Adamın hiçbir itiraz etmeden bizimle gelmesi beni şaşırtmıştı. Daha zor olacağını düşünmüştüm. İtiraz edeceğini falan... Adam kendi arabasına binip bizi beklemişti. Sam'de gelince hareket ettik. Adam sanki olacaklara önceden razıymış gibiydi.Eve geldiğimizde James ona odasını gösterdi. Bizde hemen kendi odalarmıza dağıldık.
Emily'nin Ağzından...
Herkes gülerken ben kendimi tekli koltuğa bıraktım. Burası normal sahneydi. David Sam'le uğraşıyor, Cody, Ally ve ben onlara gülüyor. James ve George mahkeme duvarı suratlarıyla konuşuyordu. George? Olamaz yine mi? Bir rüyadaydım. Bir anda salonun ortasında Elizabeth elinde bir zarfla geldi. Herkes Elizabeth'e bakarken Elizabeth'in ağlamaktan şişmiş gözleri Ally'i buldu ve titreyen ellerindeki zarfı Ally'e uzattı ve yok oldu. Ally gözlerini bizim üzerimizde gezdirdi. Yavaşça zarfı açıp içindeki kağıdı çıkardı. Ally'nin gözleri doldu ve zarfı parçalara ayırdı. İçinden bir kağıt düştüğünde daha hızlı davranıp kağıdı aldım. Bu bir fotoğraftı.
Sophie...
" Emily uyan! Emily bu sadece kabus!" Ally'nin bağırışları ve sarsışları ile zıplayarak kalktım. Alnımda ve boynumdaki terleri silip derin bir nefes aldım.
Acilen buraya gel Emily...
Kate'in göremeyeceğini bildiğim halde başımı salladım. Gözlerimi James'e çevirdim ve o zaten anlamıştı. " Hadi aşağıya inelim. Sende hazırlan ve gel." dedi ve odadan çıktı. Arkasından da Ally. Derin bir nefes aldım.
Bu görüntü çok çok yakın bir zamandan...
Kate'e korku dolu gözlerle baktım. "Ne kadar yakın?" diye sordum sesim titrekti. Kate'e baktığımda orada olmadığını gördüm. Beni böyle cevapsız bırakamazdı. Çok yakın dediği bir gün, bir saat, bir dakika...
Hemen eşofmanları çıkarıp, açık renk kot pantolon ve beyaz T- shirt alıp giydim. Hızlıca merdivenlerden inip salona geçtim. Kendimi tekli koltuğa bırakırken Kate'in söylediğini düşünüyordum. Etrafta gözlerimi gezdirdim. David Sam'le uğraşıyordu. Cody ve Ally gülüyordu. George ve James konuşuyordu. Daha çok George konuşuyordu. James bana kaşlarını çatarak bakıyordu.
" Emily iyi misin? " Ally'e döndüm. O an sık nefes aldığımı fark ettim. Bu kadar erken mi?
" Hayır, hayır, hayır.." bir anda koltuktan kalktım. Bir an kalktığım için başım dönüp tökezlesemde düz durdum. Herkes bana bakarken bir anda salona giren Elizabeth'e döndü gözlerim. Kızarmış gözler, titreyen ellrdeki zarf... Hemen ileri atlıp zarfı aldım. "Burada neler dönüyor?!?" diye bağırdı Sam. Hemen zarfı açıp içindeki kağıdı çıkardım.
Arkadaşınızın ölümünün sizi sarması dileğiyle...
Hemen içindeki fotoğrafı alıp baktım. Rüyalarımın gerçek çıkmasından hiç bu kadar nefret etmemiştim...
Andy'nin Ağzından...
" Sizi gerizekalılar nasıl böyle bir şeyi gözden kaçırırsınız?!?!"
Kara Ruh deliye dönmüş halde ortada bir o yana bir bu yana dolanıyordu. Sanki bizim suçumuzmuş gibi bize bağırıyordu. Bu adam gerçekten sorunluydu." Eskiden böyle bir şey yoktu. Demek yeni bir büyü yapmışlar. Şimdi ise bizim işimiz ise kimin kime bağlı olduğu..." Bu basitti. Tabi benim ve Jhon için.
Ally'nin Ağzından...
Emily'nin yüzü birden hayalet görmüşe döndü.
" Emily... Ne oldu?" Ne olduğunu merak ediyordum.
"Daha doğrusu ne görmüştün?"
James benim sorumu düzeltilmiş gibi konuşuyordu. Ne demek ne görmüştü?
"Sophie... James, Sophie.... "
James hemen yanına gidip elindeki fotoğrafı aldı ve Sam'in bile ağzına alamayacağı bir küfür savurdu.
1 hafta önce... Soura'da...
Sara...
"Yaaa! Sizi tekrar görmek o kadar güzel ki!" deyip Jack'in üstüne atladım. Jack de bana kollarını dolayıp başını boynuma gömdü.
Bir kaç haftadır çalışıyordum ve sonunda. Zafer!!
"Seni çok özledim." dedi ve kollarını daha da sıktı. " Ben de seni." Ayrıldığında yüzümün ortasına yediğim yumruk beni yere düşürdü. Bu sırada Kate'in çığlığı kulağımı parçalamaya yetmişti.
" Hep bunu yapmak istemiştim." dedi Jessica ve beni yerden kaldırdı. " Bakıyorum da hala pantolon giyiyorsun." dedim burnumu silerken. Hafifçe kanamıştı. Beklemediğim anda beni kendine çekip sarıldı.
" Biz unutulduk! Sarak" diye sahte bir sitem etti Zack. Jessica' dan ayrılıp ona kollarımı doladım. Beni sinir etmek için söylerdi bunu ama ben sinir olmadığımda o sinir olurdu. Omzunu üstünden baktığımda Andrew kolunu Kate'in beline dolamış bize bakıyorlardı. Bunlar her zaman birlikteydiler. Tek ayrıldıkları zaman tuvalet ve Andrew ilaç yapmaya gittiğindeydi heralde. Andrew aşırı titizdi. Ben girmeye çalıştığım zaman beni bir günlüğüne kurbağaya çevirecek bir iksir yapmıştı. Bende o kadar aptaldım ki. Bana onu meyve suyu niyetine içirmişti. Ama birbirimize olan sevgi hiç eksilmemiş aksine artmıştı. Eskiden onlarla dalga geçmeye bayılırdım aslında şimdi de pek bir şey değişmemişti ve değişmeyecekti...Zack'ten ayrılıp onların yanına gittim. Kate'e sarılırken Andrew'a dil çıkarttım. O da bana deli işareti yaptığında
"Sen kime deli diyorsun!!!!" diye cırladım.Kate hızla kulağını tutarak "Kulağıma cenaze borçlusun!" Bende bu arada Andrew'un sırtına çıkmış saçlarını yoluyordum. Ciddi anlamda saçlarını koparıyordum.
" Bu hiç bir şeyden eksilmemi-Ahh! Napıyorsun kızım yaa!?!"
Bense onu takmadan koparttığım telleri sayıyordum." Bir...İki... Ü-" Üç demeden Jack beni belimden tutup çekti.
" Hala 17 yaşındaki gibisin." dedi kulağıma doğru. Sonra benden uzaklaşıp büyük salona doğru ilerlemeye başladı. Biz de arkasından.
Gerçekten özlemiştim. Jack gayet ciddi bir şekilde masanın yanında dudu.
" Sizinle bir fikrimi paylaşmak istiyorum." dedi gözleri hepimizin üstünde dolaşırken. " Bence Kara Ruh'un takımı ve bizim takım arasında bir bağ olsun. Savaş yakın kimsenin birbirini öldürmemesi için."
" Ya karşı taraftan ya da bizden biri öldürmeden bir saldırı yaparsa?" dedi Jessica. O her zaman fazla sinirliydi. Ama şimdi gayet sakindi. Yine de ataklığından bir şey kaybetmemişti. Kızı da ona benziyordu. Kızıl saçlarından, davranışlarına kadar. Ama Lucia benden sonra Seçilmişleri bırakmıştı. Ama olan olmuştu. Sophie artık lanetliydi. Ve verdiğimiz kararla Logan'da.
Takmadım. Onun seçimiydi." Zarar verebilirler ama öldüremezler." dedi Jack büyük bir ciddiyetle. Yanına gidip dirseğimi omzuna koydum.
"Evet bay mahkeme duvarı surat. Hadi yapalım şunu." Söylediğim şeye dudakları yukarı kıvrıldı. Ellerimizi birleştirdik ve istemsiz, ağzımızdan çıkan sözlerle büyüyü yaptık. Artık herkesin bir eşi vardı...