Anlamadım?

403 34 0
                                    

"Anlamadım? " dedi azıcık, çok azıcık endişeli bir suratla. Bende ona tek kaşımı kaldırdıp bakınca Elizabeth'e döndü. Sadece Elizabeth'e baktı ve Elizabeth kafası ile onayladıktan sonra odadaki herles yok oldu. Matthew hariç. " Sara mı söyledi?" dedi. "Adını neden saklıyorsun? Hem, ayrıca, cidden nasıl bu kadar genç görünüyörsun, 120 yaşında biri için? " Yüzünü sıvazladı.
" Ben 45 yaşındayım." dedi boğuk bir sesle. Sabrı taşıyormuş gibiydi. "Ayrıca adım Matthew değil. "

"Yaa!" dedim sahte bir şaşkınlıkla " Peki o zaman adın ne?" dedim. " Prof. La-" sözünü bitirmeden araya girdim "bu bir seçenek değil. " Matthew bana baktı, güldü, ve kayboldu. Adını söylese arkasından atlılar koşturacak sanki. İnadım inatsa bende öyleydim. Elizabeth ve diğerleri geri geldi. Elizabeth yanıma geldi. " Yine geçmiş olsun. " Kulağıma eğilip sessizce " yerinde olsam ona öyle hitap etmem." dedi ve kayboldu. Bizede öğretmeleri gerek nasıl hop yok ol hop geri gel.

2 hafta sonra...

Sonunda bu iç karartıcı, acı verici , boğucu , sıkıcı ve her ne kadar duvarları beyaz olsada karanlık yerden çıktım. Normalde bir- iki hafta önce çıkmam gerekti ama benim yanımda Sam ve Sophie denen ne kadar iyiliğimi isteselerde beni bu yerde daha fazla tutan canlılar var. Emily de yanımdan ayrılmamıştı. David de Sam, Sophie ve beni güldürüyordu. James bu aralar dalgındı. Bir yere dalıp saatlerce öyle kalıyordu. Arabaya binmeye gittiğimizde Sam ve David tatlı bir kavgaya tutuşmuştu. " Bana bak kenara kay yoksa olacaklardan sorumlu değilim! "

" Yaa bana ne git, diğer taraftan dolaş gir! Yada dur hiç girme yürüyerek git!" Arabayı duvarın hemen kenarına park etmişlerdi. David'in geçebileceği bir yer değildi. Dardı. Sophie taksi ile gitmişti. Sürücü koltuğuna James, yanına da ben oturdum. Arabanın arka tarafına önce Emily bindi. Sam'de 'ben ortaya geçmem' diye tutturdu. " Yaa! Emredersiniz. Başka bir isteğiniz var mı? "

"Öl!"

" Aptal! "

" Ayı!"

" Gerize-"

James'in siniri ne kadar bozulduysa kornaya bastı, arkasına döndü ve bağırmaya başladı. " Siz artık çocuk değilsiniz! Bir kere de kavga etmeden bir yere gidin! Her saat her saat!" İkiside gözlerini büyüterek James'e baktı. Birkaç saniye sonra Sam aşağı indi. David ortaya oturdu. Sam de cam kenarına, ve kapıyı kapattı. Bu aralar ciddi anlamda James'in kafası bozuktu. Bu galiba Elizabeth yüzündendi. Onları bir yere götürmüştü. Ama geldiklerinde hepsi aynı şekildeydi. Eğer Elizabeth'in götürdüğü yer olsaydı hepsi dalgın olmalıydı.
" James..." dedim. Sessizce. James beni duymamış olacak ki ne dönüp baktı ne de dinlediğine dair bir şey yaptı. "James..." dedim bu sefer daha yüksek sesle. James hemen bana döndü. " Ne?" Sesi... soğuktu. Sanki umursamıyormuş gibi. "İyi misin?" Benim sesim onun aksine yumuşaktı. Bir süre suratıma baktı. Sonra önüne döndü. " James... Sana bir şey sordum."
"Sana cevap vermek zorunda değilim."

Arkadaşlar okulun sonu ama bildiğiniz gibi sınav sınav ve sınav. Bu bölüm kısa oldu. Özür dilerim...:'(

SeçilmişlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin