benimle dövüşürdün ama sen ne yapıyorsun? Kaçıyorsun. Değil mi? Bir kızdan korkuyorsun! Sen tam bir-"

Jahon bir anda durup bağırmaya başladı.

"Bir sus! Dır dır! Başımı patlat-"

Ally, Jhon'un zamanını dondurdu ve eli belindeki silaha gitti. Silahın siyak metalınden tutup kaldırdı. Yapabilecek miydi? Bundan emin değildi. Birini öldürecekti. Zorundaydı. Silahı kaldırıp Jhon'un kalbine nişan aldı.

Ally'nin Ağzından...

Silah. Birine silah çekmiştim. Ve onu öldürmeliydim. Bunu yapmalıydım. Yapmassam bu bizim sonumuzu hazırlardı.

Silahı Jhon'un kalbine nişan aldım. Yapabilirim. Onun bana yaptıklarını düşündüm. Gözlerimi kapattım. Tetiği çekmeliydim. Derin bir nefes aldım. Hemen yapıp bitirmeliyim. Bir anlık cesaretle tetiğe bastım. Tabancadan çıkan kurşunun sesi sağır ediciydi. Barut kokusunu gayet net alabilyordum. Jhon'un zamanını geri getirdim. Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey, kırmızı sıvı, şaşkınlıkla ve nefes almak adına açılan bir ağız ve iri iri açılmış gözler. Kanın geldiği yere baktım. Kalbinin biraz altını vurmuştum. Yakın mesafeden.

"Ally dikkat et!" Emily'nin sesiyle ona döndüm ama dönmemle bir hava dalgasının beni ağaca yapıştırması bir oldu. Sırtımdaki bütün kemikler kırılmış gibi hissediyordum. Yavaşça gözlerimi açtığımda Emily'nin Olivia'ya saldırdığını gördüm. Alexis Emily'nin arkasından yaklaşıyordu. Onu tuzağa düşüreceklerdi! Sırtımın ağrımasına rağmen yerimden kalkıp Alexis'e saldırdım.

"Pis sürtük!" diye bağırdı. Bana doğru koşarken küçük bir zaman deliği açtım ve onun içinden geçmesini sağladım. Yirmi dakikaya geri dönmezdi. Hangi zamana gittiği meçhuldü. Şansım varsa ölürdü.

Bir çığlıkla arkamı döndüm. Dönmemle beraber bir hayaletin bana doğru koştuğunu gördüm. Bende arkamı dönüp koşmaya başladım. Bir ağacın arkasına saklandım. Tamam bana korkak diyebilirsiniz ama hayaleti zamanına döndürmek için döndüğümde James'in hayalet ile savaştığını gördüm. Gözüm biraz arkaya kaydığında... Hayır!

"Emily!"
Emily yerde kanlar içinde yatıyordu. Olivia! Bunu Olivia yapmıştı!

Tam yerimden kalkacaktım ki James'in sesiyle durdum.

"Ally yerinde kal!"
Eğer gitmessem Emily ölecekti. Ruhu bedenini terk etmeden onu geri getirmeliydim.
James'i dinlemeyip Emily'nin yanına koştum. Yere çöküp ellerimi Emily'nin kalbinin üstüne koydum. Kalbinden vurulmuştu. Hemen onu geri getirmeye çalıştım ve başardım. Emily derin bir nefes alıp uyandığında göz yaşlarım akmaya başlamıştı bile.

"Ally!"

James'in sesiyle ona döndüm. Ama gördüğüm şey bize doğru gelen bir büyüydü. Gözlerimi kapatıp kendimi Emily'e siper ettim. Ne acı vardı ne de ölüm.
Bir dakika! Kabusum! Gerçek mi! Hayır, hayır, hayır! Hemen arkamı döndüm. Kabus.

Olamaz...

SeçilmişlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin